GÜNCEL

Ezber bozan tarih

Harf Devrimine Araplar karşı çıktı, ABD, İngiltere karşı çıktı, içimizdeki kara mollalar karşı çıktı işin ilginç tarafı İnönü ile Karabekir Paşa hatta Türkçü bilinen Ziya Gökalp bile Harf Devrimine karşıydı.

Harf Devrimine Araplar karşı çıktı, ABD, İngiltere karşı çıktı, içimizdeki kara mollalar karşı çıktı işin ilginç tarafı İnönü ile Karabekir Paşa hatta Türkçü bilinen Ziya Gökalp bile Harf Devrimine karşıydı.

Üstelik 1908 de Anayasaya girdiği halde Türk'ün okuma yazma öğrenmesini istemediler. İlginç bir RUH HALİ bu....

Latin alfabesine geçilmesine, Atatürk’ün en yakın dava ve çalışma arkadaşı İsmet İnönü'nün de karşı çıktığını açıklayan Prof. Dr. Onur Bilge Kula, bu isimlerden bir diğerinin de Kazım Karabekir olduğunu ifade etti. İnönü'nün "Harf devrimini yapmak, uzun, çetin, belki ömür boyunca bir mücadeleye karar vermektir" sözlerini hatırlatarak çekincelerini ortaya koyduğunu hatırlattı. Kazım Karabekir ile ilgili ise "Şubat 1923’te İzmir’de toplanan Ulusal İktisat Kongresi’nde İzmirli işçi delege Nazmi ve iki arkadaşının Latin harflerinin kabulüne ilişkin verdikleri öneriyi tepkiyle karşılar ve okutmaz" ifadelerini kullandı. Kula'nın fercekedebiyat.com'daki yazısı şu şekilde:

"Her toplumsal-kültürel-politik gelişme, tarihsel bir birikime dayanır. Bu ilke, dil ve Dil Devrimi için de geçerlidir. Söz konusu ilke uyarınca, 1800'den sonra gelişmeye başlayan Türkçe bilincinin bazı öncülerini anmak gerekir.

Bu öncülerden biri, 1862’de harflerin düzeltilmesini gündeme getiren Münif Paşa'dır. 1869’da Mustafa Celalettin Paşa, Türk dilinin yenilenmesi için, Latin harflerinin kabul edilmesi gerektiğini dile getirmenin yanı sıra, kızına Latin harfleriyle Türkçe mektuplar yazmıştır. Bu aydın kişi, ayrıca Türkçenin ‘arılaştırılmasına’ yönelik öncü çalışmalar yapmış ve halkın kolay öğrenmesi için, ‘Türkçenin eğitim-öğretim dili’ olmasında direnmiştir. Mustafa Celalettin Paşa bu unutulmaz katkılarıyla, Dil Devrimi'nin öncüleri arasında anılmayı hak etmiştir.

O dönemde genç ilerlemeciler arasında yer alan Rıfat Bey ve Macit Paşa, “dilde yenilikten” yana olanların önderleridir. “Ulusun ilerlemesi eğitime bağlıdır” diyen Macit Paşa, bu ilerlemenin Arapçayla olamayacağını anlatmaya çalışmıştır. Daha sonra Rıfat Bey de “Latin harflerinin kabul edilmesi”ni savunmuştur. 2 (Karal 1978, s. 62- 64).

Buna karşın Türkçenin öne çıkarılmasına karşı olanlar da vardır ve dil tutucularının başında gelenlerinden olan Hacı İbrahim “Türkçenin bağımsızlığı olanaksızdır; bizim bilim ve edebiyat dilimiz Arapçadır… Bundan ayrılmak bizim için olanaksızdır” der. Arapçacılar, Türkçeyi savunanları, “Frenk taklitçiliği” ile suçlar ve bilim kavramlarını “Uygurcadan değil, Arapçadan alacağız” diye Türkçecileri küçümserler.

Türkçeciler arasında yer alan Ahmet Rıza, Türkçenin, “Türkler için bir var veya yok olmak sorunu” olduğunu düşünür ve tutarlı bir yaklaşımla, İran ve Yunanistan’ın anadilleri sayesinde varlıklarını sürdürdüğünü ve “Osmanlı Devleti bir kez parçalanırsa, Türk ulusu yok olur gider” diye haykırır. Ahmet Rıza’nın tutarlı belirlemesiyle, “bir ulusun varlığı ve sürmesi, dilinin oluşması ve yaşamasına bağlıdır.” Batı düşüncesini içselleştiren bu önemli aydın, Türk ulusunun varlığının sürmesinin, Türkçenin varlığı ve gelişmesiyle olanaklı olduğunu her koşul altında savunmuştur.

Türkçeyi savunan bir başka aydın Şemseddin Sami’ye göre, “bilimin ve edebiyatın gelişmesi için” Türkçe kavramlar bulmak gerekir. Hüseyin Cahit, bilimin Arap’ta değil, Batı’da olduğu gerekçesiyle, “edebiyatın Türk ve Türkçe olması” gerektiğini öne çıkarır. (Karal 1978, 64- 75).

ARAPLAR NİÇİN DİRENMEYE BAŞLAR

Böyle bir tarihsel birikim olmasına karşın, Türkçenin önemi, gerçek anlamda İkinci Meşrutiyet’ten (1908) sonra anlaşılmaya başlar. Bu tarihten sonra, Anayasa’da Türkçenin “resmi dil” olarak kabulüne dayanarak, Türkçe ilk ve orta öğretimde zorunlu dil durumuna getirilir.

Kasım 1909’dan sonra Adalet Bakanlığı “Arap illerindeki mahkemelerde Türk dilinin kullanılması”nı isteyince, çeşitli direnmeler başlar. Araplar, Osmanlı yönetim anlayışı sonucu elde ettikleri “kültür ayrıcalığı”nı Arapça üzerinden sürdürmek ister (Karal 1978, s. 77- 78). +++

Zingirin devamı Twitter -X hesabımda

https://x.com/Saka_larr/status/1831623575641477545...