Oyun Şimdilik Bozuldu

AKP'nin ideolojik misyonuna uygun stratejik hedefi, iki partili Başkanlık sistemidir. Bu sistem, "Amerikan Vatandaşlığı" gibi coğrafyadan gelen bir "Türkiyelilik" kimliği üzerine bina edileceği için bu oryantalist ütopyada Türk Milliyetçiliğine ve MHP'ye yer yoktur.

     Bu sistemin merkez çevre ilişkisi, gevşek yani "federal" olmak zorundadır; çünkü AKP'ye "devleti dönüştürme" fırsatı veren taleplerin ruhu "ümmetçi"yse bedeni "etnikçi"dir. 

     5.000 PKK'lının hapisteki liderinin, 75 milyonu demokrasi paketleriyle dizayn edebilmesinin sebebi budur. AKP bilerek, yatmakta, şike yapmakta; böylece bu iki vektörün toplamından "insan hakları ve demokratik değişim" talebi çıkmaktadır. Amaç, Atlantik ötesinden bakılınca bir Lenin gibi görünen Atatürk'ü, ilkeleriyle birlikte devletten tamamen soyutlamaktır. 

      Oyun Başlıyor

     AKP, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçim stratejisini de 2002'deki gibi muhalefetin en az üç parçalı olması gerçeği üzerine tesis etti. Böylece Erdoğan, aradan kolayca sıyrılacak, muhalefet adaylarını birbirine düşürerek mesela MHP'yi, "bir bölen" konumuna getirip, AKP karşıtı Cumhuriyetçi kitlenin gözünden düşürecekti.

     2014 seçimi, "Çatı Aday" formülü ortaya atılana kadar, aynı zamandan "iki partili başkanlık sistemi" için yapılan bir toplum mühendisliği hamlesiydi.

     Ne var ki; 30 Mart Yerel Seçimlerinde 8 ilde birinci parti olan MHP, 51 ilde CHP'yi geride bırakıp 2. Parti olmuş, Erdoğan'ın iki partili başkanlık sistemi umudunu ileri bir tarihe ertelemişti.

     Seçimin genellikle Laik seçmenin evinden uzak olduğu yaz tatiline denk getirilmesi, yoğun propaganda döneminin finalinin Ramazan'a bırakılması şüphesiz tesadüf değildi. AKP, devlet imkânlarını ve medya gücünü kullanmanın dışında, maçı kendi istismar ikliminde oynamak istiyordu. Karşısına Ahmet Necdet Sezer gibi bir CHP adayı çıkacağını düşünen Erdoğan, iftarıyla sahuruyla, Ramazan'ın manevi havasından alabildiğine istifade edecekti.

     Buna Karşı MHP'nin Çözümü Ne Oldu?

     Erdoğan'ın, muhalefet seçmenini, % 20 bandında oy alabilen iki ayrı adayla umutsuzluğa düşürme taktiği Devlet Bahçeli'nin "Çatı Aday" formülüyle geçersiz bırakıldı. Böylece halen 3. Parti olan MHP'nin, AKP'yle mücadeleye ket vuran, Laik Cumhuriyetçilerin önünü tıkayan bir "bölen" unsur olduğu yönünde ortaya atılabilecek bir "başkanlık fitnesi" peşinen engellenmiş oldu.

     Çatı aday için bulunan en ideal ismin, siyasi performansına çeşitli puanlar verilebilir. Ancak bugün 15 milyon seçmeni cezbedebilen ve bir o kadarını da en azından AKP seçmeni olmaktan uzak tutan bir aday, iki aylık bir tanıtımla bundan fazlasını yapamazdı. 

     Üçgenlerin Durumu: Yapılan tek fazla iyimser sayılabilecek tahmin, % 64'lük muhafazakâr kitlenin yarısının uygun bir adaya doğru kayabileceği düşüncesiydi. Bu üçgendeki kitle, ne yazık ki yeni bir tercih arayışına gidecek kadar heyecanlandırılamadı. 

     Bu kitlenin yarılması için, galiba seferden dönen muzaffer bir paşaya veya ağzı laf yapmakla kalmayıp tuzu da şeker yapacak bir dervişe ihtiyaç vardır!..

     Solun üçgenindeki % 36'nın 10 puanı Demirtaş'a gitti. Geriye kalanın da yarısı kumsal boykotunda kalınca iş yine bizim vefakâr MHP seçmenine düştü.

     Neticede çatı adayının muhafazakâr yönü ağır bastığı halde, 30 Mart'taki AKP oyunu eksiltmek mümkün olmadı. Tam tersine tatildeki CHP seçmenine boykot için adeta mazeret oldu. 

     Halk Seçmese Ne Olacaktı? 

313 sandalyeli AKP, bugünkü gibi sanal salt çoğunluğa 1,5 puan fark atarak değil, 276'ya en az 35 fark atarak; yani meclisin % 56'sıyla yine Erdoğan'ı köşke taşıyacaktı. AKP bunu yapmadı, çünkü halkı iki partili federal başkanlık sistemine hazırlamaya çalıştı. 

     Devlet Bey'in Çatı Adayı formülü ise gerektiğinde "trafo kedisi" kullanarak zaten Çankaya'ya çıkacak olan Tayyip efendiye rahat oynayabileceği bir rakip çıkarmaktan çok, MHP'nin kolay yutulacak lokma olmadığını ispat etmeye yaramıştır.

     Çatı Adayı formülü, iki muhalefet partisinin, ciddi durumlarda, yanına 12 partiyi ve sivil toplum örgütlerini de alarak milli bir mutabakat sağlayabileceğini göstermiş; AKP'nin "iki partili küçük Amerika" hevesini şimdilik kursağında bırakmıştır.

     Daha da önemlisi, MHP'yi "muhalif kitleyi bölen suçlu taraf" olmaktan çıkmış; özellikle Ege'de yükselmeye başlayan kentli Milliyetçiliğin, MHP'nin Anadolu'daki yükselişine eklemlenme yolunu açarak 2015 için umutlarımızın artmasını sağlamıştır.