Talanın ağır bedeli

Yolsuzluk, talan, rüşvet, borç, rant, faiz gibi ekonomiye yük olan bütün değerleri bir arada tutan ve uygulayan bir sistemin ayakta kalması hiçbir şartta mümkün değildir. AKP'nin 11 yıldır uyguladığı ekonomik sistem, yalan, talan, sıcak para, Cumhuriyetin birikimlerinin satışı, anormal borçlanma, üretmeden, yatırım yapmadan eşi dostu zengin etmeye dayalıdır. Nitekim, bunun sonucunda borç bütün tarihin toplamını üçe katlamış, cari açık rekor üzerine rekor kırmış, işsizlik iki hanelerin altına hiç inmemiş, masa başı oyunlarına rağmen enflasyon yüzde 10'un altına düşürülememiş, kişi başına düşen milli gelir ayak oyunlarıyla bir gecede katlansa da yıllardır yerinde saymış, kalkınma hızı ancak bir arpa boyu mesafe alabilmiştir.

 

Krizi kapıya dayandı

Ekonominin temel değerleri AKP döneminde Cumhuriyet tarihi ortalamasının çok gerisindedir. Bütün bu gerçekler orta yerde dururken yıllardır milleti, "kalkındık, zenginleştik, itibarımız arttı, büyüdük, uçtuk" diye kandırmış ve oyalamışlardır. Borcu ve cari açığı rekorlar kırarak katlarken, IMF'nin borcunu ödemekle millet uyutmuş ve zaman kaybetmişlerdir. Bütün bunların bir yerden sonra patlayacağı ve vatandaşın bu zulüm döneminin bedelini ağır şekilde ödemek zorunda kalacağı akıl ve vicdan sahibi herkesin bilip kabul ettiği bir gerçek olarak orta yerde duruyordu. Ne acıdır ki, AKP ile geçen üç dönemin sonunda geldiğimiz nokta, büyük, derin ve sarsıcı bir krizin kapıya dayanmış olmasıdır.

 

Devletin rakamları çöküşü gösteriyor

Ayakkabı kutularına istiflenen milyon dolarları "paralel devletin işi" diye bu millete yutturmaya kalkabilirsiniz, ama bu durum gerçekleri değiştirmez. Soyulmuş, içi boşaltılmış ve takatsiz bırakılmış ekonomi faizde, dövizde, borsa da, altın fiyatlarında artık iflas sinyalleri veriyor. Devletin açıkladığı resmi rakamların içinde güven veren, ileriye ümitle bakmamızı sağlayan bir tek veri yoktur. Tamamı çöküşü ve krizi gösteriyor. Buna bir de ortalığa saçılan yolsuzluk ve rüşvetin doğurduğu hayal kırıklığını, bu talanı bastırmak için yargı ve adli kolluk üzerinde estirilen baskının özellikle yabancı yatırımcıda oluşturduğu paniği ekleyin. Sonuç ortadadır. Dolar hergün yeni bir rekor kırmakta, altın fiyatları uçuşa geçmekte, borsa dibe çakılmaktadır. Bu gidişle faizlerin artması kaçınılmaz görünürken, bunu nerede duracağı kestirilemeyen bir zam furyasının takip etmesi bekleniyor. Bütün masa başı oyunlara rağmen işsizlik ve enflasyon büyüyor, buna karşılık kalkınma yerinde sayıyor. Bunun anlamı daha çok yoksulluk, daha çok borç ve daha çok belirsizliktir. Uluslararası değerlendirmelerde Türk ekonomisinin kırılganlıkta en başı çektiği ve belirsizliğin gün geçtikçe arttığı neredeyse her gün tekrarlanıyor.

 

Kısır döngü

Böyle bir ekonomi elbette sosyal sonuçlar da doğuracaktır. Adi suçlardaki patlama, artan cinayetler, soygunlar, sokakların kaynaması bunun sonucudur. TOMA sayısını arttırarak, polis gücünü ve yetkisini yükselterek, gaz bombası üretimini katlayarak, tazyikli suya kimyasallar katarak bunu önleyeceğini zannetmek, aslında bir çaresizlik tezahürüdür. Kısır bir döngüye girilmiştir ve yapılan açıklamalar bunun devam edeceğini ortaya koymaktadır. Çöküşü gizlemek için baskıyı arttırıp, yanıltma sağlamaya çalışmaktadırlar. Buradan olumlu ve faydalı bir sonuç çıkması imkansızdır. Özellikle yargı üzerindeki baskı uluslar arası alanda endişeyle izlenmekte ve dış yatırımcıyı ürkütmektedir. Israrın devam etmesi durumunda kaçışın hızlanacağı, bunun da dövizde, faizde, altın fiyatlarında yeni rekorlar getireceği anlaşılıyor.

 

Kamu-Sen'in araştırması

Ayakkabı kutularında milyon dolarları istifleyen, yatak odalarına para kasaları ve para sayma makineleri yerleştirenler için bunlar bir anlam ifade etmese de, bedeli yine vatandaş ödeyecektir. Bu bedelin hangi boyutlara ulaştığını Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi'nin yaptığı araştırma acı biçimde ortaya koyuyor. Çıkan sonuçlar, kamu görevlilerinin meslek hayatlarını borç ödeyerek geçirdiklerini belgeledi. Aylık gelirle geçinen memur kesiminin yüzde 97'si borçlu, yüzde 60,2'si ise borcunu ödeyemeyecek durumda. Yüzde 21,5'i sadece ceza faizi öderken, yüzde 4,4'ü banka hesabına bloke konulduğunu, yüzde 3,5'i borcu ile ilgili yasal süreç başlatıldığını ifade ediyor. Memurların yüzde 3,6'sı ise son 3 yıl içerisinde borcunu ödeyemediği için hacze uğradı.

 

Fiyatlar katlanıyor

Diğer alanlarda da durum farklı değildir. Esnaf kan ağlamaktadır. Üreticinin ektiğinin karşılığını alamamasının sonucunda patates, nohut, pirinç, kuru fasulye gibi temel tüketim maddelerinin fiyatı üçe katlanmıştır. Bu vahim durum orta yerde dururken, bakanların hala çıkıp masal anlatması ve uzaylıları suçlayarak durumu kurtarmaya çabalaması sonucu değiştirmediği gibi, ümitsizliği daha da arttırıyor. Emekli sokağa çıkamaz duruma düşmüştür. Kredi kartı borçlarındaki patlama ve oluşan açmaz hükümeti yeni tedbirler almaya zorlamış olsa da, ortadaki vahameti gidermeye yetmemektedir.

 

Bu düzene son verilmeli

Hükümet yıllardır yapılan uyarıları dikkate almamış, günü kurtarma derdine düşmüş ve bu sonuca bilerek ve isteyerek milleti mahkum etmiştir. Yolsuzluk ve rüşvetin habis bir ur gibi bütün iktidarı sarması, zaten yerlerde sürünün güveni hepten yok etmiş ve çöküşü hızlandırmıştır. Paralel devlet, çeteler, uluslar arası güçler, kumpas gibi açıklamalar sonucu değiştirmediği gibi, AKP'nin hangi etkilere açık olduğunu gösterip paniği daha da büyütüyor. Tek çıkış yolu artık bu anlayışa, bu talan, yalan ve ihanet düzenine bir son vermektir. 30 Mart bunun için yakın ve bulunmaz bir fırsattır. Türk milleti bu defa fırsatı kaçırmayacak ve bu karanlık dönemi artık kapatacaktır.