Yeni Belalar Kaçınılmaz

Recep Tayyip Erdoğan, hayal ettiği tek adamlık düzenini Cumhurbaşkanlığı ile birlikte pekiştirmek ve sürdürebilmek için kendisine bağlı kalacak, sözünden dışarı çıkmayacak isim olarak Ahmet Davutoğlu'nu seçti. "İstişare yaptık, kurullarımıza sorduk, MKYK'da değerlendirdik, büyük kurultay son kararı verecek" açıklamaları tiyatrodan ibarettir. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Ahmet Davutoğlu'nun aldığı pozisyon ve yaptığı görüşmeler, zaten genel başkanlık ve başbakanlık için Recep Tayyip Erdoğan tarafından seçildiğini net biçimde gösteriyordu. Gerisi formalitedir ve hiçbir önemi yoktur. 

En başarısız Dışişleri Bakanı 

Siyaseti biraz  takip  eden, Türkiye'nin içinde bulunduğu vahim durumu fark eden herkesin bildiği gibi, Ahmet Davutoğlu Cumhuriyet tarihinin en yetersiz, en beceriksiz ve en başarısız Dışişleri Bakanıdır. Kim bilir, belki de kurulan tek adamlık düzenine en küçük bir itirazı ve uyumsuzluğu durumunda bu sicili önüne konulacağı ve dolayısı ile kolay kontrolde tutulacağı için seçilmiştir. Erdoğan'ın Davutoğlu'nu gösterip, kendisinin ne kadar başarılı olduğuna ve talan, yalan ve ihanet düzenine milleti razı edebilmeyi hedeflemiş olabileceğini söylemek de, haksızlık olmayacaktır. Bütün bunlara itirazı olanlara, "AKP içinden bulunabilecek en iyisi bu kadar başarısızlığa rağmen Davutoğlu'ydu, gerisini varın siz hesap edin" dersek, ne diyecekler acaba? 

Kimler memnun 

Davutoğlu'nun başbakan seçilmesine kimlerin sevinmiş olabileceğini anlamak için, aynı zamanda yapacaklarının da garantisi olan bakanlık siciline biraz yakından bakmak yeterlidir. Ayrıntılara girmeden önce, PKK'nın Barzani'nin, IŞİD'in ve bilumum vatan-millet düşmanlarının çok memnun kaldıklarını peşin olarak söyleyelim. Zira, ayrıntılar zaten bunun böyle olduğunu ispatlıyor. Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı öncesinde AKP'nin yaklaşık 7 yıla yakın bir iktidar süresi vardı. AB kapısında bekliyor, Ortadoğu ülkelerine kendince ayar veriyor ve BOP yolunda ABD'nin gözüne girmeye çabalıyordu. 

330 milletvekili varken dışarıdan bakan yapıldı 

AKP'nin ikinci iktidar döneminde 330'a yakın milletvekili içinde Dışişleri Bakanlığı'na layık birisi bulunamamış olacak ki, Davutoğlu dışarıdan bakan yapıldı. Üçüncü dönemde milletvekili olarak da bu görevini sürdürdü. Şimdi de başbakan oluyor. Sadece bu kadarı bile üzerinde düşünmeyi gerektiriyor. Davutoğlu'nun bu kadar yüksekten uçurulmasına hiç ses çıkmaması ve kolaylıkla hazmedilmesi, AKP'nin asla parti olamadığını ve bizim, "toplama menfaat ortaklığı" tespitimizin ne kadar doğru ve haklı olduğunu da gösteriyor. 

Derinlikte boğulduk 

Gelelim, Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığına. Bu koltuğa otururken, kendinden önceki bakanları yeterli bulmamış ve iddialı bir lafla göreve başlamıştı. Türkiye'nin komşularıyla iyi ilişkiler kuracağını, "sıfır sorun" diyerek ilan etmiş ve bunu da "stratejik derinlik" olarak açıklamıştı. Bir derinlik oldu, Davutoğlu döneminde Türkiye derinliklerde yalnızlaştı, içine kapandı ve bütün iddialarını, önceliklerini, avantajlarını kaybetti. Görev süresi içinde ne söylediyse tam tersini yaparak, ülkenin dış politikasını içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Sıfır sorun, sırf soruna dönüştü. Sorun yaşamadığımız, karşı karşıya gelmediğimiz tek bir komşumuz kalmadığı gibi, Almanya, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler, Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde Recep Tayyip Erdoğan'a açık ve net şekilde, "ülkemize gelme" dediler. Dünyada bu durumlara düşmüş bir ülke ne duyuldu, ne de bundan sonra duyulacaktır. 

Sicilinden örnekler 

Her biri ayrı bir konu olan ve üzerinde belki günlerce konuşulması gereken Davutoğlu döneminin kayıplarını sadece başlıkları ile hatırlatalım: Adına "Arap baharı" denilen BOP'lu projeye herkesten önce sahip çıkan ve koşan ülke Türkiye oldu. Aslı Büyük İsrail Projesi olan bu yıkım, Ortadoğu'daki bütün İslam ülkelerini temellerinden sarstı. Bunun sonucu olarak bütün İslam ülkeleri Türkiye'ye karşı cephe aldı. Yıllardır savunduğumuz Irak'ın toprak bütünlüğü yerle bir oldu ve bu ülke üçe bölündü. Kuzey Irak'daki Türkmen varlığına soykırım uygulayan ve Kürt devleti kurma aşamasına gelen, PKK hamisi Barzani "kardeşim" diye kucaklandı. Suriye bataklığa dönüştü ve sınırımız her türlü tehdit ve tehlikeye açık hale geldi. 49 Konsolosluk görevlimiz aylardır IŞİD'in elinde rehin tutuluyor. Mısır ve İran gibi ülkelerle ilişkiler en alt seviyeye indi. Türkiye AKP eliyle açılan Suriye bataklığında büyük kayıplara uğrarken, Davutoğlu'nun "Süleyman Şah Türbesine birkaç adam gönderip, birkaç bomba ve füze atmayı" bile düşündüğünü ve bunun üzerinden bir kahramanlık planladığını ortalığa saçılan ses kayıtlarından öğrendik. 

Kazanan tek ülke İsrail 

Davutoğlu'nun yanlışları, yetersizlikleri batı ülkeleri ile ilişkilerde de ağır biçimde kendini gösterdi. AB ülkelerinin tamamı Türkiye ile arasına mesafe koydu. Ermeni iftiraları büyük kabul ve destek gördü. Obama ve Putin, Erdoğan'ın yanında kendisini garson çağırır gibi, parmak işaretiyle yanlarına çağırdı ve bu vahim durumu bile hazmetmekte bir sakınca görmediler. ABD ile ilişkiler tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yavaşladı. Eline sopa alarak Erdoğan'a ayar veren Obama, bununla da yetinmedi aylarca telefonlara dahi çıkmadı. Davutoğlu döneminde kazanan, rahatlayan ve çok daha kolay yayılma fırsatı bulan tek ülke İsrail oldu. Bugün Gazze'de açık ve aleni bir soykırım yapıyor. Türkiye'nin ne söylediği, ne yaptığı, nerede durduğu kimsenin umurunda bile olmuyor. Barış girişimlerini ve görüşmelerini güya demokrasi ayarı verdiğimiz Mısır yürütüyor. 

Türkiye'yi zindan etmesine müsaade edilmeyecek 

Ahmet Davutoğlu'nun başbakan olması, yeni ve daha derin sorunları da kaçınılmaz hale getirmiştir. Zaten üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi haline getirilen Türkiye'yi çok daha zor günler bekliyor. Davutoğlu, "restorasyon hareketi hiçbir ara ve kesintiye uğramadan devam edecektir" derken, her halde kendi yıkımından bahsediyordur. Zira Türkiye'nin 12 yıllık büyük yıkım karşısında büyük bir restorasyona ihtiyacı olduğu kesindir. MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli'de bu duruma dikkat çekmiş ve " Türkiye'nin her yerini sorun haline getiren kişi, partinin genel başkan adayı olarak takdim edildi. Kendisi BOP'un Ortadoğu'yu zindan eden elemanlarıdır. BOP'un Türkiye cuntasıdır. Türkiye'yi zindan etmesine Allah'ın izniyle müsaade edilmeyecektir." Sözleriyle hem uyarıda bulunmuş, hem de bu vahamete daha fazla seyirci kalınmayacağını göstermiştir.