Öncelikle ifade etmeliyim ki, hayatım boyunca ne rüşvet aldım ne de verdim.
Bulunduğum büyük organizasyonlarda ve paralı işlerde Rabbime şükürler olsun hiç bir hileli iş yapmadım. Yapmak isteyenlerle de fiili ve sözlü kavgalarım oldu. Rüşvet ve yolsuzluklar mutlaka cezalandırılmalıdır. Ama bu ko cezai işlemler adalet içinde iktidar veya muhalefet yanlısı olarak bakmadan yapılmalıdır. Benim hırsızım alıyor ama zakat veriyor. Bağış yapıyor. Fakirlere, camilere yardım yapıyor savunmaları çok alçak, haysiyetsiz ve İslama uygun olmayan savunmalar olduğunu ifade etmeliyim. Çünkü, İslam "Rüşvet alan da veren de melundur" diyor.
Cumhuriyet Halk Partisi kendi belediyelerini koruyamıyor.
Kararlı tutumları yok. Son olarak Beykoz Belediye Başkanı tutuklanıp görevden alınıyor. Başkan diyor ki "Benim o firmaların birisi ile bir iş ilişkim olmadı. Hiç birini önceden tanımam. Ve her ihaleyi de kontrol etmem mümkün değil, ihaleyi yapan müdürler yetkili ve görevlidir" diyor. Ama, bahane var ya denetlemeyi yapmadığı söyleniyor.
Muhalefette olmasına rağmen devamlı savunma halinde kalıyor.
Halbuki ellerinde oka dar çok kullanılacak belge ve bilgiler var ki neden kullanmadıklarını bilemiyorum.
Bir kere 1994 Yerel seçimlerinden zamanımıza kadar siyasal İslam’ın elinde olan belediyelerdeki yolsuzluk haberleri gazetelerde boy boy olmasına rağmen neden kullanmıyor veya kullanamıyor.
Mesela, metal yorgunluğu nedeniyle görevden alınan belediye başkanları hakkında işlem yapılmamasının nedenini sorabilirdi.
AKP'nin eski ağır toplarından Arınc’ın o zamanki belediye başkanı Melih Gökçek hakkında Ankara’yı parsel parsel sattı sözlerini suç duyuru olarak cumhuriyet başsavcılığına yapabilirdi.
Mesela, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu, Ankara Belediye Başkanı Yavaş'ın önceki döneme ait yolsuzluk dosyalarını alıp TBMM her oturumda kürsüden gündem dışı olarak dile getirebilirdi.
Şartların çok uygun olmasına, yolsuzlukların ayyuka çıkmasına rağmen Ana Muhalefet Partisinde çok cılız sesler çıkıyor.
Dünyanın her yerinde muhalefet daha aktif ve yanlışları dile getirerek iktidarın gündemini belirler ama biz de durum tamamen ters vaziyettedir. İktidarın yönettiği birçok kurumlarda hukuksuzluk, hukuksuzluk, adam kayırma vb olaylar basında boy boy haber olmasına rağmen muhalefetin gündemini iktidar belirlemeye devam ediyor. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Özel, Erdoğan karşısında sönük ve ezik kalıyor. Bu durum da muhalefetin güçlenmesinin önünde en büyük engeldir
Bursa Millet Vekili Y. Selçuk Türkoğlu'nun yarısı kadar muhalefet yapamıyorlar.
Turhan Çömez'in çeyreği kadar ülke gündemini, yolsuzlukları ve hukuksuzlukları dile getiremiyorlar.
Ana Muhalefet partileri her zaman iktidarın alternatifi olduğunu sözlerle değil fiillerle ispat etmelidir. İktidarın belirlediği gündem hareket etmeyip, kendi belirlediği gündemle iktidarın hareket etmesini sağalmalıdır.
Ana Muhalefet kendi idarelerinde bulunan belediyeleri sıksık denetlemeli, yanlış yapmış, yapabilecek belediye yetkili ve görevlilerini elemelidir.
Sıksık rüşvet, yolsuzluk vb işlere karşı duyarlı olduğunu fiili olarak ortaya koymalıdır ki millet önünde muteberlik kazanmasının önü açılsın.
Yerel yönetimlerde aldığı % oy oranını kendilerinin çok sevildiğini ve kendilerinin net oy oranı olarak görmeleri de doğru değildir. Bu % oy oranlarını daha güzel bir muhalefet olursa iktidar olunabilir olarak ve milletin artık bir alternatif siyasi teşekkül aradıklarını anlamaları gerekiyor.
Takip ettiğim kadarıyla Özel bulunduğu koltuğun yarısı boş gibi. Gerçi o koltuk Deniz Baykal’dan sonra tam olarak doldurulamadı ama Kılıçdaroğlu'nun bıraktığı koltuk bile onun kadar doldurmadılar.
Sunuç olarak böyle bir Ana Muhalefetin olduğu ülkede her türlü yolu mübah sayan iktidarların yönetimi yıllarca devam eder.
Mehmet ARSLAN