Günümüzde toplum katil, manyak, psikopat ve şizofren üreten bir fabrikaya dönüşmüştür. Televizyon, İnternet, Facebook, Ipad, bilgisayar ve cep telefonu, evlatları ailelerin elinden almış bulunmaktadır. Savunmasız kalan nesiller, teknolojik, ekonomik ve sosyolojik yönden canavarlaşmış sistemin insafına terk edilmiştir.
Sorun, güdülerinin emrine girmiş hayvani bireyler değildir. O bireyi ortaya çıkaran toplumsal, ekonomik ve teknolojik yaşam biçimidir.
Durum vahim olup, toplumsal tepkiyle telafi edilir gibi değildir.
Türkiye’de son on yılda uyuşturucu kullanımı, intihar, boşanma, fuhuş ve cinayet katlanarak artmaktadır. Emniyet’in raporuna göre 2000-2014 yılları arasında Türkiye’de yaşanan cinayet sayısı yüzde 300 oranında artmıştır. Bu cinayetlerin nedenleri arasında ilk sırayı cinsel nedenler alıyor. Verilere göre son 10 yılda şiddet, taciz ve tecavüz suçlarında 14 kat artış ortaya çıkmıştır. Son 4 yılda ise 800 kadın vahşi cinayetlere kurban edilmiştir.
Uyuşturucu kullanımı ve fuhuş gibi toplumu çürüten suçlarda da büyük bir artış yaşanıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2002-2014 yılları arasında fuhuş suçları yüzde 220, müstehcenlik suçu yüzde 170, teşhircilik suçu yüzde 465, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçlarında ise yüzde 125 oranında artış var.
Uyuşturucu nedeni ile 2008-2013 yılları arası 6 yılda; 925 kişi ölmüştür. Uyuşturucu kullanımına bağlı; kaza, cinayet, kavga, kalp krizi, intihar gibi dolaylı olarak ölümler ise, 2008 yılında 137 iken 2013’te 416’ya çıkmıştır. Oransal olarak ise uyuşturucudan doğrudan ölümler, bir önceki yıla göre yüzde 43, dolaylı ölümler yüzde 155 oranında arttı.
Uyuşturucudan kaynaklı ölümler Anadolu’nun tüm illerine hatta köylerine kadar yayılmıştır.
Devletin resmi araştırma kurumu olanTÜİK’in araştırmasında “Türkiye’de uyuşturucu tedavisi gören en küçük bağımlının yaşının 13, en büyük bağımlının yaşının ise 65 olduğu, hastalardan yüzde 0,24’ünün 15 yaşın altında bulunduğu ifade ediliyor.”
Bu gelişmeler Türkiye’de sosyolojik yönden yaşanan yozlaşma ve çürümeyi gözler önüne serer niteliktedir.
Her vahşi cinayet ve tecavüz sonrası toplumsal tepkiler yükselmekte ve bir süre sonra da her şey kendi haline bırakılmaktadır. Tecavüzcüyü hadım, küçük çocuk ve kadına yönelik vahşi cinayetler için idam cezası getirilmelidir. Ancak sorun yasalarla, ağır cezalarla, hesap sormakla, kınamakla halledilecek aşamayı çoktan geçmiştir.
Bugün Türkiye’de namahremlik öldü. Özel hayat yok oldu. İnsanlar şaşırmayı unuttu. Yaşamda olağanüstülük diye bir şey kalmadı. Teknolojinin kölesi bir toplum zuhur etti. Bütün bunlar anormalliğin normalleştiğini, olağanüstülüğün de olağanlaştığını göstermektedir.
İnsanlık kendi ürettiği teknolojik araçların elinde bugün rehinedir. İçkiyi kendisi için teselli edici, televizyonu kurtarıcı, uyuşturucuyu keyif verici, aşırı uykuyu sağlık, tıka-basa yemeği beslenme gereği olarak gören kimse, yaşama biçiminin elinde rehin kalmış zavallı demektir. Kendi sağlığını, insanlığı ve geleceği aleyhine alışkanlık edinen insanlığı kendisinden başka kurtaracak herhangi bir reçete de yoktur.
Özgecan’a uygulanan vahşet, sırasıyla birey, aile, toplum ve inanç bağlamında ele alınmalıdır. Başta din ve aile kurumu olmak üzere işlevlerini yerine getiremez olan kurumlar süratle rehabilite edilmelidir. Vahşetin sosyolojik kaynakları ve boyutları üzerinde yoğunlaşılmalıdır.