Cizre teröristlerden temizlendi. Peki!.. Ülke, PKK terör örgütünden tamamen arındırıldı mı?.. PKK bitti mi yani?..
AKP iktidarının algı operasyonlarının herkes farkında. Maalesef elden bir şey gelmiyor noktasında patinaj yapıyoruz. Çünkü, yıllarca beraber yürüdüler o yollarda. Beraber palazlandılar çınarın altında!.. Ve yine maalesef; toplum her defasında gördüğü gerçeklere rağmen onay verdi çözülme süreçlerine. Acı en acı faturaları da gariban vatan evlatları, anaları babaları, hatunları ve geride bıraktıkları yetimleri ödüyor. Aslan gibi yiğitlerimiz kahpe kurşunların hedefinde şehit olurken Ankara’daki lordlar, koltuk ve istikbal kavgasında. Onların tek derdi tasası var; sarayda koltuk kapmaca!..
Basiretsiz siyasetçiler imaj peşinde koşarken sizlere terör bölgesinden yine özel bir kesit sunacağım. Bu sefer Mardin’in Nusaybin ilçesinden;
Bu ilçemizde -yanlış hatırlamıyorsam- daha önce 8 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilip, polis ekiplerince müdahale edilmesine rağmen hiçbir ilerleme kaydedilmemişti. Nusaybin şu an eskisinden daha kötü durumda. Bundan 2 ay öncesinde YDG-H üyelerince 2-3 mahalle ele geçirilmişken bugün en az 6 mahalle terör örgütünün kontrolünde olduğu şeklinde kesin bilgiler var. Daha önce mahallelerde az sayıda hendek, barikat, el yapımı patlayıcı varken şu an Fırat, Dicle, Abdulkadirpaşa, Yenişehir, Zeynelabidin ve Kışla mahallelerinde tuzaklanmış 200 hendek, 380 barikat, ve 300 civarı el yapımı patlayıcı olduğu güvenlik güçlerince biliniyor. Emniyet güçlerimiz Nusaybin’e 2 kere müdahale etmesine rağmen hiçbir ilerleme gösterememiş; hendek ve barikatları kapatamadan, EYP’leri temizleyemeden geri dönmüşlerdi. Bu arada, PKK terör örgütü, acemi gençlik kanadına silahlı çatışma konusunda tecrübe kazandırdı ve daha moralli ve kararlı bir şekilde saldırma gücü verdi. Şimdi ise YPS (Sivil Direniş Birlikleri) adıyla örgütün kırsal kadrosuyla güçlenen terör örgütü Nusaybin’de hem sayısını artırdı hem de hazırlıklarını tamamladı.
Nusaybin ilçe merkezinde YPS ile ÖSB (Öz Savunma Birimleri) 250 civarında, kırsaldan gelmesine engel olunamayan örgüt mensuplarıyla birlikte toplam sayının 400 civarında olduğu tahmin ediliyor. Girilemeyen mahallelerde örgüte ait birkaç Drone (yerden kumandalı hava aracı) var. Bölgedeki askeri bir kaynak durumu şöyle anlatıyor;
“Sokak başlarında güvenlik güçlerini görebilmek için kamera sistemleri yerleştirildi. Barikatları güçlendirerek aralarına çok sayıda patlayıcı madde tuzakladılar. Suriye’nin Kamışlı şehrine sınır olan ilçe merkezinde Suriye’ye geçiş, silah ve mühimmat takviyesi yapmak için tünel olduğu gelen bilgiler arasında.”
Bu kadar zafiyet içinde bu durum hiç de şaşırtıcı değil maalesef!..
Kahpe çetesinin kontrolündeki yukarıda bahsettiğim 6 mahallede toplam 7 ton patlayıcı, 400 roket, 2 adet füze, 3 adet ısıya duyarlı roketatar olduğu ve kazılan her hendekte yüklü miktarda patlayıcı olduğu istihbarat raporlarına da yansımış durumda. Örgütün bu denli palazlanmasının en büyük sorumlusu şüphesiz çözüm süreci boyunca güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayıp müdahale etmesini engelleyenler… Ya yerel yöneticiler!’.. Onlar da Nusaybin’in içler acısı halinden birinci derecede sorumlu değiller mi?.. Nusaybin’e bağlı 6 mahallenin tamamen örgütün eline geçmesinden, masum halkın evlerinden kovularak, dövülerek çıkarılmasından ve hala bu duruma seyirci kalınarak hiçbir şey yapılmamasından sorumludurlar. İlk operasyonların alelacele yapılıp sonuç alınmadan ilçeden çıkılmasında en büyük suç, kimde aranmalı?..
“Büyük temizlik”, “terörle kararlı mücadele” deyip milleti dümenliyorlar… Ciğerleri yanan, içleri evlat acısı ile kavrulan insanlarla alay edercesine!..
Kahpeler de, çözüm süreci ortakları millete maval okurken, ellerini kollarını sallayarak Nusaybin’de insansız hava araçlarını gezdiriyor. Üstüne üstlük bir de Nusaybin’den Suriye’ye tünel kazıyor.
Her hafta sonu terör bölgesinde bir vilayete gidip siyasi şov yaparak mı bu acılar dinecek?…
Tekrar tekrar sormak lazım;
“Bizimle dalga geçen kim” acaba?…
Alnımızda enayi mi yazıyor?…