Yüce dinimiz İslam,kimsenin tekeline alamayacağı ilahi buyruklar bütünüdür.Bu emirleri doğru anlamak için,Allahın Resul'unü doğru anlamak gerekir.Hz Peygamber Efendimizi (SAV) doğru anlamadan,İslam'ı gereği gibi anlayıp kavramak ve yaşamak mümkün olmayacaktır.
Her fırsatta, din adına dine sığınarak,İslam'ın cevaz vermediği kötülükleri yapanlar,kamusal mallara zarar verenler,rüşvet almaya ve vermeye göz yumanlar,masum insanlara,asker,polis,yazar gibi kendilerinden olmayan herkesi fişleyip komplolarla ve çeşitli kumpaslarla yıllarca hapishane köşelerinde çürümeye mahkum edenler ve bunları inandıkları dava uğruna yaptıklarını savunanlar sık sık,dinin argümanları kullanarak DİNİ SİYASETE ALET edip halkı kutuplaştırmışlardır.
Allah Kur'an'ı Kerim'de; hep akıl sahiplerine ve düşünenlere hitap etmektedir.Allah her insanı akılla donattığı için aynı zaman da ona sorumluluklar da yüklemiştir.Ancak meczuplara ve akli baliğ olmayanlara yüklenen bir sorumluluk yoktur..İlahi kitaplar,sorumluluk yüklediği insanları da muhatap olarak görür.
Din hiç kimsenin tekelinde olamayacağından, dinin buyruklarına inanma ile kişinin sorumlulukları ortadan kalkmayacaktır. Toplum içinde sosyal olaylarda,kamusal alanda,beşeri münasebetlerde; ''...benim yerime sen düşün, veya o hepimizden daha iyi bilir, sen bana akıl ver,sen bizim liderimizsin ne diyorsan o olur, senin düşündüklerinin aynısını kabul ederiz...'' gibi biatçı kültürün anlayış sahiplerini sorumlu olmaktan vareste tutmaz.
Bu açıdan,iktidarların ve güç sahiplerinin koltuklarını korumak için, hak sahipliği adına yaptıkları siyasetin adı asla İSLAM DAVASI olduğu söylenemez.Her türlü adam kayırma,rüşvet,irtikap,yolsuzluk,hırsızlık,kamu mallarını talan etmek zarar vermek, kara para aklamak, suçlularının müsebbipleri aklanmadan, '' Çalıyorlar ama çalışıyorlar da...'' gibi kötüden oluşan emsali desteklemeye devam etmek ayrı bir vebaldir.Bu vebal,vicdanları kanatmaya devam ettikçe; ne suçla ilgili şüphe sahiplerini ne de icraatlarıyla zımnen muvafakat verenleri sorumluluktan kurtaramaz.
Yüce dinimizin kitabı Kur'an'ı Kerim idarecilerden mutlak surette dindar olmalarını istemesi yönünde bir ayeti kerime yok zannediyorum.Varsa hatamızdan rücu ederiz ve Allah'a sığınırız.
Dinimizin idarecilerden istediği şu üç şart çok önemlidir.
1-İdareci,idare ettiği toplumla veya temsilcileriyle meşverette bulunacak ve istişare yapacak.
2-İdareci adil olacak.Adam kayırmayacak,haksız da olsa yakınlarını kayırmayacak,
3-İdareci işi ehline,layık olana ,liyakat sahibine verecek.
Sorduğumuz İlahiyatçılardan aldığımız cevaplara göre,Kur'an'ın hiç bir ayetinde,''DİNDAR VE DİNCİ'' tabirleri geçmemektedir.Ama geçmiyor diye, dindar insan yoktur diye bir şey dememiz de mümkün değildir. Dindarın karşıtlığını, kafirlikle itham etmek delillere tabi olduğundan,ağır kaçabilecek bu değerlendirmenin karşıtlığını bazı din ulemaları, ''DİNCİ'' olarak tanımlamaktadırlar.
Şimdi bu konuda Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk Hocamızın; ''İnsanlığı Kemiren İhanet Dincilik'' Yeni Boyut Yayınları 2010 baskılı kitabında ki şu harika değerlendirmelere bir göz atalım.
-
DİNDAR VE DİNCİ
''Dindarların en zararlı düşmanı dincilerdir.Tabi ki, dincinin en tehlikeli düşmanı da dindarlardır.Çünkü dinci, dindarın en yüce kıymetli sermayesini kirleten,çalan,istismar eden bir namerttir.Dinci,dindarın hayatı pahasına koruduğu ve yaşama sebebi bildiği yücelikleri bir maske gibi kullanarak hesaplarını denk getirmeyi esas alan HAYASIZ BİR HIRSIZDIR,GASPÇIDIR.
Dindar,Allah'ın rahmeti,dinci ise Allah'ın musibetidir...DİNCİLİK (veya SİYASET DİNCİLİĞİ); DİNİ, ÇIKAR,KOLTUK,BASKI,EGEMENLİK ARACI YAPAN BİR SANAYİ KOLUDUR.İŞİN ESASI BAKIMINDAN NE DİNİ VARDIR NE DE İMANI. DİNCİLER ARASINDA İŞİN FARKINDA OLMADAN ALDATILIP KULLANILAN BİR MİKTAR DİNDARIN BULUNMASI BU GERÇEĞİ DEĞİŞTİRMEZ.HÜKÜM EKSERİYETE GÖRE VERİLİR,İSTİSNALARA GÖRE DEĞİL.
Dincinin dini imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır. Dincilik tarihin en verimli ama en zalim iş kollarından biridir.
Dindar, her şeyden önce, dini Allah'a varmanın, onun hoşnutluğunu kazanmanın, daha iyi ve daha yetkin insan olmanın yolu ve kurumu bilen ve bu anlayışla yaşamaya çalışan insandır....Dindar bu inanç ve anlayışla sürekli iyilik ve hayır üretir.Din ona '' İnsana hizmet Allah'a hizmettir'' dediği için o hep insanlara bir şeyler verebilmenin gayreti içinde olur.....
Dincinin hayatında ise; ''İyi ve güzel şeyler sadece kendin için iste,başkalarının bunlara sahip olmasını önle'' ilkesi yürürlüktedir...Dinci kendi şeytani kıstaslarıyla yarattığı ötekilerin iki dünyada da perişan olmasını ister,bundan büyük zevk duyar..
Dindar için tartışılmaz kişi de tektir ve Hz Peygamberdir.DİNCİ İSE MENFAATLERİNE UYAN KİŞİ SAYISINCA TARTIŞILMAZ İNSAN KABUL EDER. BU TARTIŞILMAZ KİŞİLER İÇİNE BAZEN ZULÜM İMPARATORLUĞU ABD'NİN BAŞKANLARININ, BAZEN VATİKAN LİDERİ PAPA'NIN, HATTA DİNCİNİN MENFAATİ GEREKTİRİYORSA, MAHALLE PAPAZLARININ BİLE GİRDİĞİNİ GÖRÜRSÜNÜZ......''
Şimdi eğri oturup doğru konuşmanın zamanı.Tüm bu yapılanlar, dindarmış gibi gözüküp de, dinin değerlerini istedikleri menfaat uğruna kullananlar değil midir? Yapılan bunca zulmün, yalanın, örtbas edilen hırsızlıkların üstü laf cambazlığı ile ve dindar kişi imajı ile kamufle edilmektedir. Halkın iradesi sakatlanarak; din adına siyaset yapılıyor mesajı verilmektedir.Din ile siyasetin iç içe geçmesini isteyenler, din adına mı siyaset mi yapmaktadırlar? yoksa din ticareti mi yapmaktadırlar?
Bu soruların karşılığı vicdanlarda yer bulmadıkça siyasetin kirlenmesi devam edecektir. Rahmetli Bölükbaşı'ya sormuşlar en büyük sektör hangisidir ? diye.. O da, ''..Türkiye'de bütün sektörleri inceledim en kar getireni din sektörüdür...'' diyerek, insanlarımızın nasıl aldatıldıklarını gözler önüne sermiştir... Araştırmadıkça, okumadıkça, din alimleri sessiz kalmaya devam ettikçe; aldatılma olanca gücüyle hız kesmeden devam edecektir...
Türk Ocakları
Ümraniye Şube Başkanı
AV.Faruk Ülker