ÜLKÜCÜLÜK; BABADAN OĞULLA GEÇEN MÜLKİYET MİRASI DEĞİL POLİTİK TERCİHTİR.

Günümüzde kültürün, irfanın çoraklaşması sonucu kavramlarda anlamsızlaştı, içi boşaldı. Köşeli ama içi boş sloganlı, efsunlu, uyuşturucu kavramlarla hayatımızı idame ettirmeye başladık.

Bugün topluma sunacak bir hayat hikâyemiz kalmadı. Yeni şeyler üretmekten imtina ettik. Yapabileceklerimiz ya da proje olabilecek düşünce dünyamızla ilgili bir sermayemiz olmayınca şark kurnazlığı hemen imdadımıza yetişti.

Menkıbevi hikâyelerimizi ve geçmişte yaptıklarımızı hata birazda abartarak günümüze taşımaya çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz pozisyonu güçlendirme ya da yeni pozisyonumuza meşruiyet kazandırma adına yaptıklarımızı değil geçmişimizi referans göstererek var olan gerçeklikten kaçınıyoruz, rakiplerimizi ekarte etmek içi bile miras haline getirdiğimiz ve özel mülkiyete dönüştürdüğümüz davamızı pervasızca kullanabiliyoruz.

Oysa bir dava mensubu için davası babadan oğulla geçen, statülerle dile getirilen ya da statülerini egolarına harcayan özel miras yani mülk değil her saat, her an yaşadığı, onu içselleştirdiği, egolarını davasının potasında erittiği, ben değil biz duygusunun hakim olduğu düşünceler manzumesi olmalıydı.  

Aksiyoner Türk milliyetçiliği, atalet hali veya geçmişte kalma menkıbevi bilgiler değildir. Ülkücü; davasını süreklilik içinde okur, öğrenir gündeme getirir, daha iyisini yapabilmek, bir adım öne geçmek için dünü çok iyi bilmek gerekir. Dünün hikâyesi bugünün mirası değil, bugünün gerçeği ile geleceğin kızıl elmasını da içinde barındırır, dün-bugün ve yarını kapsayan kutlu yürüyüştür. Miras ya da özel mülkiyet değildir.

Davamıza hizmet, yeni projelerle, yeni yüzlerle toplumun karşısına çıkıldığı oranda rağbet görecektir. Bizler tutturduk bir türküyü, dün seminerciler grubuyduk, ocak başkanıydık, milletvekiliydik, şuyduk buyduk diyerek dünü değil bugünü kurtarmak için dünün o şanlı mazisini bugünlerimize kılıf olarak sunduk sunmaya çabalıyoruz. O statülerden birine sahip olmanız sizin için neyi ifade ediyor beyler? Dava arkadaşını ekarte etmek için bir zırh mı, yanlışlarınızı, hatalarınızı kapatmak için bir kamuflajımı, yoksa ikbal kaygılarınıza bir materyal mi?

İşin acı yönü kendi yanlışlarımızın camia da toplumda karşılık bulması içinde rekabet içinde olan arkadaşlarımıza karşı acımasızca mülkiyet mirasına dönüştürdüğümüz davamızı kullanabiliyor ve buna sözüm ona ülkücülük ahlakı, hukuku deyip sıkılmadan vicdanları bir daha karartabiliyoruz. Bana geçmiş statülerinizi değil gelecek kaygılarınızı ve önerilerinizi sunun beyler!

Ülkücülük doğuştan kazanılan fıtri bir dava değil şuurlu şekilde hayat sürecimizde kendi tercihlerimizle kazandığımız ve uğrunda kendimizi adadığımız bir dünya görüşüdür. Sığınmaya çalıştığımız belki dün hakkını fazlasıyla verdiğimiz geçmişten gelen statülerimizi basit egolarımız için harcamayalım. Eğer bu yola tevessül edilirse sadece kendimize değil dünkü o şanlı tarihimize de yazık etmiş oluruz.

Ülkücülüğü; ebeveynlerimiz, ocaklarımız, büyüklerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız, hocalarımız velhasıl emeği geçen şahsiyetler bize sunarak kabullenme noktasında tercih hakkı vermişlerdir. Ülkücülük, miras olarak devraldığımız bir mülk değil ki onun üzerinde istediğimiz tasarrufu yapabilelim  bu günkü mevcut MHP yönetimi gibi.