1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı, Türkleri Avrupa'dan atma projesi olan Şark Meselesi'nde en önemli dönüm noktasıdır. Osmanlı İmparatorluğu, bu savaşta, tarihinde ilk defa tek bir devlet karşısında büyük bir hezimete uğradı. Daha sonraki yıllarda yapılan reformlara rağmen kötü gidişat durdurulamadı.
AVRUPALI SÖZÜNÜ TUTMADI
19. yüzyılda devletin günden güne kötüye giden gidişatı devlet adamlarını ve aydınları mevcut müesseselerde ıslahat fikrinden yenileşme fikrine sevk etti. Bu yenileşmede model Avrupa idi. II. Mahmud'un reformlarıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun yalnız askeri değil, idari, iktisadi ve sosyal yapısı tamamen değişti. Sultan'ın reformları oğlu Abdülmecid'in Tanzimat uygulamalarıyla devam etti. Osmanlıcılık fikri etrafında Osmanlı topraklarındaki bütün milletlerin bir arada tutulmasına çalışıldı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları halkı selamlıyor.
Kırım Savaşı'ndan sonra imzalanan 1856 Paris Antlaşması'nda imparatorluğun toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin güvencesi altına alınmıştı. Avrupalılar günümüzde nasıl sözlerini tutmuyorlarsa o dönemde ataları da aynı şeyi yaptılar.
23 Aralık 1876'da Anayasa'nın yürürlüğe girmesiyle I. Meşrutiyet devri başladı. Anayasa'nın ilanı Avrupalıların isteklerine karşı bir kalkan olarak düşünülmüştü. Ancak Avrupalı devletlerin amacı, Osmanlı İmparatorluğu'nda daha fazla hürriyet ve demokrasinin olması değil, kendi çıkarlarını koruyup geliştirmek olduğu için Batılı müdahalesi sona ermedi.
1877-1878 Savaşı'nda Avrupalılar, Osmanlı'yı Rusya karşısında yalnız bıraktılar. Bu savaşta Osmanlı Devleti büyük bir mağlubiyet aldı, Rus orduları Yeşilköy'e kadar geldi. 93 Harbi, Osmanlı'nın omurgasını kıran savaştır. Bundan sonra imparatorluğun mevcut hâliyle hayatta kalma şansı kalmamıştı.
19. yüzyılda Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan gibi ülkeler, İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'na siyasi veya askeri baskısı sonucu birer birer imparatorluktan koparılmıştı.
İMPARATORLUK PARÇALANDI
II. Abdülhamid, 33 yıllık hükümdarlığında izlediği siyasetle devleti ayakta tutmaya çalıştı. Sultan'ı tahttan indiren İttihadçılar iyi niyetliydiler, millete yeniden bir ruh ve heyecan verdiler. Ancak genç ve tecrübesizdiler. Osmanlı kimliği ve Meclis'te bütün milletleri temsil ettirerek imparatorluğu bir arada tutacaklarını zannettiler. Ancak kısa bir süre sonra yanıldıkları ortaya çıktı. Osmanlı'nın varlık sebebi olan Rumeli kaybedildi.
İttihadçılar, Ağustos 1914'te başlayan I. Dünya Savaşı'na 1914 Kasım'ında Almanya'nın yanında İngiltere, Fransa ve Rusya'ya karşı cihat ilan ederek girdiler. Balkan Savaşı'nda darmadağın olan Osmanlı ordusu, dünya savaşında kendisinden beklenilmeyen başarılara imza attı. Mehmetçikler, Balkan Savaşı'nın utancını silmek ve vatanı kurtarmak için kendisini hiç çekinmeden öne atarak şehadet şerbetini içtiler. Birçok cephede mağlup olmamıza rağmen Çanakkale ve Kûtülamâre'de büyük zaferler kazandık.
Çanakkale Savaşları'nın, Türk tarihinin gidişatına da önemli tesirleri oldu. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren sürekli büyük devletler karşısında mağlup olduğumuz için kaybettiğimiz güvenimiz geri geldi. Çanakkale, sömürgeciler tarafından ezilmiş İslam dünyası için de bir kurtuluş ışığı oldu.
Sami Yetik'in İstiklal Sava-Savaşı'yla ilgili bir tablosu.
MİLLİ MÜCADELE BAŞLADI
I. Dünya Savaşı'nda büyük bir mağlubiyete uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması ile teslim oldu ve topraklarımız işgal altına girdi. I. Dünya Savaşı'nın başında İngiltere-Rusya ve Fransa arasında yapılan gizli görüşmeler sonucunda Osmanlı İmparatorluğu paylaşılmıştı. Savaşı kaybedince imparatorluğu paylaşma planı fiiliyata döküldü.
1908'de 5 milyon kilometrekarelik büyüklüğe sahip olan imparatorluk 1918'de 200-300 bin kilometrekareye düşmüştü. Dünya Savaşı'nda alınan büyük mağlubiyete rağmen tarih boyunca esareti kabul etmeyen Türk milleti, mücadele edecek azmi ve kararlılığı bularak kendisine giydirilmek istenilen esaret gömleğini yırtmak ve vatanını savunmak amacıyla Anadolu'da ardı ardına kongreler yapıp Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak cemiyetleri kurarak mücadeleye başladı.
19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basmasıyla birlikte de Türk milleti Milli Mücadele'de kendisini zafere götürecek liderini bulmuştu. Çanakkale Zaferi'nden gelen ruh ve liderle, yani Mustafa Kemal Atatürk'le ülkemizi işgal eden düşmanlarımıza karşı İstiklal Harbi mücadelesini verdik. Atatürk hem cephelerde hem de diplomaside başarılı olarak adım adım Milli Mücadele'yi zafere taşıdı. Milli Mücadele'nin sonunda 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz, Türk tarihinin son asırlarındaki en önemli taarruzudur. 9 Eylül'de Yunan ordusunun Ege'ye dökülmesiyle sona eren Büyük Taarruz'da büyük bir zafer kazanılıp Şark Meselesi'nde Avrupa'nın son noktayı koyması önlendi.
Kazanılan büyük zaferle Batı'nın Türk milletini Anadolu'dan atma planlarını parçaladık. Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Milli Mücadele, Türk milletini tekrar ayağa kaldırdı ve milletimiz esaret altına girmedi. Esaret altına girmeyince de beyinler sömürgeleşmedi. Mustafa Kemal Atatürk, kazandığı zaferlerle Türk tarihinin en büyük kahramanlarından ve en saygın ortak değerlerinden biri oldu.
MİLLİ MÜCADELE'NİN SESİ: İRADE-İ MİLLİYE
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Sivas Kongresi, 4 Eylül 1919 tarihindeki çalışmalarına başlamadan önce Milli Mücadele'nin esaslarının kamuoyuna anlatılacağı bir gazetenin yayımlanmasını düşündü. Kongre'nin 11 Eylül 1919 tarihinde yapılan sekizinci genel oturumunda bir gazete yayımlanması kararı alındı. Gazete, Milli Mücadele'nin sesini ve ülkenin içinde bulunduğu durumu tüm Anadolu'ya ve dünyaya doğru bir biçimde duyurma amacı taşıyordu. Kongre'nin bitiminden üç gün sonra, 14 Eylül 1919 tarihinde Demircizâde Selahaddin'in sahipliği ve sorumlu müdürlüğünde "İrade-i Milliye" adıyla gazetenin ilk sayısı yayımlandı. Yayımlanmış tüm sayıları ne yazık ki elde olmayan gazetenin mevcut olan en son sayısı Ocak 1922 tarihli 254. nüshadır.
BELGE NİTELİĞİNDE
Atatürk, Sivas'tan ayrılırken İrade-i Milliye'yi Ankara'ya götürmek istedi, ancak Sivaslılar gazetenin Sivas'ta kalmasını istediklerinden, gazetenin yayını Sivas'ta devam etti. Gazete, yayın hayatı boyunca Milli Mücadele'ye destek vermiş olsa da başlangıç dönemindeki resmi ve ulusal niteliğini kaybederek zamanla yerel bir gazete hüviyetine dönüştü. Yayımlanan ilk sayıları açısından İrade-i Milliye Gazetesi, Milli Mücadele ve Türkiye tarihi açısından büyük bir önem arz etmekte olup o dönemin aydınlatılmasında önemli bir belge olma niteliğine sahiptir. Zira gazeteler, yayımlandıkları dönemi yansıtan önemli veri kaynaklarıdır.
YENİ HARFLERLE ÇIKTI
Gazete logosunun altında "Metâlib ve âmâli milliyenin müdâfiidir" (Milletin arzu ve isteklerinin savunucusudur) ifadesi yer alır. Gazete "Haftada iki defa yayımlanır" ifadesiyle yayın periyodunu ilan etmiş olsa da çeşitli sebeplerle aksamalar olmuş ve çoğunlukla haftada ancak bir sayı yayımlanabilmişti. Gazete, 30x50 cm boyutunda ve 4 sayfa olarak hazırlanarak Sivas Vilayet Matbaası'nda dizilip basılmıştı. İlk nüshası bin adet basılan gazete gelen talepler üzerine baskı sayısını artırdı. Sözlük ve eski Türkçe alanında Türkiye'nin en önemli isimlerinden biri olan Recep Toparlı, Arap harfleriyle yayımlanmış olan gazeteyi yeni harflerle çıkardı. "Milli Mücadele Dönemi'nde İrade-i Milliye Gazetesi" ismiyle yayımlanan çalışmada yer alan ilk 20 sayı, Mustafa Kemal Paşa'nın yönetim ve denetiminde, Milli Mücadele'nin bir nevi resmi yayın organı olarak neşredildi. Bunların ilk 16'sı Atatürk'ün Sivas'ta bulunduğu ve Milli Mücadele'yi yönettiği sürede; 17-20. sayılar ise Ankara'da Hâkimiyet-i Milliye'nin Milli Mücadele adına bir nevi resmi nitelik kazanmasına kadar geçen sürede yayımlanmıştır. Bu dönem, bir bakıma Sivas Kongresi kararıyla Heyet-i Temsiliye'nin adına yayımlanan gazetenin, Milli Mücadele'nin sesi olduğu dönemdir.
KELİMELER AÇIKLANDI
Recep Toparlı Hocamız, gazeteyi yayımlarken Arap harfli metinlerle ilgili olarak tespit ettiği yanlış yazımları, okunamayan veya okunuşundan emin olamadığımız kelimeleri, kelimelerdeki eksik ve fazla yazılışları vb. dipnotlarda göstermiş. Gazete metinlerini Latin harflerine aktarırken Arap harfli metinlere, günümüz Türkçesine aktarırken Latin harfli metinlere bağlı kalmış. Açıklanması gereken bazı kelime ve tabirleri aynen alarak çalışmanın sonuna eklediği "Lügatçe" kısmında açıklamalarını yapmış. Bu kitapta gazetenin orijinalini, metinlerin çeviri yazılarını ve sadeleştirilmiş hallerini bir arada buluyoruz. Milli Mücadele'nin sesi olan "İrade-i Milliye" ile ilgili bu neşri yapan Recep Toparlı Hocamızı ve Sivas Belediyesi'ni tebrik ediyoruz.
Erhan AFYONCU-Sabah