YAŞADIĞIMIZ “TOPLUMSAL ŞOK”UN SONUÇLARI ŞAŞIRTICI OLABİLİR

 Sağlığı bozulan insanlar, bazen sağlıklarının bozuk olduğunun bile farkında değillerdir. Hayatın hızlı akışına kendilerini kaptırırlar, vücutlarını ve beyinlerini dinleme ihtiyacı hissetmezler. Bu hal ve gidiş bazılarını direk ölüme götürürken şanslı olanlar veya Tanrı tarafından korunanlar çeşitli vesilelerle hastalıklarını fark ederler, artık kendilerini dinleme zamanları gelmiştir.

Bazen de başlarına olağanüstü işler gelenler, hayatlarının değerini anlarlar. Olağanüstü gelişmeler“şok” şeklindedir. Çok ölümcül bir kaza atlatılması hayatın değerini, çocuklarının başından bazı olumsuz hadiselerin geçmesi aile ve evladın değerini hatırlatır insana…

Birey olarak en vazgeçilmez bağımızda içinde yaşadığımız toplum ile olan bağımızdır. Zira birey demek toplum içinde insan demektir. Kendi yaşamını rüzgara bırakmış olan bazı insanlar, içinde yaşadıkları toplumsal yaşamı da rüzgara bırakırlar, detaylı ve sağlıklı düşünmeden toplum içinde yaşayıp giderler.

Toplumun bazı bireyleri birey olmanın daha çok şuurunda olarak devlet ve toplum işleriyle ilgiliyken, toplumun geneli gününü yaşamaya bakar. Bu teşhis hemen hemen bütün toplumlar için aynıdır, sadece bireylerin ilgi oranları değişir, o kadar. Toplumun genelinin bir nevi uykuda olması, ilgisiz olması belki içinde yaşadıkları toplumun felakete gittiğini gören diğer sağduyulu bireyleri çileden çıkartır. Ama unutmayalım ki, bu doğal bir haldir.

Toplumsal bir “şok” yaşanana kadar bu seyir uzun süre böyle devam edebilir. 15 Temmuz akşamı yaşadıklarımız Türk toplumu içinde büyük bir şok etkisi yapmış bulunuyor. O güne kadar sadece hayatlarını yaşayan milyonlar “ne oluyoruz?” sorusunu sormak zorunda kalmışlardır.  Bu soru edata kendisini sordurmuştur. Böyle durumlarda insanlar, daha çok olan biteni kavramaya ve daha çok sorgulamaya meyilli olurlar. Çünkü toplumda olup bitenin kendilerini ve çocuklarının geleceğini yakından etkilediğini fark ederler.

Televizyon kanallarında tek merkezden yandaş yayın yapılsa da, toplumun her kesimine sirayet eden bir cemaat bizim içimizden çıkmış durumdadır.  Hemen herkesin bir akrabası, bir iş arkadaşı, bir komşusu malüm cemaatle ilgilidir. Her ne kadar topluma iktidarın daha da güçlendiği algısı verilmeye çalışılsa da biz taşlar yerine oturduğunda toplumsal bir sorgulama döneminin başlayacağını ve bu dönemin iktidar için pek iyi sonuçlar doğurmayacağını düşünüyoruz.

Türkiye benzer bir durumu 17 Ağustos 1999’da yaşamış, bu deprem toplumumuzu olağanüstü bir deprem bilincine ulaştırmıştı. 15 Temmuz depremi de siyasi yaşamımızı kökten etkileyeceğe benzemektedir.

Başka toplumlarda benzer süreçleri geçirmişler ve toplumların bu süreçlere olağanüstü tepkiler verdiğini tarih yazmıştır. Nüfus artışı çok düşük olan Bosna’da iç savaştan sonra olağanüstü doğum oranı ancak bu şekilde açıklanabilir.

Sağlıklı yapıları olan toplumlar bu şokları ders alarak ve sorgulayarak atlatırlarken; sağlıklı yapıları, tarihsel birikimleri olmayan veya devlet bilinçleri kuvvetli olmayan toplumlar ise geçirdikleri toplumsal şoklar sonrasında iç savaş ve ayrışma gibi yolara girerler.

Türk tarihi, Türk toplumunun şok ile karşılaştığı zaman daha kuvvetli bir birlik sergilediğini bize göstermektedir.

Geçirdiğimiz şokun bazı hayırlı gelişmelere gebe olduğu kanaatindeyiz. Türkiye’de bu saatten sonra evlatlarının geleceğini düşünen ailelerin cemaatlere karşı çok tedbirli davranacağını düşünüyoruz. İktidarın da işi zor görünüyor, çünkü ortalık sakinleştikten sonra bu yapının devlete nasıl yerleştiği ve nasıl himaye gördüğü gözler önüne serilecektir. Şimdiye kadar pek ciddiye alınmayan muhalefet halk tarafından daha çok dinlenecek, kulak asılacak ve ciddiye alınacaktır. Bizim sahte ümmetçilik dediğimiz çarpık ideoloji içinde kötü günler yakındır. Çünkü bu olup bitenlerle Türk milleti laikliğin kıymetini daha çok anlamıştır.

Atatürk hakkında çeşitli dedikodular ile yıllardır uyutulan Türk toplumu bundan sonra Atatürk’e zihninde ve anlam dünyasında daha reel bir değer verecektir.

Son tahlilde Türk Sosyologu ve Yüksek Lisans hocamız Amiran Kurtkan BİLKİSEVEN’in bir ders anekdotunu aktaralım.

Amiran hoca, cemaatleri kesik çizgiler halinde bir daireye benzetir ve dairenin içerisinden birilerinin hep dışarı çıkarak birilerini içeri aldığını kanser gibi büyüyen cemaatin toplumu sağlıksızlaştırdığını ve güçsüzleştirdiğini, aksine cemaatin ise devamlı büyüdüğünü söylerdi. Ona göre; bu girdaptan ancak toplumsal bir şok ile kurtulunabilirdi.

Pek hoşumuza gitmese de kuvvetli bir “toplumsal şok” geçirdik. Bekleyip toplumun tepkisini görelim. Bakalım, toplum gelişmeleri normal mi karşılayacak yoksa tepkisel sürprizlere mi imza atacak