Ki yarın hiçbir şey yapamıyorsak bile en azından “biz demiştik” ferahlığına yer olsun yüreğimizde.
Kars’tan aldığım telefonlardan sonra bu kez Şırnak’tan gelen bir e-postayı paylaşacağım sizinle. İddialar doğruysa -ki gözümüzle görüp/kulağımızla duymadığımız için gazetecilik adeti olmuş böyle demek; yoksa sağır sultan biliyor bölgede bir “paralel devlet” in yapılandırıldığını- MHP’ye kayan oylarını geri alabilmek için bu sonun mimarı oldukları halde, teröristler ve siyasi uzantılarına televizyonlardan posta üstünde posta koyanlar önden buyursun lütfen:
“Burada ’TC Devleti’yoktur, ’TC Devletinin kanunları’yoktur. Burada İçişlerinin talimatı doğrultusunda, valiler her hafta polise ve askere dışarı çıkmayın, ortalıkta görünmeyin demektedir. Ortam tam anlamıyla PKK’ya teslim edilmiştir. Esnaf ve halk nefes alamaz hale gelmiştir.
Toplumun bütün kesimleri politize olmuş durumda.
Bir yandan ’devlet nerede, devlet ne zaman gelecek, yeter artık’ diye inim inim inliyorlar, ama diğer yandan her aileden mutlaka bir ya da iki kişi dağa götürülmüş; onlar şehirdekilere tehdit unsuru olarak kullanılıyor.
PKK ile belediyeler gelirlerini yüzde 50 oranında paylaşıyorlar.
PKK bölgenin gelişmesini istemiyor. ’Üniversitenin önünden geçen yolu düzeltin’ talebi, Belediye Başkanı’nın ’Dağdakilerin de yolu yok’tepkisiyle geri çevriliyor. Caddelerde ineklerle insanlar, insanlarla otomobiller iç içe; medeni dünyanın neresinde olduğumuzu bilmiyoruz.
Seçimlere gelince...
PKK sandık başı görevindeydi. Oyların nasıl çalındığına şahit olduk. Öyle bir mekanizma geliştirmişler ki, küçük dilinizi yutarsınız. Kişi oy pusulasını ve zarfı alıp kabine giriyor, kabinde pusulayı mühürleyip cebine koyuyor, boş zarfı sandığa atıyor. Mühürlü pusula yeni gelen seçmene veriliyor ve ’bunu sandığa atacaksın’ deniyor. Bir mühürlü oy, öyle bir zincir kurulmuş ki, bütün vatandaşlar tarafından HDP’ye verilmiş gibi işlem görüyor. Bunlara şahit olduk.
Gençler öğretmenlerine ’Biz dağa gidiyoruz’ diyebilecek kadar pervasızlar; yarısından çoğu militanlaşmış. Müthiş bir öfke ve hırsın pençesindeler. Tek boyutlu düşünceyle donatılmışlar. Aslında neyi savunduklarını da bilmiyorlar.
Allah ülkemize selamet versin.
Durum hiç de oradan göründüğü gibi değil.
Ankara bir başka dünya, güneydoğu bir başka dünya... Ve Ankara güneydoğuda neler olup bittiğinin farkında bile değil...”