Türk milliyetçiliği ideolojisini; Avrupa'nın faşist ırkçı bakışına tabi tutarak ve bundan doğacak algı kurbanı bir bakışla, milyonların kurtuluş umudu olma idealiyken zaafa uğratıp, 5000 ülkücü şehit başta olmak üzere milyonlarca şehidin şehadet sebebinisiyaseten yok saymak, gerçekten hüzün vericidir
"Türk milliyetçiliği vurgusu, çizgisi, söylem ve eylemi İle nasıl olsa iktidara gelinmez; bir kaç eğilim İle bir arada iktidar seçeneği haline gelelim düşüncesi" son derece yanlıştır.
Bu eğilim partileri olan geçmişte ANAP, günümüzde ise AKP'nin geldikleri nokta malumdur. Bu yapılan, gömlek değiştirmek ya da Ülkücü gömlek üstüne gömlek giymektir. Bu yöntem, farklı siyasi çizgiler içinde denenmiş "milli görüş gömleğini çıkardık" itirafı İle dillendirilmiş, eleştiri konusu olmuş; bugün yine o mahallede BOP tan milli çizgiye dönüş başlamıştır
İktidara gelmek için garantisi var mı? bunu zaman gösterecektir.
Ülkücü, Milliyetçi harekette bir asrı geçen siyasi ideolojik söylemi ile Türk Milliyetçiliği, ülkeyi kuran ve koruyan paradigma olmasına rağmen, batının iç algı etki alanında siyasal ideolojik mahkumiyet ve linç söylemi hiç bitmemiş; birileri her seferinde hemen düğmeye basmıştır. "Biz iktidar olamayız", "bize millet oy vermiyor", "oyumuzu artırmamız mümkün değil" gibi psikolojik mücadele, bir defa beyinde her seferinde daha baştan kaybedilmiştir.
Bu iddia doğruysa, MHP bir çok ilde yerel ve genel seçimde % 50 ye yaklaşan oyu nasıl almıştır? İşte bütün mesele bu yüzdeyi ülke geneline taşıma başarısını göstermekten geçiyor. Bu tecrübe kurumsal bir ortak akıl İle; istişare, meşveret, kurultay vb. siyaset bilimi yöntemi ile nasıl hayata geçirilebilir? bunu başaramayan topu hep taca atar.
Millet bize oy vermiyor, başka bir ittifaka dahil olalım; ya da farklı eğilimleri bir araya getirerek dümende biz olalım, biz yönetelim bu doğrusu siyasi etikten yoksundur aslında.
Türk milliyetçiliği fikrini; ideolojik iddialarını; Haçlı siyonist kumpas ve algı operasyonlarına karşı savunamamak, havlu atmak siyasi mağlubiyeti peşinen kabul etmektir.
Binlerce şehidi olan bu hareket referansları İle birlikte mensuplarının ve yediden yetmişe her Türk milliyetçisinin göğsünü gere savunmaktan gurur duyacağı tertemiz, şeref, onur, gururumuz ve yüz akımızdır. Türk etnik kökenimiz yanında, milyonlarca etnik kökeni farklı vatan evladının Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözüyle, birinci sınıf vatandaş ve kardeş olması, Türklerin milli kimliğidir.
Türk milli kimliğini etnik kimlik operasyonuna maruz bırakanların propagandasına kanarak, dolaylı olarak Türk milli kimliğini etnik kimlik seviyesine indirgeyip, "Romandan oy alamayız" veya "Kürtten oy alamayız" demek havlu atmaktır.
Uğrunda kan can veren, ter dökülen davaya, Ülkücü şehitlere, gazilere ve Başbuğa haksızlık, Bozkurt Atatürk'e vefasızlıktır.
Bu ülkede herkes etnik kimliği ile gurur ve onur duyar ama toplumun her etnik aidiyeti kendini milli kimlik olarak Türk kabul edemezse ve asgari müşterekleri varlık ve beka sebebimiz yapamazsak, ülkeyi bir arada tutamayız.
Türk milliyetçiliği, Kürd'ün, Arnavut'un, Gürcü'nün Alevi'nin, Sünni'nin birlikte ebedi var olma hayali olamazsa, işimiz çok zor ama bu konuda sahnede olan siyasal öncüler ideolojik hazım sıkıntısı yaşasa da siyasi elitlerimiz moral motivasyon sorunu yaşıyorsa bir defa burada abdest tazeleme ezberleri gözden geçirme gereği çok zaruridir.
Fanilere göre değil, doktrine göre yeni bir konumlanma zarureti vardır. Kişilerden çok, inanç, ideal ve doktrin, yol haritasını belirleyen paratoner olmalıdır.
Konjonktürel davranışlar ve bunlarla uyumlu siyasi figürler ve öncelikli kurtarıcılar, deve kuşu tiyatrosu rolü oynamaktır.
Aksi takdirde dağ fare doğurur. Evet Yusuf Akçuralı, Ziya Gökalp, Bozkurt Atatürk, Başbuğ Türkeş vb.Türk milliyetçisidir ve en çok kabul görmeyi, iktidar ve ebedi olmayı hak eder.
Ziya Gökalp'in efsane ideolojisinin adı sanı şanı ile doğum yeri Diyarbakır'dır. Burası başta olmak üzere, ülkenin her yerinde kendinden emin olunan; ülkenin ve Türk milletinin müşterek geleceği savunucular eli ve dili İle ülkenin kurtuluş umudu olmadıkça, asla varlık ve beka sorununu çözemeyiz
Sabri Şenel