‘Şikâyet ölümden olsun’

Cahit Sıtkı Tarancı Diyarbakırlıdır. Süleyman Nazif de öyle... “Kara Bir Gün” ün yazarı, Malta sürgünü Süleyman Nazif...
Ziya Gökalp’ı zaten biliyorsunuz: Diyarbakırlı.
Cahit Sıtkı’nın ve Ziya Gökalp’in evleri eski Diyarbakır’da avlulu taş binalardır. İki evi de gezmiştim. Cahit Sıtkı’nın evi bakımlıydı. Ziya Gökalp’inki ise bakımsız bırakılmıştı. Şimdi durum nedir bilmiyorum. 
Ziya Gökalp Malta sürgünü dönüşü millî birliğin sesi “Küçük Mecmua” yı Diyarbakır’da çıkarmıştı. 
Araştırıcıların dışında farkında olanı pek sanmıyorum... “Dergâh”  dergisi Yahya Kemal’in manevî himayesinde İstanbul’da işgal altında yayınlanıyor ve Anadolu Harekâtını destekliyor... Sansür tepelerinde... Hoşlarına gitmeyen kelimeler, satırlar, sayfalar çıkarılmıştır. 
“Dergâh”ı, bahsetmiştim, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Zeki İzgöer’le birlikte yeni harflere aktardık. (42 sayı 3 cilt olarak Türk Tarih Kurumu tarafından yeni yayınlandı.) Sansüre uğrayan yerler boş bırakıldığı için tek tek belirledik. Sansürlenenler arasında Ziya Gökalp’ten alıntıları da görünce “Küçük Mecmua” nın nüshalarına müracaat ettik. Sansürlü kısımları bu dergiden tamamladık ve notumuzu da düştük. 
İşte Anadolu’da çıkan dergi... İşgal de yok, sansür de yok! Dergâh’ın yazı işleri müdürü Mustafa Nihat Özön’ün oğlu sinema tarihçisi Nijat Özön’le konuşmuş ve yeni yayın için bir  “takrîz” istemiştim. Yazacaktı ama ömrü yetmedi. Ona, sansürlü sayfaların kendilerinde olup olmadığını sormuştum. Varmış. Ne yazık ki bir yazar alıp götürmüş ve bir daha getirmemiş. 
O dergide ne var biliyor musunuz... Ziya Gökalp’in “Türklerle Kürtler” makalesi...
PKK’nın başı Abdullah Öcalan 1999’da, İmralı’da, muhâkeme edilirken şehit ailelerinin avukatı Fuat Turgut bu makaleyi sormuş ve A. Öcalan  “Biliyorum.”  demişti. Burada ayrıntısına girmeyeyim. Bir yerde bulur siz de okursunuz. (İmralı duruşmalarının bütün safhasını verdiğim İmralı’daki Konuk kitabımızda bu makaleyi, aslından yeni harflere aktardım.) 
Şu AKP Hükûmetinin bizi getirdiği noktayı halkımız idrak edebiliyor mu? Eğer idrak ediyorsa dehşete kapılır. Dehşete kapılan elle sayılacak kadar az ve sesleri cılız. Demek ki, kitleler uyanamamış. 
Bir PKK/BDP milletvekili (Demir Çelik, sanırım yerli halktan değil; Kafkasya göçmeni bir aileden... Bu durum, etnisitenin ötesinde bir ideolojik yapının Türkiye’yi içine düşürdüğü garabeti de gösterir.) “özerklik” şartlarını konuşmak istiyor. Bir sürü maval okumuş. 
AKP Hükûmeti, PKK’nın kat ettiği merhaleleri görmüyor, görmek istemiyor.
Bu sıra Diyarbakırlı Cahit Sıtkı’nın “Memleket İsterim” şiiri dilimin ucunda; mırıldanıp duruyorum: 
Memleket isterim / Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; / Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. 
Memleket isterim  /  Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. 
Memleket isterim  / Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; / Kış günü herkesin evi barkı olsun. 
Memleket isterim / Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; / Olursa bir şikâyet ölümden olsun.