Ülke nereye gidiyor?

                                               
HER DEĞERE SALDIRIYORLAR  
         Bu güruha göre, Cumhuriyet yanlış kurulmuştur ve bütün milli kahramanlar suçludur. Terörün sebebi ülkeyi bölmek için eline silah alıp dağa çıkan kalleşler değil, milli devlettir. Bu sebeple acilen ortadan kaldırılmalıdır. Yargının perişan halinin, kurumların içinin boşaltılmasının devlete güvenin sıfırlanmasının altında yatan sebep, 12 yıllık yıkım ve her şeyin tek adamın keyfine göre ayarlanması değil, üniter yapıdır. Bu yüzden altına dinamit konulmalı ve havaya uçurulmalıdır. Ülkenin sefaleti, dünya tarihinde eşine rastlanmamış yolsuzlukların, hırsızlıkların, yalanların, talanların faili laik düzendir. Derhal kelepçelenip idam sehpasına çıkarılmalıdır. Cumhuriyet mutlaka dönüştürülmeli ve bu zihniyetin yularını elinde tutan kişinin özel hedeflerine uygun bir hale getirilmelidir.
                                              
MİLLİ DEVLET YOK EDİLDİ 
         Bu düşüncelerini ve söylediklerini dürüstçe olmasa da arkadan dolanarak ve hazmettire hazmettire hayata geçirmişlerdir. Milli bayramlar yok edilerek, Türklüğe savaş açılarak, bayrağımız indirilerek, kırmızı çizgiler silinerek, ülke 36'ya ayrıştırılarak, dil birliği ortadan kaldırılarak milli devletin için boşaltılmıştır. Anayasa ve kanunlarla oynanarak ve emrivakiler yapılarak üniter yapı neredeyse bitirilmiş ve kelimenin tam anlamıyla bir sultanlık düzeni kurulmuştur. Laik sistemin adını dahi duymuyoruz. Cumhuriyet, kendi deyimleriyle çözülmüş, kurumları yerle bir edilmiştir. Ülke ve millet düşmanlarının paylarına düşeni almak için sıraya girdiği,  her etkiye, her tehdide açık bir yapı oluşturulmuştur.
                                                
DAHA İYİ OLAN NE VAR?
         Şimdi sorulması gereken soru şudur ve herkes elini vicdanına koyup dürüstçe cevap vermelidir: Bütün bunların sonunda ülkenin geldiği yer neresidir? AKP öncesindeki dönemden daha iyi, daha faydalı, daha güzel olan istisna cinsinden de olsa tek bir şey gösterebilir misiniz? Bu sorulara olumlu cevap verebilen bulunur mu bilmiyorum, ama bizim yaşadığımız, gördüğümüz ve hissettiğimiz, istisnasız her alanda hızla bir felakete gidildiğidir.
Yargı başta olmak üzere devlete güven yok olmuştur.Kurumlar yerle bir edilmiş ve birbiriyle çatışan, verimsiz ve belirsiz bir düzen kurulmuştur.Bunun sonucunda hırsızlık, yolsuzluk dünya tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Toplumsal çürüme ağır ve acı sonuçlar doğurmuş, cinayetler, mafyalaşma, uyuşturucu her yeri sarmıştır. Ülkenin itibarı yerlerde sürünmektedir. Kaçak saraylar yaptırarak itibar kazanacaklarını zannedenler, bütün dünyada alay konusu edilmektedir. Dışarıdaki görüntümüz ve algı, üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesinden ileri gidememektedir. Çok acı da olsa, ABD Başkanının eline sopa alarak ayar verdiği dünyadaki tek ülke lideri bizdedir. Savaşın eşiğine gelmediğimiz, Türkiye'den uzak durma gereği hissetmeyen komşumuz kalmamıştır.
                     
MİLLİ KAHRAMANLARA HAKARET, BEBEK KATİLİNE ÖVGÜ
         Milli devleti yok etmenin bizi getirdiği yer ayrışma, çatışma ve bölünmedir. "Çözüm" dedikleri şeyin hızlı bir çözülme olduğu bütün boyutlarıyla ortaya çıkmıştır. Bebek katili yattığı yeri bir parti genel merkezine dönüştürmüş ve oradan hükümetle şeref ortaklığı kurmuştur. AKP yanaşmalarının ve danışmanlarının, ülkenin milli kahramanlarına hakaretler yağdırırken, bu bebek katilini övmek ve yüceltmek için nasıl sıraya girdiklerini ve nasıl çabaladıklarını ibretle izliyoruz. Türkiye'nin bir bölgesinde ayrı bir dil konuşulmakta, ayrı paçavralar sallanmakta, ayrı vergi toplanmakta ve ayrı asayiş sağlanmaktadır. Özerlik ilanları, kanton oluşumları arkası arkasına gelmekte ve devlet bunları sadece seyretmektedir. O kadar ki, bölgenin insanı olsanız dahi, PKK'lı olmayana, kurulan kalleş düzene destek verip bağlılık göstermeyenlere, yaşama hakkı bile tanınmamaktadır.
                                             
 3 AYDA 64 FAİLİ MEÇHUL
         Genelkurmay, son 3 ayda 64 faili meçhul cinayet işlendiğini açıklamıştır. Bu sayı dehşet vericidir ve terörün en yüksek olduğu dönemleri bile geride bırakmaktadır. Bu açıklama orta yerde dururken, Cumhurbaşkanı ve başbakanın çıkıp, "artık analar ağlamıyor, barışıyoruz, huzur geliyor" demesi, "kamu düzeni" nutukları atmaları, milletin aklıyla alay etmekten başka bir anlam ifade etmediği gibi, İmralı canisin tehditlerine de konu olmaktadır. Bu katil açık ve kesin şekilde başbakanın kamu düzeni sözünün bozgunculuk olduğunu ilan etmiş ve tehditler savurmuştur. Ne acıdır ki, başbakan ve hükümet bütün bunların karşısında susmak durumunda kalmıştır.
                                         
BEDELİ TÜRK MİLLETİ ÖDÜYOR
             Başbakanın çıkıp, muhalefet liderlerini belli illere gidememekle suçlaması, aslında ülkenin ne duruma getirildiğinin ve PKK ile kurulan şeref masalarının ne tür sonuçlar verdiğinin itirafıdır. Ancak, onlar ne kadar itiraf ederlerse etsinler, MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli hem sözleriyle, hem de bizzat uygulamalarıyla bu oyunun tutmayacağını sadece AKP-PKK ortaklığına değil, bütün dünyaya göstermiştir. Asla ümitsiz değiliz. Önümüzde bütün bu rezil durumu durduracak bir seçimin var. Sandıkta yapılan yanlışların sonucu olan dünya çapındaki yolsuzlukların, kaçak sarayların ve bölücü ihanetin bedelini, yine bu millet ödemiştir. Türk milletinin bu hazin gidişe daha fazla izin vermeyeceği kanaatindeyiz.