OECD raporu; Türkiye’de yargıya güven yüzde 33’e düşmüş. Hele eğitimdeki puanımız yerlerde sürünüyor, yüzde 21’de…

Bu verileri aşağıda tahlil edeceğim. Ama öncelikle bir zihniyet sorunumuza dikkat çekmeliyim…

Büyük, coşkulu hedeflerimiz var: “Muasır medeniyet…” Ak Parti’nin 2011 seçim sloganı “2023 Hedefleri”ydi. Ve, son seçim sloganı “Türkiye Yüzyılı”, 21. Asrı Türkiye yüzyılı yapmak…

Daha hamasi sloganlarımız da var: “Altaylar’dan Tuna’ya, Viyana kapılarından Hint Okyanusuna… Üç kıtada at koşturan ecdadımız… gönül coğrafyamız…”

Lozan’a giderken elimizde ne kadar bir vatan coğrafyası olduğunu bilmeden, “2.5 milyon km2 toprak verdik” lafı da aynı hamasetin negatif versiyonudur.

Ama “nasıl?” diye sormak pek aklımıza gelmez. Rasyonalitenin “nasıl?” sorusunu bizim zihinlerimizde hamaset gölgelemiştir, bastırmış, ezmiştir.

Bunca lafa rağmen, işte hâlâ “orta gelir tuzağı” içinde değil miyiz?

ADALETE GÜVENSİZLİK

OECD’nin raporundaki yargıyla ilgili verileri CHP milletvekili Umut Akdoğan açıkladı:

2010 yılında Türkiye’deki vatandaşların yargı sistemi ve mahkemelere olan güveni yüzde 59’du. 2020 yılında yüzde 37’ye, 2022 yılında ise yüzde 33’e kadar geriledi.”

Mansur Yavaş Neden Hedefte? Mansur Yavaş Neden Hedefte?

Bu açıklama üzerine internetten araştırdım. Aynı rapora göre:

. Türkiye’de sağlık hizmetlerinden memnuniyet yüzde 58, OECD ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 68.

OECD’nin gerisinde olmamız bir kenara, son yıllar yurtdışına vahim mikyasta beyin göçü vermemiz, 10 bin civarında hekim ve sağlık personelinin gitmiş olması bu oranı daha da düşürür diye endişeliyim.

. Yargıya güven neden sağlığın da gerisinde yüzde 33 ve neden eğitim onun da gerisinde yüzde 21 diye düşünmemiz, sorgulamamız, duyulsun diye bağırıp çağırmamız gerekir.

Tıp fakültelerimiz mezun veriyorsa, sağlığı geliştirmek için bina yapmak ve içine ithal tıbbi cihazlar yerleştirmek çok zor değildir. Bunu, AK Parti iktidarının sağlık hizmetlerinde gerçekleştirdiği büyük gelişmeyi inkar için söylemiyorum. Ama nihayet “inşaat” ve “ithalat” meselesi… Eğitim ise çok farklı.

ASIL SORUN EĞİTİM

OECD raporunda eğitimden memnuniyet oranının yüzde 21’de kalmasının sebebi, okul binalarının eğitim araçlarının eksikliği değil. Her ile üniversite açtık, büyükçe ilçelerde fakülteler, yüksek okullar kurduk.

Eğitimdeki sorunumuz ‘kalite’dir, yani rasyonel, analitik düşünce eksikliğidir. Ezbercilikten sorgulama ve analize, hamasetten meraka, tecessüse geçebilme sorudur.

Eğitimde OECD’nin 2022 raporunda puanımız % 21… Ama OECD’nin 2015 raporunda, bu puanımız 2007-2014 arasında yüzde 51 imiş.

WEF’in raporlarında da eğitimdeki aynı kalite kaybı görülür. Daha önce defalarca yazmıştım.

Bugün OECD araştırmasında eğitimden memnuniyet puanımız yüzde 21’e düşmüş. Bu oran Almanya’da yüzde 62’dir, Güney Kore’de yüzde 60’tır, İsrail’de yüzde 69’dur.

Gelişmiş ülke” ile aramızdaki mesafeyi sadece refahta değil eğitimin kalitesinde de apaçık görüyoruz. PİSA sınavlarında da görülüyor zaten.

GELİŞMİŞ ÜLKE OLMAK

Üzerinden 12 yıl geçti, “2023 Hedefleri”nin milli gelirde yarısının bile gerisindeyiz! Daha vahimi, iktidar, o güzel hedeflere ulaşmak için nasıl bir eğitim, nasıl bir dış politika ve nasıl bir kurumsal kapasite gerekeceğini düşünmedi.

Şimdi bu eğitimle mi 21. Yüzyılı “Türkiye Yüzyılı” yapacağız?!

Artık “nasıl?” soruları zihinlerimizden çıkmamalı?

Mehmet Şimşek inşallah başarılı olur ama “nasıl?” soruları ortadadır? Gereken yetkilere sahip mi? Yapısal reformlar yapabilecek mi? Merkez Bankası’nı bağımsızlaştırabilecek mi?..

Sayın Şimşek haklı olarak diyor ki:

Türkiye’ye yabancı sermaye akışı olacak ama zaman alacak. Körfez sermayesi geliyor ama Avrupa ülkeleri bizim ne yapacağımızı biraz daha gözlemlemek istiyor. Güven yaratmak gerekiyor.” (11 Ağustos)

Fakat güven tesisinin şartı, yargı bağımsızlığıdır.

İktidarın reformist ilk dönemlerinde ülkeye 220 milyar dolar yatırım gelirken, eğitim ve adaletin böyle gerilediği son döneminde sermayenin uzak durması tesadüf değildir.

Netice: Gelişmiş ülke olmanın şartları var: Bilim zihniyeti, iyi eğitimli işgücü, hukuk üstünlüğü, güçlü ve ehliyetli kurumlar…

Taha AKYOL - Karar

Editör: Kerim Öztürk