Beyin üzerinde yapılan çalışmalara göre, yalnızca duygusal olarak sakin bir beyin, net ve akıllıca görebilir. Ancak huzurlu bir ruh hali, insanlar ve durumlarla iletişim kurmanın etkili yollarını bulabilir. Duygularımız coştuğunda içinde bulunduğumuz durumu gerçekçi olarak algılayamayız. O zaman beynimiz bilincimize ayrılık ve yabancılaşma ile ilgili bilgi akışı gönderir. Bu durumda kendimizle diğer insanlar arasındaki benzerlikleri bastırır, farklılıkları abartırız. Bu durum savaş durumundaki bir ülkenin devlet başkanının ruh haline benzer. Savaş durumundaki devlet başkanın bilincinde sadece askeri sorunlar vardır. O zaman başkanın bilinci düşük olur, farkındalığı azalır. Barış ol duğunda ise başkan ülkenin tüm sorunlarına eğilebilir. Bilinci, savaşıngetirdiği acil hayatta kalma mücadelesiyle meşgul olmaz (Keyes, s. 21, 25 ve 180). Ancak mutlu olduğumuz zaman net algılama gücümüz artar.

Yükselen Milliyetçilik Niçin Aynı Oranda Siyasi Temsile Yansımıyor? Yükselen Milliyetçilik Niçin Aynı Oranda Siyasi Temsile Yansımıyor?

Çünkü mutluluk bilinci yükseltir ve bakış açısını genişletir. Mutluluk, neyin farkına varıp neyin farkına varmadığımızı belirler. Korkunun olduğu yerde akıl çalışmıyor. Korkunun olduğu bir ortamda yetişen kimse, öncelikle özgürlüğün olduğu ortamda yetişmenin yolunu aramalıdır. Özgür ortamda taklit etmek ve benzemek değil, bulmak ve keşfetmek vardır. Bu süreçte özel öğretmene de gerek yoktur. Bir kuru yaprak, uçan bir kuş, bir koku, bir gözyaşı, bir kadının gülümsemesi, bir kişinin yüksek sesle konuşması bize bir şeyler öğretir. Hayatın kendisi bir öğretmendir. Biz de sürekli öğrenme süreci içindeyiz (Krişnamurti, s. 19 ve 23).

Doğada, evrende her şey karşılıklı etkileşim halindedir. Zihindeki olumlu düşüncelerin bedende olumlu bir karşılığı vardır. Kişi, olumlu düşünebildiği ve zihinsel kargaşadan kurtulabildiği oranda üreticiliğini artırabilir ve olup biteni anlayabilir. “Allah, yalnızca iç huzuruna kavuşan insana karşılık verir…” diyor Alexis Carrel. Akıllı insanlar kendilerini zora sokmadan, didişip çekişmeden yaşamayı başarırlar. Bu sükunet halindeki kişi kendi iç zenginliklerine keşfedebilir, farkındalığını artırabilir, insanları büyük adam-küçük adam diye ayırmaz.

Bu durumda zihin bütünüyle uyanık ve alıcıdır. Uyanık bir zihin, neşe kaynağıdır ve soruları çözmeye de hazırdır. Ancak zihin sakinse, sorunlarla didişmiyorsa, bir sorunu çözebilecek rahatlık içindeyse, üzüntülerle sıkıntılarla yıpranmamış yorgun düçmemişse o zaman bir sorunu anlayabilir (Krişnamurti, s. 131 ve 164). Jean Nenet’in şu sözü bana hem ilham vermiştir. “Eğer dünya hakkında bir şey anlamak istiyorsak hınçtan ve nefretten arınmamız gerekir.” Öfkeli, gergin olan kimseler başkalarının olumsuz özellikleri üzerine odaklanma eğiliminde oluyor. Dolayısıyla onları gerçek anlamda anlayamiyor. Neşe ve mutluluk, yalın şekilde aklın halleridir.

Mutluluk, bizim yaratıcı çözümler bulmamıza yardımcı olur. Kendimizi neşeli, zinde ve mutlu olarak hissettiğimizde yaşama daha açık, olayları daha belirgin ve günlük gerilimlere karşı daha güçlü kalmaya yeterli oluruz. Kişi gülünce bedeni doğal ağrı kesici bir hormon salgılar. Stanford Üniversitesi’nden Dr. William Fry, gülmenin sindirime yardım ettiğini, kalbi uyardığını ve kasları güçlendirdiğini, beynin yaratıcı işlevlerini harekete geçirdiğini ve kişiyi canlı tuttuğunu ileri sürmüştür (Buscaglia, 1986, s. 127).

Beyin olumlu duygu ve düşüncelerle dolu olduğunda, dopamin üretir. Dopamin ise insanın zekâsını ve yaratıcılığını artırır. Dopamin salgılayan beyin daha hızlı kavrayıp öğrenir. Olumlu zihin yapısı ve mutlu bir ruh hali, beynin performansını artırır ve insanı başarılı kılar. Olumlu zihin yapısına sahip insanlar, olumsuz olanlara kıyasla daha avantajlıdır. Olumlu düşünce, zihnin dayanıklılığını yükseltir, güç verir, insanı üret ken ve başarılı kılar. Olumlu düşünce ve sakin beyin Olumlu düşüncenin tedavi edici bir gücü vardır.

Bedenimiz, düşünce süreçlerinden doğrudan etkilenir. Beyin, gerçekte meydana gelenle, net bir şekilde hayal edilen veya hatırlanan düşünceleri birbirinden ayırt edemez. Sevdiğimiz bir meyveyi ister yediğimizi hayal edelim, ister gerçekten yiyelim bedenimiz aynı karşılığı verir. Eğer rahat ve hoş bir sahneyi net bir şekilde görselleştirebilirsek, bedenimiz de bu duruma uygun karşılıklar verir. Yaşanan bedensel tepkiler de iyi veya kötü sağlığımızı etkiler. Bu sebeple düşünce süreçlerimizin bilincinde olmalıyız. Aklımızdan geçenlerin, sağlığımıza etkisi midemizden geçenlerden daha fazladır.

Faydalanılan kaynaklar•

KRIŞNAMURTİ, İç Özgürlük, Çev. İlhan Güngören, Yol Yayınları, İstanbul, 1989.• ÖZKAN, Zülfikar. Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2021.• KEYES, Ken, Yüksek Bilinç Kılavuzu, Çev. Birol Çetinkaya, Akaşa Yayınları, İstanbul,1991.• BUSCAGLIA, Leo, Birbirimizi Sevebilmek, Çev. Nejat Ebcioğlu, İnkılâp Kitabevi, İs tanbul, 1986.| |

Dr. Zülfikar Özkan

Editör: Kerim Öztürk