YIL 571… 1442 YIL ÖNCESİ…

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, Hz. İbrahim’in duası, Hz. İsânın müjdesi ve dedesi Abdülmuttalip ve annesi Âminenin rüyasıdır o. 
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. 
O'nun doğduğu çağda hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Her şey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü. Ruhlar bir şey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu
Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O'na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır. 
Asırlardır kupkuru olan Semâve Vadisi, seller altında kaldı. Gökyüzünden onlarca yıldız kaydı. Kisrânın saraylarından on dört burç kendiliğinden yıkıldı. Kâbe’deki putların pek çoğu baş aşağı devrildi.
Şeytan, ölesiye çığlık kopardı. Daha ne gizemli olaylar iç içe ve peş peşe yaşandı. Nasıl yaşanmasındı ki Kâinatın Efendisi, İnsanlığın İftihar Tablosu Hz. Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (sas) dünyaya teşrif ediyorlardı. Bütün varlık Onu ayakta karşılamıştı.
Hz. Âdemden başlayarak devirlerden devirlere, aileden aileye intikal eden o biricik Nur, artık vücud sahnesinde varlık bulmuştu. Efendimizin; “Allah’ın ilk yarattığı şey, benim nûrumdur.” dediği kendi Nuru, beden giymiş, görünür hâle gelmişti. Her çocuk doğunca yere düşerken, o ise ellerini yere dayamış, önce secde edip sonra da başını ve parmağını semaya kaldırmıştı.
Sırtında, iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında peygamberlik mührü Hâtemi Nübüvvet vardı. Dedesi Abdülmuttalip adını Muhammed koymuştu. Övülen demekti. Zira onu Allah övmüştü; melekler, insanlar ve cinler de övecekti.
Bu kutlu günlerde Peygamber aşkını körükleyen nat-ı şerifler, mevlidler okunmalı, Kutlu doğum hakkında yazılmış kitaplar ve makaleler bir kere daha topluca okunmalı. Onu anlatan sohbetler dinlenmeli. Bol bol salât ü selâmlar getirilmeli. Gözümüzün Nuru, Gönlümüzün Sürûru Efendimiz Hazretlerinin doğum günü münasebetiyle bizlere düşen vazifelerin ön önemlisi ise, herhalde Onu her yönüyle daha iyi anlamaya ve Onun, insanlığa tebliğ ettiği esasları kavramaya çalışmak olmalıdır.
Ancak kutlu doğumu aynı zamanda kendi doğumu da olan İslam dünyası layıkıyla yaşayamamaktadır.. Hz. İsa’nın doğumun bütün dünyada noel, paskalya ve daha başka karnavallarla kutlanılması ölçüsünde, bu Kutlu Doğum'un en azından ümmet içinde olsun Ona ve Onun mesajına yaraşır biçimde yaşanması, bir vefa borcu olmanın ötesinde İslâm’ın ruhundaki Hz. Muhammed’e muhabbet ve hürmet emrinin bir gereği olsa gerektir... 
Dirilişimiz kutlu, ALLAH(c.c) yar ve yardımcımız olsun..