Konu siyasete geldi de anlatayım; Yıl 1986. Çok ünlü bir kumaş mağazasının sahibi arkadaşımızın emekliliğin ilk günleri. “Sıkılırsın oturamazsın gel benim ön muhasebemi tut hem de gırgır yaparız” dedi. Başladık. 3 katlı muazzam bir mağaza. Her kat ayrı bir kumaş türü satıyor. 16 kişi çalışıyor. Kalite harika. Rahmetli Ecevit yasaklı...

Bir akşam üstü kapıda personel arasında bir telaş oldu. Patronla oturuyoruz ofiste. Biri geldi koşarak “Ecevit geldi” dedi. Fırladık. Benim merhabam vardır. Bildiğimiz Ecevit ve yanında Rahşan abla. Bir eski model siyah Renault ve şoför. Hoş geldiniz filan faslından sonra. Aynen anlatıyorum..

Sıkılarak; “Bizim evde eski bir koltuk takımı var, onun yüzünü değiştirmek istiyoruz da sizi salık verdiler onun için rahatsız ettik” dedi.

Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sandım. Yılların siyasetçisi ve başbakanlık yapmış bir adam, evdeki eski koltukların yüzünü değiştirmek istiyor!

“Döşemelikler aşağı katta buyurun inip seçelim” dedik.  Top top döşemelik ve çok kaliteli kumaşlarla dolu aşağı kat.

“Acaba kaç metre kumaş almamız lazım” dedi.

Ustalar koltukları sordular ve “aşağı yukarı 24 metre filan” dediler.

Kumaşlardan birini işaret etti Rahşan abla..

“Mesela bunun metresi kaç lira” dedi. Tezgahtar o günün parası daha sıfır filan atılmamış günler..

“Efendim metresi bin lira” dedi.

Ecevit, “yani 25 bin lira filan değil mi?” dedi.

Ama yazarken için parçalanıyor yüzü kireç gibi oldu.

Kobani kararları sonrasında Meclis’te ortalık karıştı Kobani kararları sonrasında Meclis’te ortalık karıştı

Anladım pahalı geldi.

Durum anlaşılınca patron kulağıma eğildi “İlhan hediye edelim” dedi..

“Aman sakın lafını bile etme çok üzeriz” dedim.

Birbirlerine baktılar, “biz biraz düşünelim sonra tekrar rahatsız ederiz” dediler.

Kapıya kadar geçirdik uğurladık. Ben ağlamaya başladım. Teselli ediyorlar filan ama nafile. Tutamıyorum gözyaşlarımı.

1.150 odalı saraylar, uçaklar, milyar dolarlar!!!

Ve 25 metre kumaş alamayan bir yasaklı başbakan..

Namus timsali..

Niye mi bu günlere geldik..

Okuyunca anladınız sanırım.

İbrahim Kahraman

Editör: Kerim Öztürk