Yeni Anayasa’ya kimin ihtiyacı var? Yeni nüfusun, yani sığınmacıların ihtiyacı var gibi görünüyor ama pek öyle değil... Çünkü Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunuyorlar. Bu da “gerekli görüldüğü anda geri gönderilebilirler” demektir. Fakat iktidar, rejimi değiştirmek ve yeni bir devlet kurmak için sığınmacıları kullanıyor! Kısacası, aslında Yeni Anayasa’ya iktidarın ihtiyacı var.

Hani 2016’da Devlet Bahçeli“Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uymuyorsa, Anayasa’yı Cumhurbaşkanı’na uyduralım” diye özetlenen bir çıkış yapmıştı ya, şimdi de sığınmacıları Türkiye’de tutabilmek ve vatandaş yapabilmek için “milletin çeşitliliğine dayanan” bir Anayasa yapmak hedefleniyor.

Daha doğrusu, Anayasa’nın sığınmacılara uydurulmasını planlıyorlar.

***

Böyle bir girişim, Anayasa’nın ilk üç maddesini yani cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmek demektir.

Cumhuriyetin temel nitelikleri ise Anayasa’nın dördüncü maddesinde korunmuştur. Dördüncü maddede, “Anayasanın birinci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile ikinci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve üçüncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.” deniliyor.

İkinci madde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” şeklindedir.

Üçüncü madde ise “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara'dır.” deniliyor.

“Milletin çeşitliliği”ne dayanan bir Anayasa yapmanız için “Milletin bölünmezliği” ilkesini kaldırmanız gerekir. Bu da darbe demektir hem de Türk Milleti’ne darbe...

Yine başlangıç ilkelerinde “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” deniliyor...

İşte yıkılmak istenen bu ilkelerdir. “Milletin çeşitliliği” dediğiniz zaman, Anayasa’nın başlangıç ilkelerini ve ilk dört maddesini kaldırmayı, yani Türkiye’nin Türk vatanı, üzerinde yaşayanların da ırkına etnik kökenine bakılmaksızın Türk Milleti’nin ferdi olduğu kabulünü yok etmeyi hedeflemiş olursunuz...

***

Mustafa Balbay, son yazısında 2019’daki yazısında gündeme getirdiği, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce hazırlanıp uygulamaya konan, eylem planını yeniden hatırlattı...

Belgenin sekizinci sayfasında aynen şöyle deniliyor:

“Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planının ilk bileşeni olan toplumsal uyum; göçmenlerin kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yaşadıkları topluma dahil edilerek ortak bir aidiyet hissi geliştirilebilmesi, kültürlerarası etkileşim, istişare, toplumsal diyalog çerçevesinde farklılıkların karşılıklı tanınması, saygının devam ettirilmesi ve bir arada yaşamalarının sağlanması olarak tanımlanmaktadır. Göçmenlerin sağlıklı bir şekilde kimliğinin tanınması, kısaca çeşitliliğin toplumsal kabulü toplumsal uyum için önemlidir.”

Bu belgeden, Suriyelilerin daha büyük bir proje için getirildiği anlaşılıyor.

***

Ayrıca Oğuz Kağan’dan 1770 yıl sonra Anadolu’yu tekrar fetheden Alparslan’ın adını taşıyan üniversitede “Suriyeli Sığınmacıların Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Uyum Düzeylerinin Karşılaştırılması: Kilis ve Batman Örneği” başlıklı bir çalışma yapıldı.

Araştırmada Suriyeli sığınmacıların Suriye’nin farklı kentlerinden geldikleri, farklı yapılara sahip oldukları ve bu nedenle sosyo-ekonomik ve kültürel uyum süreçlerinin de birbirine benzemediği tespit edildi.

Yani Suriyeliler birbirine uyumlu değildir ki Türkiye’ye uyum sağlayabilsinler. Zaten konu bu değildir; konu, iktidarın Türk vatanına ortak çıkarmaya çalışmasıdır!

Başındaki ölünce FETÖ bitti mi? Başındaki ölünce FETÖ bitti mi?

Arslan BULUT - Yeniçğ

Editör: Kerim Öztürk