Örgüt Matruşkası!..


Tamam!.. Kandil, her istediğini iktidardan koparıyor ve daha ileri adımlar için de zamanı hızlandırıyor.. Bir yerde seçim ve iktidar koltuğuna da endeksli bu açık şantajın arkasında Kandil çetesinin AKP’yi  “oy kaybına uğratmak”la da korkuttuğu ortaya çıktı. Ankara’da devlet koridorlarına ulaşan özel bilgilerle şu değerlendirme yapılıyor;

 “Kandil teröristlerinin sürekli olarak ’müzakere taslağını’ açıklarız sözleri, aslında gelecekteki olayların kamuflajı ve AKP’ye seçim tehdidi. Kandil’deki terörist yönetim, hükümet yetkililerini, sınır karakollarına saldırıp asker şehit etmekle ve özellikle MHP’nin Doğu ve Güneydoğu’daki il binalarına saldırmakla tehdit ediyor. Terör örgütünün gençlik kolu olan YDG-H’nin çok rahat MHP’nin binalarına saldırarak Türk-Kürt kavgasının fitilini ateşleyebileceği tehdidi savruluyor.”

Devlet birimlerini kırmızı alarma geçiren son gelişmeler, aslında Kandil ile AKP çekirdek müzakere ekibinin yaptığı pazarlıklarının da perde arkasında saklanmaya çalışılan bir bölümü.
Burada; devlet birimlerinin sayfalarca hazırladığı ve  “Örgüt Matruşkası” başlığıyla  “YDG-H analiz”  raporundan  küçük bir bölüm aktaracağım;

 “YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) PKK’nın ülkemizdeki  gençlik örgütü. Teorik olarak diğer Kürdistan parçalarında da gençlik yapılanmaları var ve hepsi Komalen Ciwan-Kürdistan Demokratik Gençlik Konfederalizmi çatısı altında birleşiyor. PKK’nın konfederal örgütlenmesinde Komalen Ciwan da gençliğin en üst örgütü ve yöneticileri de Irak’taki örgüt kamplarında faaliyet gösteriyor. Bununla birlikte, örgüt güdümündeki siyasi partiler, gençlik örgütlerinin adli takibattan korunması için bunları kendi gençlik kolları olarak lanse ediyor. Yani, yeri geldiğinde YDG-H da DBP’nin gençlik kolları olarak gösterilerek siyasi bir kalkan sağlanmaya çalışılıyor.
Gençlik örgütleri, PKK için yeni bir olgu değil. Yakın zamana kadar örgütün gençlik yapılanmalarının temel amacı, 1- Kırsal kadrolara eleman temini 2- Serhildanı tetikleyecek sokak gösterileri 3-Üniversitelerde, liselerde örgütlenme faaliyetleri. Dikkat çeken bir  husus da önceki gençlik örgütlerinin isimlerinde vazgeçilmez bir unsur olan ‘demokratik’ vurgusunun yerine ‘devrimci’ ifadesinin yer alması. Kuruluş açıklamasında da -her zamanki- barışçıl söylemlerin yerine şiddete ağırlık veren eylemsel bir dil kullanıldı. PKK’nın, bu dönemde şiddet söylemini artırması tam bir çelişkiydi. Çünkü, çözüm sürecinde yeni bir aşamaya geçilmiş, 2013 yılı başlarından itibaren devlet tarafından PKK’nın hiçbir birimine operasyon yapılmaması kararı uygulamaya konmuştu. ’Barış Nevruzu’olarak lanse edilen 21 Mart 2013’te Öcalan’ın mektubu okunarak barış süreci ilan edilmişti.

Örgütün silahtan vazgeçmediğine en büyük kanıt YDG-H.

PKK, hiç dilinden düşürmediği barış, demokrasi, kardeşlik söylemlerini sıklaştıracağı bir dönemde, neden şiddet temalı bir girişimde bulunuyordu? Çünkü şiddetten vazgeçmiş değildi. Öcalan, pazarlıkta ancak bu şekilde elini güçlü tutabileceğini biliyordu. Yalnız, anlaşmadan dolayı HPG eylem yapamayacaktı (ki bu da fiili olarak tam uygulanmadı, bizzat HPG’liler tarafından yol kesme eylemleri, uzantıları aracılığıyla suikastler vs. yapılmaya devam edildi), fakat gençlik eylem yapabilirdi. Yeni dönemde YDG-H’nın faaliyetleri, süreci bozmayacak nitelikte demokratik eylemler olarak görülecekti.

PKK, süreç dolayısıyla elinde kalan tek aktif şiddet aparatı YDG-H’yı, yalnızca bir ‘molotof gücü’ olarak sınırlandırmak istemedi. Geçmiş dönemde, kamplarda eğitim verilen ÖSB’li (Öz Savunma Birliği) gençlerin veya şehre bizzat gelen HPG’li teröristlerin silahlı eylemlerini de YDG-H aracılığıyla yaptı. 2013, 2014 yaz aylarında yüzlerce genç kırsal alanlara giderek, HPG’li teröristlerden silahlı saldırı, bomba yapımı hakkında eğitimler aldı. Bunların bir kısmı örgütün dağ kadrosuna katıldı, bir kısmı ise silah, el bombası verilerek eylem talimatını beklemek üzere şehre geri yollandı. Çözüm sürecinden dolayı, dağlar teröristlere bırakıldığından kırsal alandaki teröristlerle irtibat kurmak, silah, bomba alıp-vermek hiçbir dönemde olmadığı kadar rahat gerçekleşti.
2014’te Yüksekova, Cizre ve Diyarbakır’ın merkezinde bu silahlar kullanılarak polis ve askerler şehit edildi, vatandaşlar öldürüldü. YDG-H’lı gençlerin ismi geçti, fakat hiçbiri yakalanamadı. PKK ve Öcalan’ın öngörüsü tutmuştu: HPG’li teröristler yapsa toplumda infial uyandıracak suikast eylemleri, gençlik eliyle gerçekleştirilip AKP’ye gözdağı veriliyor, sürece de zarar verilmemiş oluyordu.
Sürecin oluşturduğu operasyonel/kriminal boşluk ve bilinmeyen yüzlerce gencin silahlı unsurlara angaje olması, sonuçta eylemlerin faillerinin yakalanamamasını sağlıyordu. Bu da kırsal kadrolar için artı motivasyon sağlıyordu.

YDG-H, aynı zamanda ’KCK Asayiş’denen yapılar için bir prototip haline getirildi. Son günlerde Cizre vb.. yerlerde kanton oluşturmak, hendekler kazmak, silahlı nöbet tutmak; örgütün demokratik özerkliği hayata geçirebileceğini devletin yanı sıra kendi tabanına da hissettirebilmesini sağlayan gövde gösterileriydi. Özerkliği ete kemiğe büründürmek için de bir misyonu bulunmaktaydı.
YDG-H’den etnik temizlik
Cizre’de PKK’ya karşı çıkan yerel halkı ve devleti destekleyen aileleri silah zoruyla ilçeden ayrılmaya zorlayan YDG-H, şimdi de Arapların yoğun olarak yaşadığı Mardin Artuklu’ya el attı. Artuklu-Yalımköy YDG-H polis teşkilatını kuran örgüt, Artuklu’da ikamet eden Arap ve mütedeyyin vatandaşlara baskı uygulamaya başladı. Artuklu’yu hedefe koyan örgüt, Mardin’in Nusaybin, Kızıltepe, Derik ve Dargeçit ilçelerinde kurtarılmış bölgeler ilan etti. Artan baskılar dolayısıyla kamu görevlileri ilçeye gitmiyor, Mardin merkezde kalıyor...”
Buradan, bazı sivrisineklere bir çift lafım olacak;
Vız gelir tırıs gidersiniz!..
İhanet sürecini faş etmeye devam edeceğim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun...