GÜNCEL

Gümüşhane Köy Odaları ve Çobanlık Hikayelerimiz!

Bugün yeni bir anlayışa, yoruma, başlangıçlara ihtiyaç var. Bizler köyümüzde gurbette çok büyük zorluklar yaşadık. Yalnızlık, açlık, çaresizlik ve diz boyu fakirlik  gördük. Yeni şartlar bizi yeni bol rızıkla tanıştırdı ama sohbeti, muhabbeti, samimiyeti gerçek komşuluk ve akrabalığı kaybettik.

Gümüşhane köylerinde binlerce yıllık Türk kültürünün nesilden nesile aktarıldığı tarihi mekanlar, okuma yazma oranının yetersiz olduğu dönemlerde sohbet ve muhabbetle yaşanan hayatlar görüp geçirenler, yaşadıklarını aktardıkları köy odaları bir kültür köprüsü işlevi görüyordu.

Erkeklerin çoğu kez geceleri ama gündüzleri de vazgeçilmez uğrak yerleridir. Gelen misafirlerin geceleri konakladığı yedirilip içirildiği kendilerine hiçbir masraf ettirmeden günlerce ağırlandığı ve bunun için hiç bir sınırlamanın olmadığı karşılıksız “Tanrı Misafiri” tabirinin karşılık bulduğu sosyal hayat mektepleridir.

Büyük köylerde genelde her akrabanın evlerden bağımsız ayrı birer misafir odaları bulunurdu. Küçük köylerde ise bu oda köyün tek misafir odasına inerdi. Şehir, gurbetçiler diyarı olduğu için misafirliğin ne anlama geldiği onlar için çok büyük anlam ifade ederdi.

Gittikleri gurbette misafir köylerinde misafir ise ağırlayan olurlardı. Kurallar hayatın içinden tecrübe edilerek öğrenilir hassasiyet yaşanılan şartların doğal yansıması olmuştu. Genelde inşaat işleri, kalaycılık mesleği en hakim mesleklerdi.

Yazın köydeki tarım ve hayvancılık işleri için kısmen köylerde bulunmakla birlikte köylerde bu işleri ağırlıkta kadınlar ailelerin yetişkin çocuklarının katkısı ile yürütülürdü.

Erkekliğe adım atanlar için kalaycılık ve inşaat işçiliği güveç imalatı gençleri mecburen gurbetle tanıştırır, adeta yöre için bu kaçınılmaz kaderdi.

Bu, genç yaşta gençleri olgunlaştırır hayata hazırlardı. İşte yaşadıkları gurbet hatıralarını köy odalarında yetişkinler aktarır yaşananlar ham demiri çelikleştiren hüviyete büründürür.

Tanımadıkları yerleri duyar yaşananlardan ibret alırlardı. Kale köylerinin gurbet yolculuğu Kelkit Şiran hattından Mindaval Deresi, Çamoluk Gölova istikametinde Kelkit vadisi boyunca köyden köye körük kurup kab kalaylayan çileli bir hayatları vardı.

Kalaycı usta ve çırakları üç kişi civarında bir takımın olur seyyar tezgahları körükle gittikleri köylerde bazen peşin çoğu kez de veresiye çalışırlardı. Yaptıkları iş karşılığında tahılı hasat mevsiminde almak şartıyla anlaşırlardı. Körüğü bazen at, katır eşek sırtında çoğu kez de kendi sırtlarında taşırlardı. Bakır kaplarının yoğun kullanıldığı dönemde kale civarı özellikle Zimon, Süle, Sobran, Kabaköy, Erdemler vb. bir kaç köy için kalaycılık olmazsa olmaz geçim kapısıydı.

Güveçle anılan Dölek köyümüzde genelde imalatta kadınlar çalışır alım satımda erkekler için geçim kapısıydı. Köy yolu olmadığında güveçler at eşek sırtında yol güzergahında olan komşu Kabaköy’e taşınır, oradan Hakkari’ye kadar güveç götürülür. Güveç yüklü kamyona gittikleri yerlerde nakliye yapmak için atta yüklenirdi.

İşte bu meslekler bölge insanına hem insan kıymetini hem de ticareti öğretti. Hem de insanlar için sosyalleşme fırsatı sunmuştur. Pirahmet köyü nakliyeciler köyü yakın tarihte Trabzon limanından aldıkları yükleri İran’a taşırlar, köylüler İran yolu beklerdi. Bazen giden gelmeyen babalar hala bulunamamış hazin öykülerle doludur.

İşte büyük şehirlerin gurur duyduğumuz sanayici ve müteahhiti hemşerilerimiz güveççi,  kalaycılık, ustalık, kalfalık ve nakliyecilik vb. sosyal ikliminden doğdu.

Her kalaycı Gümüşhane ilçe köyleri Tokat, Amasya, Çorum vb. illerde mutat olarak her yıl o köyleri adeta parseller, köylüler Gümüşhaneli kalaycıları bekler başkalarına iş vermezlerdi.

İşte buralarda yaşananlar uzun askerlik ve gurbet hatıraları köy odalarına taşınır tadına doyum olmaz sohbetlerin konusu olurdu. Genelde yaşça olgunluğa ulaşmış büyüklerin otoritesi büyük küçük edep adap ölçüleri korunur gelenek töre ve adetler nesilden nesile adeta hayat mektebi kuralı olarak aktarılırdı.

Kış çok çetin geçerdi. Toprak bacalı dar sokaklar damlardan tahta kürekle kürünen karlarla kaplanır, kapanır hayvanlar ahırdan su içmeye bile çıkamazdı.

İşte o günlerde cakkur denilen iki tarafına bağlanan su kapları ile omuzda su taşınır hayvanlara içirilirdi, Ormanın kısıtlı olduğu bölgede yakacak sorundu. Odun kıt sobada tezek yakılırdı. Tezekle ısınılan köy odalarında muhabbetin gözüne vurulur gece yarılarına kadar sohbet ve konuşmalar bitmek bilmezdi. Saygının, sevginin akrabalık ve komşuluğum dayanışma ve yardımlaşmanın kıymeti çok büyüktü.

Köylerde ırgat olarak ortaklaşa bir takım işler birlikte görülür bunun planlaması odalarda yapılırdı. Evler genelde toprak bacalı karda yağmurda çok büyük sorun olurdu. Köylerde ev yapana yardım edilir taş, toprak, ağaç taşınırdı. Ev inşasında en çok kavak kullanılır kavak ağaçları en az 6 bazen 10 kişilik gruplarla karşılıksız taşınır kereste yapılırdı.

Gümüşhane vadisi boyunca emsalsiz elma, armut, kayısı vb. eşsiz meyve bahçelerinin yanında yükselen selvi boylu kavak ağaçları ev yapmanın vazgeçilmez ağaçlarıdır.

Kavak ağaçlarının yüksek yerlerinde kargalar yuva yapar ceviz vb. meyveler henüz zümrüt vadi çölleşmeden önce birçok göçmen kuşlar için hayat vadisiydi. İnsanlar göç edince kuşlarda gitti geri gelmez oldu.

Geceleri elektriğin olmadığı uzun kış gecelerinde çok garip kuş sesleri duyardık. Sabah cıvıl cıvıl kuş seslerine uyanır, köylerin koyun, keçi, inek, öküz sesleri ile meralara hayvanlar uğurlanır bol bol öküz böğürmesi duyardık. Öküz böğürmeye başlayınca böğüre tekrarını sayar eğlenirdik,

Köylerde köy birincisini öküzü seçmek için öküzleri dövüştürür, birinciyi belirler civar köylerin öküzleri ile dövüştürür övünürdük. Karşı dağlardaki çobanlarla tanışmayı arzu eder öküz döğüştürmeyi tanışma fırsatına çevirir sonra yaramaz arkadaşlar yüzünden bizde kavgaya tutuşurduk.

Şahsen kavga etmem arkadaşları yadırgar kavga edenleri ayırır tartışırdık. İnsanla beraber var olan kurt kuş, göçmen kuşlar gittiler ve dönmediler. Köyler viran olunca köy odaları da birer birer kapandı.

Gurbet yolculuğu Avrupa’ya kadar uzanınca kalanlar direnmelerine rağmen sonunda herkes akın akın büyük şehirlere göç etti. Her köy veya civar köyler şehirlerde gece kondu mahallelerinde yeniden buluştu. Köyler boşaldı odalar kapandı haneler kilitlendi bu kaçınılmaz kader oldu.

Köylerde tarım bitti, hayvancılık bitti, kültür töre, gelenek, görenek töre mektebi köy odaları kapandı. Şehirlerde kurulan hemşeri il, ilçe, köy dernekleri bu işlevi görsün diye kuruldu. Kısmen de başarılı olundu.

Bugün yeni bir anlayışa, yoruma, başlangıçlara ihtiyaç var. Bizler köyümüzde gurbette çok büyük zorluklar yaşadık. Yalnızlık, açlık, çaresizlik ve diz boyu fakirlik  gördük. Yeni şartlar bizi yeni bol rızıkla tanıştırdı ama sohbeti, muhabbeti, samimiyeti gerçek komşuluk ve akrabalığı kaybettik.

Yeni bir dirilişe umuda kaynaşmaya ihtiyaç var.  Bir binanın tuğlaları için birbirimize kuvvet ve desteğe ihtiyaç var.

Şehirde köyde bizim köyünü ata toprağını, akrabasını, komşusunu unutmayan, geldiği yerleri yaşadığı şartları silinmez hafıza yapan vefalı dostlara insan kıymeti bilenlere selam olsun.

Sabri ŞENEL – 11.10.2024 / İstanbul-Ümraniye