Elimizden alınan ana-dili eğitim hakkı için bir kaç haftadır Hollanda’nın her yerinde ciddi ve samimi bir biçimde çalışmalar yürütülmektedir. 2004 yılında yok sayılan bu hakkımız hukuk yolu ile aranacaktır. İleride bu davaya destek olarak değerlendirilecek olan imza kampanyası, alınan izlenimlere göre güzel bir biçimde devam etmektedir. Hep beraber, el ele bu işin başarılacağı umudundayım. Mahkeme yoluyla bu hak tekrar elde edilemese bile, yapılan çalışma gelecekte başka hak arayışlarımıza ışık olacaktır.
Ana-dilini koyalım bir kenara, işin özü, yani bizi ilgilendiren Türkçe’dir. Elbette Türkçe gelecekte burada yaşayan Türk Varlığı için önemlidir, kimlik ve benlik onsuz yaşatılamaz. Türkçe’nin önemini de bir kenara bırakıp asıl parmak basmak istediğim konuyu ele alacağım.
Bazı değerler vardır ki; kim yapar, niçin yapar diye sorulmaz. Türkçe işte bunlardan biridir. Türkçe özümüzdür, benliğimizdir, onun için gereken katkı her daim verilmelidir.
Bu elimizden alınan hakkı geri almak için çalışmalar devam ederken maalesef hoş olmayan tepkiler de olmuyor degil. Tepki güzeldir. Tepkiden kaçan bilin ki kendinden emin değildir, fakat tepkiler yapıcı ve birleştirici olmalı. Alparslan Türkeş’in deyimiyle; “Çözümü beraberinde getirilmeyen tepki fitneye yol açar.”
Türkçe mücadelesi için çalışan kim olursa olsun gereken destek verilmeli. Bu işin başında kim var, kimler koşturuyor, kimler sırf reklam peşindeye bakılmaksızın sonuna kadar mücadele verilmeli.
Doğrudur; yan yatıp gelenler vardır, sırf isimlerini yazıp iş yapmayanlar vardır, çekememezlik içinde olup iş yapmak isteyenlere iftira atanlar vardır. Bunların hepsini kenara itmek lazım, adeta traş edercesine gereken deliğe tıkmak lazım.
Önemli olan ben ne yapıyorum, ne yapabilirimdir. Önemli olan “sağ elin verdiğini sol elin bilmemeli” hadisine uyarak toplum için faydalı olma mücadelesidir. İş yapanların değerini toplum bilmese ne olur sanki, bu konu milli bir konudur ve yeni ufuklara doğru giden yolda insan ışık verebilirse ne mutlu ona!
Çalışanlara bir teşekkür her Türk’ün görevidir. Öncülük yapan STK’lara, hukukçularımıza ve en önemlisi fert olarak koşturan gönüllülere teşekkür bir borçtur.
Türkçe hakkını tekrar elde edebilmek asil milletimizin geleceğine güzelliklerin teminatını verecektir. Önemli olan bu hak için verilen mücadelede sessizce kahramanlığa soyunmaktır. Çünkü kahramanlık bizim ruhumuzda saklıdır. Başkalarının bilmesi önemli değil, önemli olan Türk’ün vicdanının bilmesidir.
Mücadele veren gönüllüler, hukukçularımız ve STK’larımız ona buna aldırış etmeden haklı mücadelelerine azim ve heyecanla devam etmelidirler. Bu çalışmanın bozulmasını isteyenler, ya da ucuz kahramanlığa soyunanlar hüsrana uğrayacaklardır, Türk tarihi böyleleriyle doludur.
Ne demişler zafer inananlarındır. Bizler inanlardan olalalım. Unutmayalım ki: “Kaderimiz olan Türklüğü yaşatmak ancak Türkçe ye sahip çıkmakla mümkündür. Türk milletinin derin mazisinden aldığı ilhamla geleceğe koşabilmesi bu güzel dili sahiplenme ile başarılabilir. Geleceği ise Türkçe sayesinde milli ve manevi açıdan iyi yetişmiş Türk gençliği kucaklayacaktır.”
Mücadelemiz kut olsun!
Türkçe demek Türk demektir. Ne mutlu Türk’üm diyene.
Murat Gedik, 16 Eylül 2013
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl