Silahların gölgesinde bir ilçe


Gözden uzak olan gerçekten gönülden de ırak oluyor demekki, ki bir tek türküden ibaret Kağızman gibi bir yerin güzide Türk basını(!)ndaki karşılığı. Halbuki ilçe son dönemde memleketin en bıçak sırtı noktaları arasında liste başı.

***
Keşke olmasa ama eşinden nar isteyen hamile kadınınkinden çok daha trajik hikayeleri anlatan türküler, ağıtlar yakılıyor Kağızman’da şu günlerde. Gerilmiş bir yay gibi sokakları, “tutmayı”  bıraktığın anda nereye saplanacağı, kimin ciğerini yakacağı belli değil. “Diken üstünde” ahali.

29 Mart 2014 seçimlerine kısa bir süre kala gitmiştim Kağızman’a. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Iğdır mitinginden Erzurum’a dönerken halktan gelen talebi kırmamış, programında olmamasına rağmen uğramıştı da o zaman görmüştük karpuz gibi ikiye bölünmüş halini. Akşam vaktiydi. Bir polis barikatı baştan başa ikiye bölmüştü ilçeyi; bir yanda BDP’liler, diğer yanda MHP liderini karşılayanlar. Bir gazeteci arkadaşımla, yanlışlıkla BDP’lilerin oturduğu kahvelerin içine girince gözlerimizle görmüştük nasıl diş bilediklerini. O rahatsız edici hava, içeri girer girmez hissettiriyordu kendini.

O gün, kendisini  “o koşullarda, öyle sıcak karşılayan”  halkı görünce,  “inanıyorum” demişti MHP lideri;

 “Bu akşam, burada bizi böyle bağrına basan bu insanlar, sandıkta da yalnız bırakmayacaktır...”

Nitekim öyle de oldu.

BDP’den MHP’ye geçti Kağızman Belediyesi. Ancak Nevzat Yıldız’ın mazbatasını alıp göreve başlamasını engellemek için de her türlü yol denendi. Önce hukuki itiraz süreci; dört kez sayılan sandıklardan yine Yıldız çıkınca “zor” yoluyla belediye başkanlık makamının gaspına gidildi.

Sancılı bir sürecin sonunda makamına oturan Yıldız, bu kısacık sürede bölge halkının gönlünü fethetmiş adeta. Sadece Kağızman değil diğer ilçelerde de saygıyla anılıyor ismi.

Üç günü Sarıkamış’ta geçirdik ama daha çok Kağızman konuşuldu bulunduğumuz ortamlarda; ilçenin PKK’dan ne çektiğini anlattı herkes. Dediklerine göre “seçim startı(!)”  vermiş PKK burada! Teröristler dağdan inip kahve toplantıları
yapıyorlarmış. Bu dönem geçmişten farklı olarak, taban oluşturamadıkları, siyasi uzantılarına sandıktan bir tek oyun dahi çıkmadığı köylere, mahallelere dadanmışlar. Halkı  “üyeliğe” zorluyormuşlar.

İddiaları aktardığımda,  “Doğru” dedi Yıldız;  “açılım” sürecindeki barış saldırıları(!)nın da Kağızman’dan başladığını hatırlattı... Geçtiğimiz aylarda, elektrik santrallerinin arka arkaya ateşe verilmesinden sonra başında miğfer, asker, sokak nöbetine
başlamıştı Kağızman’da. Tam da o günlerde, yine o bölgeden gelmeye başlamıştı ilk “PKK mahkemesi, PKK yargılaması” haberleri.

AKP’de olan il belediyesi’ni MHP’ye kazandırmayı başaran Kars Belediye Başkanı Murtaza Karaçanta’ya göre burada AKP-BDP ittifakının iki kanadını da kırarak,  “Kürdistan”  diye etiketledikleri o sözde haritanın  “kuyruğunu kopardıkları”  için biraz da buraya baskının bu denli yoğunlaşması.

Kağızman Belediye Başkanı Nevzat Yıldız, öyle sakin anlatıyor ki belli, rutini olmuş buranın tehdit ve sindirme rejimi.

En tedirgin edici olan okulların hali. Oslo pazarlığında  “bölgeye örgütün talepleri doğrultusunda özenle seçilerek gönderildiği” itiraf edilen kamu görevlileri vardı ya; hıh işte buradaki öğretmenlerin büyük bölümü tam da o modellerden, anladığım kadarıyla.  “Daha ilk-ortaokulda beyni yıkanan, birlik bütünlük duygusundan, bayrak, vatan, devlet aidiyetinden koparılan bir çocuğu nasıl bu milletin parçası olduğuna ikna edebilirsin” diyor Yıldız. Bu konuda defalarca  “bilgilendirmişler”  Milli

Eğitim’deki yetkilileri ama özetle  “tın” !

***
 “Ya, siz” diyorum;

Açık hedef, ne söylesin... “Olmaz mı, oluyor bir şeyler ama evellallah...” demekle yetiniyor. “Mağdur”  aslında, müzakereci iktidarın tavrı ortadayken, orada mücadelesinde tek başına ama  “mağdur” pozu vermekten kaçınıyor özenle.  “Biz bu göreve talip olurken kimseye güvenmedik ki...”  diyor.

Zaten kabarık olan öfkeyi köpürtmeden,  “ajitasyon”a başvurmadan, kimseyi tahrike çalışmadan, düz, sade ve net anlatıyor durumu Yıldız.  “Efendi”; bu galiba halkın teveccühünün nedeni; yılmış, yorulmuş Kağızman halkına  “huzur” vaat ediyor. İşi zor ama umarım “mahallenin delikanlı abisi” formundaki ağırlığıyla gerçekleştirebilir ilçe halkının darmadağın olmuş psikolojisini tedavi edip, onları bir arada, birbirlerine tutunarak yaşamaya ikna etmeyi.

NOT: Her yeri “dua şehri” pankartlarıyla donatan ve fakat işin sonunda beddua almayı beceren, Sarıkamış’ın manevi ortamını bile halka eziyete çevirip sonunda yuhalanarak tarihi bir başarıya(!) imza atan iktidarı kutluyorum. Sayelerinde hayatımda ilk defa “gelmez olsaydım” dedim şehitler diyarına. Ayrıntılar yarına...