Dünyada iz bırakmış bütün insanlar genelde doğum ve ölüm yıldönümlerinde anıldıkları halde, bütün insanlığa gönderilmiş son elçi Hz. Muhammed’in ölüm yıldönümlerinde anma yapıldığını hiçbir yerde duymadım.

"Niçin olabilir?" diye araştırma yapmaya başladığımda karşıma irdelenmesi gereken üç önemli konu çıktığını gördüm. Birincisi, Peygamber'in cenaze namazını 17 kişinin kıldığı, ikincisi de daha defin işlemleri başlamadan, yerine geçecek halifeyi belirlemek için toplantılar, kulisler, fırkalar oluşturulmaya başlanmış olması. Üçüncü ise, cenazenin defin işleminin geciktirilerek 3. günde ancak yapılması.

Acaba! Peygamber'in ölümü ile ilgili anma törenlerinde, bu durumu tüm gerçeği ile Müslümanlara, insanlığa anlatamayız düşüncesi mi etkili olmaktadır?

Peygamberimizin ölümü de doğduğu gece gibi Rebüevvel ayının 12’sinde bir pazartesi günü öğleye doğru veya güneş döndükten sonra olmuştur. Peygamberimiz bir sefer dönüşü ateşli hastalığa yakalanıyor. Bugün zatürre veya zatülcenp denilen akciğer zarı iltihaplanması sonucu meydana gelen bir hastalık. Hastalığı başladıktan 15 gün sonra eşi Hz. Ayşe’nin omuzlarına yaslanır vaziyette iken ölüyor.

Hz. Ebubekir şehir dışından gelip öldüğünü gördüğü halde cenaze evinde kalmayıp, Hz. Ömer Osman ve diğer ileri gelen sahâbelerle beraber, Beni Saide’nin bahçeli ve çardaklı evinin bahçesinde toplanıp, halifenin kim olacağını tartışıyorlar.

Cenaze evinde, ağırlıklı olarak Peygamberimizin birinci derece yakınları Haşimoğulları kalıyor. Bunlar, Hz. Ali, amcası Abbas ve iki yeğeni ve diğerleri. Toplam 15-16 kişi. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, yatağına yerleştirilmesi, mezar yerinin hazırlanması ve defin (öldüğü yere konuyor) gibi bütün işleri bu az sayıdaki insanlar yapıyor. Hatta Cenaze Namazını da adı geçen 15-16 kişi, bazı kayıtlarda 17 kişinin kıldığı söyleniyor.

Düşünün! Dünyaya gelen son Peygamber ölüyor, cenaze namazı bir meydanda değil evinin odasında 17 yakını tarafından kılınıyor. O, canlarından çok sevdikleri sahabeler, iktidar kavgası, Halifelik peşinde. Kimse canımızdan çok sevdiğimiz son Elçi Hz. Muhammed’i layıkıyla yolcu edelim son görevimizi yapalım, sonra oturur konuşuruz demiyor. Önce halife kim olacak peşinde.

Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?

Koskoca Peygamber, Pazartesi günü ölüyor, (8 Haziran 632) cenaze Çarşamba günü kaldırılıyor. 17 kişi ile. (Ay takvimine göre Salı akşamı girince Çarşamba günü başlar. Çarşamba gecesi, Salı akşamının bitimindeki gece yarısına doğru defin işleminin tamamlandığı biliniyor.)

Bu 17 kişilik cenaze merasiminden utanmış olmalılar ki bundan sonra zorlama merasimler yapıldığı bahsedilmektedir. Yani, cenaze dışarı meydana çıkarılıp toplu halde namazı kılınmadı ama, bütün Medine halkı odanın aldığı kadar, başta erkekler sonra kadın ve çocuklar imamsız, ferdi olarak gelip namazını kıldılar denilmektedir. Ben bu görüşe katılamıyorum. Bugün hiç tanınmayan bir kişinin ölüm halinde bile yüzlerce kişi cenaze namazına katılıyor ve toplu halde kılınıyorsa, bir Peygamberin cenazesinin küçük bir odanın köşesine sıkıştırılmış vaziyette çok defa da olsa ferdi olarak namaz kılmaları akıl ürünü değil. Ki o zamanlarda da ölen birinin namazı toplu halde bir defada kılındığı buna bizzat Peygamberin imamlık yaptığı yüzlerce kere sabittir. Böyle örnekler daha taze iken farklı bir uygulamanın yapıldığı düşündürücüdür.

Cenaze namazını kılanlar, Peygamber Efendimizin son ve ebedi İmam olduğu düşüncesiyle namazlarını Onun hizasında kılmışlar ileri geçmemişler, geçirmemişler. Bu durumu da anlayamadım. Uygulamalarda ölen kişinin tabutu zaten imamdan önde bulunmaktadır. Yani imamın, imamı pozisyonu vardır. Burada niye böyle düşünülmüş anlayamadım.

Yine, Peygamberimizin ölümünden üç ay önce (8 Mart 632 Hicri 10.yıl.) Veda Haccında yaptığı Veda Hutbesini, 124.000 (yüz yirmi dört bin) Müslümanın dinlediği biliniyorsa; ölümünde, böyle trajikomik bir cenaze merasiminin yapılmış olması bizleri iki defa düşünmeye sevk etmektedir.

Doğum yılı bile tartışma konusu olan (570 ve 571 diyenler var) Peygamberimizin, ana rahmine düştüğü gece olarak (Regaip Kandili) kutlama yapılırken, Ölüm yıldönümlerinde anılmaması gerçekten yorumlamaya değer diye düşünüyorum.

Hz. Muhammed için yapılan cenaze merasimine az kişinin katılması, çok yakın arkadaşlarının cenazeyi bırakıp halife olma peşinde koşmaları, Cenazenin geç kaldırılması gibi olumsuz kabul edilebilecek hadiselerin ortaya çıkacağı ve Müslümanlarca hoş karşılanmayacağı görüşü olabilir mi?

 Nurettin BÖLÜK

Editör: Kerim Öztürk