1880'lerde Romanya'dan Filistin topraklarına göçen fakir bir Yahudi ailesi olan Aaronsohn'ların Türkleri bölgeden ayrılmak zorunda bırakacak en ağır darbeleri vuracağını kimse tahmin etmezdi.
Avrupa'da dayanılmaz hale gelen Yahudi düşmanlığından kaçıp Türklere sığınan ama kendilerine Filistin'de yaşama hakkı veren aynı Türklere ihanet eden bir ailenin son derece çarpıcı casusluk hikayesi ile ortaya çıkmıştı Nili Casusluk Şebekesi. Şartları çok iyi kullanmışlardı.
Ailenin casusluk işinde öne çıkan üç bireyi Aaron Aaronsohn, Sara Aaronsohn ve Alexander Aaronsohn kardeşlerdi. Başta Sara olmak üzere kardeşlerin tamamı son derece radikal, adanmış siyonistlerdi. Filistin'de Rothschild'lerin satın aldığı eski bir Arap köyüne yerleştirildiler.
Romanya'dan geldiklerinde anne, baba ve 5-6 yaşlarındaki Aaron Aaronsohn'dan oluşan aile Arapça adı Zikron Yaakov olarak değiştirilen köyde doğan yeni çocuklarıyla 7-8 kişilik bir aileye dönüştü. Aaron Aaronsohn Rothschild bursuyla Fransa'ya gitti ziraat mühendisi oldu.
Filistin'e döndüğünde Lübnan sınırına yakın bir yerde yine Rothschild'lere ait bir tarım işletmesinde çalışmaya başladı. Yabani bir buğday türü bulup tohumunu islah etti ve çok verimli, dayanıklı bir tür haline getirdi. Tarımdan ve zararlı böceklerle mücadeleden iyi anlıyordu.
Ailesinin, kardeşlerinin yaşadığı Karmel Dağı üzerindeki, Arapça adı Zammarin'i değiştirip Zikron Yaakov yaptıkları köyde ise siyonist düşünce her geçen gün güçleniyordu. Tam o günlerde Sudan yönünden gelen korkunç bir çekirge istilası başgösterdi. Karşı konulamaz derecedeydi.
1.Dünya Savaşı başlamıştı ve buğday en az mermi kadar, barut kadar önemliydi. Aaron Aaronsohn bu durumu siyonist ideallerini hayata geçirecek fırsatı da beraberinde getirdi. Çekirge istilası ile mücadele edebileceğini bildirmek üzere dönemin Osmanlı valisi Cemal Paşa'ya gitti.
Aaron Aaronsohn'u dinleyen Cemal Paşa ona çekirgeyle mücadele için seçeceği kişilerden ekip kurmasına ve ülke içinde dilediği gibi seyahat etmesine izin verdi. Zikron Yaakov'a dönen Aaron kardeşleri Sara ve Alexander'la en önde gelen 60 siyonist arkadaşını ekibe dahil etti.
Kurdukları casus şebekesine seçtikleri isim olan NİLİ'yi Tevrat'ı rastgele açıp seçtikleri bir ayetin baş harfleri oluşturuyordu: “Netzah Yisrael Lo Yeshaker” "Sonsuz İsrail Asla Aldatmaz". Filistin topraklarının her yerine rahatça gitmeye, her yeri görmeye başladılar.
Erkekler Osmanlı Filistin'inin tüm askeri yapısının röntgenini çekiyordu. Askeri yerleşimler, çöldeki su kaynakları ve kuyular, Osmanlı siperleri ve topçu bataryalarının konumları, Türklerin cephanelikleri, askeri sevkiyat rotaları nerede ve nasıl gibi birçok konuyu belgelediler.
Nili üyesi kadınlar ise Sara Aaronsohn'un düzenlediği alkol ve seks dolu ev partileri ile bölgedeki Osmanlı subaylarını bal tuzağına çekip, alkolün de etkisiyle ordunun gizli kalması gereken birçok bilgisine ulaştılar. Sara, Türklerin Yahudileri tehcir edeceğini düşünüyordu.
Nili örgütünün Türkler hakkında elde ettikleri bilgiler önemli bir birikim haline geldi. Aaron Aaronsohn şifreli yazısıyla onlarca not defteri doldurmuştu. Artık sırada bu bilgileri İngilizlere sunmak kalmıştı. Alexander Aaronsohn bu amaçla Kahire'ye İngilizlerle görüşmeye gitti.
Kahire'deki İngilizler Aaronsohn'ların liderliğindeki Nili casus yapılanmasının sunduğu teklifi ve bilgileri başta önemsemediler. Filistindeki Türk askeri yapılanması hakkında ellerindeki bilgi yok denecek kadar azdı ama yine de Aaronsohn'ları çok ciddiye almadılar.
Elinde seyahat belgesi olan Aaron Aaronsohn Kopenhag üzerinden İngiltere'ye gitti ve orada İngiliz istihbaratının merkezi yönetimi ile görüştü. Sonunda yaptıkları casusluk çalışmasının değeri anlaşılmıştı. Ellerinde Türklerin bölgedeki tüm askeri, lojistik sırları vardı artık.
Ancak Osmanlı yönetimi Aaron Aaronsohn'un siyonist tutkularını farketmiş ve onu Anadolu'da çalışması için sürgün etmişti bir dönem. Ancak savaş koşulları bu sürgünü çok devam ettirmedi. Aaron bir şekilde tekrar Filistin bölgesine döndü ve faaliyetlerine devam etti.
Bu arada askere alma çağrısı yapıldığı için Osmanlı vatandaşı olan Alexander Aaronsohn ve Nili üyesi diğer bazı yahudiler bölgedeki Osmanlı birliklerine katıldılar. Böylece bilgi edinmeleri daha da kolaylaştı. İngilizlerle ile haberleşmede ilginç yöntemler kullanılıyordu.
Örneğin sahilde açıkta bekleyen İngiliz gemilerinin görebileceği şekilde, yıkanan çamaşırlar kuruması için kumsala asılıyordu. Gayet rutin ve doğal bir şey ama kuruması için asılan çamaşırlar renkli ise "ortalık tehlikeli gelmeyin", beyaz ise "durum sakin gelin" anlamındaydı.
İngiliz gemileri de bacalarından duman çıkartarak mesaj veriyordu. Duman çıkararak ayrılmaları gece tekrar gelecekleri anlamına geliyordu. Fakat Sara'nın İngilizlerle asıl haberleşme yolu posta güvercinleri üzerindendi. Ayağına pusula takılan güvercin kolayca gemiye varıyordu.
Ancak bir gün bu güvercinlerden biri havada uçan başka bir güvercin sürüsünün cazibesine kapıldı ve onlarla birlikte başka bir kümese indi. Bu kümes Filistin'deki Osmanlı karakollarından birinin üst düzey yetkilisine aitti. Gelen ve ayağında pusula olan güvercini eline aldı adam.
Osmanlılar İngilizlerin Türk askeri noktalarına bu kadar isabetli saldırılar düzenlemesinin ardında içeriden bir ihanet olduğunu anlamışlardı ve araştırıyorlardı. Posta güvercinin ihaneti ise Nili casus şebekesinin çözülmesinin başlangıcı oldu. Sara Aaronsohn hemen yakalandı.
Güvercinlerden biri geri gelmeyince yakalanabileceğini tahmin eden Sara evinde bulunan tüm belge ve dosyaları yakarak imha etti. Yakalandıktan sonra sorgusu günlerce sürdü. Ardından Şam'a gönderildi. Orada tutulduğu mekanda eline geçirdiği tabancayı ağzına sokup intihar etti.
Aaron Aaronsohn ise 15 Mayıs 1919'da bindiği uçağın düşmesi sonucu öldü. Osmanlılar yaklaşık 3.000 üyesi olan Nili casusluk şebekesi üyelerinin büyük kısmını yakaladı. Ancak diğer taraftan iş işten geçmiş, İngilizlere verdikleri yüzlerce bilgi ile Osmanlılar savaşı kaybetmişti.
İngilizler Nili'nin faaliyetleri sayesinde çok güçlü sandıkları ve hakkında hemen hiç bir şey bilmedikleri Osmanlı 4.Ordusu'nun mevcut durumunu öğrenmiş ve ona göre stretejiler belirleyerek hem Gazze savaşlarının sonuncusunu kazanmış hem de Kudüs'ü almışlardı.
Nili'yi kuran Aaronsohn'ların Zikron Yaakov'daki evleri bugün müze halinde. Haklarında onlarca kitap ve belgesel var. Cemal Paşa da hatıralarında detaylı söz eder. Aaronsohn'ların ölümleri ile ilgili farklı rivayetlerde var. Kesin olan ise Osmanlı'ya verdikleri zarar. V'esselam