TAKSİMDE BİZDE BİBER GAZ YEDİK AMA NE ZAMAN?
Askerin başına Süleymaniye de çuval geçirildiğinde bizler MHP İstanbul il başkanlığı olarak taksimde bunu protesto etmek için ilçelerden yola çıktık. Kasımpaşa da ekip otosunu taşlayan kalabalık bir PKK’lı grubun içerisine düştük.Bu provokasyon fırsatını iyi değerlendiren eşkıya bozuntuları polisi bırakıp arkadaşlarımızı ve bizi taş yağmuruna tutup araçlarımızı ateşe verdiler. Araçların içinde arkadaşlarımız diri diri yakmak istediler. Ama bunu başaramadılar.
Çok büyük maddi zarar ve yaralanmaların olduğu bu kahpe saldırıda bizler yalnızdık. Ülkücüler haklı davalarında hep yalnız kalmışlardır. Polis otosu bizi hemen bırakıp çoktan alanı terk etmişti. Ama bu yalnızlık asla davalarından bir milim geri adım atmak anlamına hiçbir zaman gelmemiştir.
Düşününüz sizin müttefikiniz olduğunu sandığınız ABD gururuna son derece düşkün şerefli onurlu bir milletin askerinin başına çuval geçiriyor ve hükümet son derece sessiz sakin ve sanki hiçbir şey olmamış gibi dut yemiş bülbül gibi susuyor.
Olması gereken kendisini vanminute şovları ile tanıdığımız sayın başbakanın esip gürlemesi ABD ye meydan okuması değil midir? Nerdeee! Başbakan sus ve pustur. Her zaman yağan gürleyen atan tutan kişi gitmiş, yerine esen rüzgara yelken kaldıran olanları hazmetmeye çalışan bir kişi gelmiştir. Bu görüntü ve tavır bizde onarılmaz bir burukluğa sebep olmuştur.
Sayın başbakan ve sayın Abdullah gül kendilerine sorulan ısrarlı sorulara karşılık Amerika ya nota verecek misiniz? Sorularına müzik notası mı veriyorsunuz? Diye cevaplar veriyor. ABD özür dileyecek mi sorularına ise yine büyük devletler özür dilemez, diyerek bugün büyük devlet olduk iddiasın da olanlar küçük devlet olmayı kendilerine yediriyorlardı.
Bumudur? bölgede ve dünyada lider ülke olmak, yani küçüklük büyüklük sınırlarını belirleyen çuvalı askerimizin başına geçiren ABD midir? MHP’nin bugün nerede olduğunu soranlara buradan şimdi hatırlatıyoruz. Siz o gün belki evde ebeveyn ve aile bireyleri ile muhabbette iken Türk milliyetçileri her zaman vatan millet ve ülke nöbetindedir.
Bu nöbet hiçbir zaman bitmez. Süresiz koşulsuz karşılıksız bir sevdanın adı olan ebedi nöbettir. Ülkücüleri 12 Eylül zindanlarında darağaçlarına götürüp şehit eden ülkenin gerçek sahibi olduğunu iddia eden omuzu kalabalık cuntanın temsilcileri bile suskundu. Köşelerinde bazıları emekliliğin tadını çıkarıyordu.
Hatta cuntanın başı Kıbrıs ta fazla toprak aldık diye de Akdeniz sahillerinden ahkam keserek Mücahit Denktaş ve Kıbrıs Türklerini hüzne boğuyordu.Kahramanların kaderidir onlar hep yalnızdırlar. Ama bu asla şikayet ve intizar anlamına gelmemelidir.
Biz bu necip millete hizmet uğrunda ter akıtmayı kafa yormayı can vermeyi en büyük rütbe sayan yüce sevdaların gönüllü hizmetkarlarıyız. Bugün sokaklarda ülkücüleri arayan AVM ve üç beş ağaç için haddi aşarak küresel emperyalist tuzağa ülkeyi çekmek isteyenlere şunu hatırlatırız.
Bu hareketin mensupları karanlık sokakların karanlığını bilen tarihi hafızaya sahiptirler. Kimin ne yapmak istediğini anlayacak en büyük fıtri yeteneği Yüce Mevla dualı olan bu mübarek harekete vermiştir.
Bu gerilim ve kutuplaşma yöntemi ile danışıklı bir iktidar oyunun figüranı yapmak istedikleri ülkücüler, neyi, nerede, ne zaman, ne şekilde yapacaklarına karar verecek kadar lider teşkilat doktrin disiplini ve şuuru içerisinde yetişen teslim alınamayan son kalenin mensuplarıdır.
Ama artık tahammül sınırlarını zorlayan bir tehlike ve tehdit altına giren ülkemizde acilen milli devlet güçlü iktidara ihtiyaç vardır. O günlerin çalışmasını yapan Türk milliyetçilerinin feryadına karşılık verilmesi şarttır.
Bu karşılığın verilerek MHP’nin gümbür gümbür iktidara yürüdüğünü görmek, dosta güven Türk milletinin düşmanlarını tedirgin ediyor.İşte MHP ve ülkücüler nerede sorusuna en anlamlı cevabı yıllar önce taksimde polisten gaz yiyerek bizi öpmesi gereken takdir etmesi gereken devletimizin polisinin gazı ile göz yaşlarına boğulduk.
Kendilerini rahmete uğurladığımız, şimdi kabirlerinde nur içinde yatsınlar diye dua ettiğimiz, arkadaşlarımızla o gün beraberdik. “Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber sana aguşunu açmış duruyor peygamber” Onların davaları emin ellerdedir.