1- Bu beyanname ile mütareke ortamındaki toplumsal düzene İslam ahlak ve faziletinin ilkeleri öneriliyordu. Bu metni kaleme alan kişi Mustafa Sabri olmalıydı. Cemiyetin kurucu ve önemli bir figürü olan Mustafa Sabri çok geçmeden ilk Damat Ferid kabinesine Şeyhülislam oldu (4 Mart 1919). İslamcı muhalifler güçlü bir dayanak bulmuş oldular. Damat Ferid Paris’e giderken vekaletini de Sabri Hocaya bırakmıştı. Hocamızın ilk işi İttihat - Terakki hükumetinin çıkardığı Hukuk-u Aile Kararnamesini iptal etmek oldu (4 Mayıs 1919). Yani dört karılı evlenmeye iki kadının şahitliği bir erkeğe denk gelen Mecelleye geçildi. Eski uygulamada boşanma hakkı sadece erkeklere aitti, kadınlar boşama hakkını kullanamazdı. İttihatçılar boşanma hakkını kadınlara da tanıyarak özgürlüğü genişletmişlerdi. Mustafa Sabri ile eski sisteme dönülmüş oldu.

2- Gelelim Vahdeddin sarayına. Anadolu'da gelişen Milli hareketi bastırmak için saray iki cemiyeti kullanacaktır: Biri Teali-i İslam Cemiyeti, diğeri Anadolu Cemiyeti. Mustafa Sabri sarayın en itibarlı kişisiydi. 5. Damat Ferid kabinesinde ikinci defa Şeyhülislam oldu. Mustafa Kemal Anadolu'da güçlenmiş, TBMM reisi olmuştu. Ordu Sakarya ve Büyük Taarruza hazırlanırken, Mustafa Sabri'nin derdi ahlak yozlaşmasıydı. Bunun için kolları sıvadılar: “... Müslümanların içki satması, kadınların erkeklerle karşılaşması ve santral memuru, postahane memurluğu gibi işlere girmesi yasaklandı. Kadınlar yanlarına erkek almadan evden çıkamayacak, İslami kıyafet dışında elbise giyilmeyecek; fuhşu önlemek için şüpheli kişiler ihbar edilecekti. Sabri Efendi sefil ve mutsuz kadınlarla rüşvetçi ve vurguncularla, evsizlik sorunu ve fırsatçı ev sahipleriyle uğraşacak yerde, gene bildiğini okuyordu. Ölçüsüzlük Türklerin bir özelliğiydi...”

3- İstanbul ve Anadolu'nun yarısı işgalde iken, medrese öğretisi yalnız ahlak işleriyle uğraşmazdı. TBMM ve Anadolu hareketini önlemek için Allah kelamına dayalı NASS'lar ellerindeydi. İstediğini HAİN ve DÖNME ilan edebilirlerdi. Fetvalar karşısında müslüman halkın boynu kıldan ince kılıçtan keskindi. Fetvalarla ortaya konulan siyasal ve ideolojik kök paradigmayı görmek için Teali İslam Cemiyetinin yayınladığı, “Anadolu’nun Muhterem Ahalisine” başlıklı beyannamesini okumak gerekir: “… Selanik dönmeleriyle aslı ve nesli, mezhep ve meşrebi belürsüz ecnas-ı muhtelife türedilerinden mürekkep Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden namerdane kaçarken zavallı saf ve gafil ahali ve askerden cem ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak ve “siz devam edin, biz şu taraftan onların arkasını çevireceğiz” tarzında yalanlar ve hilelerle savuşup kaçarak zavallı neferlerimizi ve ahalimizi boşuboşuna kırdırma usulünü takip ediyorlar. (…) Devletler bize, “eğer Anadolu’da Kuva-yı Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız” diyorlar. Kuva-yı Milliye eşkiyası ise İstanbul’u da elimizden çıkarıp son ihanetlerini de yapmak için çalışıyorlar.

4- (…) Elinize aldığınız fetva-yı şerife ki Allah’ın emridir. Okuduğunuz hatt-ı münif ki halifemizin, padişahımızın fermanıdır. Siz Allah’ın emrine halifenin fermanına ittibaen bu canileri, bu katil sürülerini yaşatmamakta mükellefsiniz. Şu alçaklar ve hempaları bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor; bunların vücutlarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet ve müslümanlık için farz olmuştur. (…) Ey askerler! bu kadar uyuduğunuz yeter, bu zalimlere alet olduğunuz artık yeter. Padişahımız hazretlerinin merhamet ve şefkat kucağı size açılmıştır. Hepiniz koşunuz, geliniz dünya ve ahiret saadetini ihraz ediniz: İşte size ihtar ediyoruz, Allah’ını, peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin!..” (T.Z. Tunaya, Siyasi Partiler, II, s. 387)

5- Cemiyetin ağdalı cümlelerle İslama çoğul yorumlar getiren ikinci bir beyannamesi daha vardı. Bunda da " İslam’ın “şu kimyahane-i hayatta kılıçtan daha büyük ve daha mukaddes” vazifeleri sıralanır. Batı’nın üstün silahları arkasında “cesareti cahilane değil, deha-yı medeniyet” gizlenmektedir. Müslümanlar artık medeniyet ve içtimai saadet üzerine yoğunlaşmalıdır. Ehven-i şer olarak SEVR imzalandığına göre, millet de artık vazife duygusuyla davranmalı, Kuva-yı Milliye güruhunun isyanını bastırmak üzere Halife-Sultanımız adına yemin edilmelidir...” (Osmanlı'da pedofili vakaları)

6- Saray ve saltanat dinciliğinin vatan ve millet davasındaki zırvalarını okuyunca, Medeni ve Bedevi kelimelerinin ne kadar özdeş olduğu anlaşılır. Her iki beyannamede de demirbaş kavram “Allah ile Aldatma” gösterisidir. Fevzi Paşa'ya göre (Çakmak) bu beyannameler Sakarya Harbi olurken Eskişehir - Kütahya köyleri ve cephedeki asker üzerine Yunan uçaklarıyla atılmış, bazı askerler silahıyla cepheden kaçmışlardır. Yunan ordusu İzmir’e çıkınca köylere yayılan palikarya sürüleri, sakat ve yaşlı kadınların, uykudaki genç kızların çırpına çırpına ırzına geçiyliyor, bir çocuğun gözü önünde annesine tecavüz ediliyordu. Yüzlerce gayrı meşru çocuk doğuyordu. Bütün bunlar yaşanırken, Ebu Hattap soylusu İSKİLİPLİ ATIF denilen medrese yobazı da Fes, Püskül, Şapka ve Zünnar ile uğraşıyor, sarı sayfalı müdevvenattan ırzına geçilen kadınlar için, tek bir delil bulamıyordu. İngilizler ve sarayın Milli Mücadele karşısında kullandığı bir ihanet odağı daha vardı. Anadolu Cemiyeti. İzmir bölgesine özerk statü verilip başına Hrıstiyan vali atanacaktı. Bu cemiyet Yunan Temsilcisi Triandafilacos ile temasa geçerek, Özerk İyon Hükumeti’ için tekliflte bulundular. Önderleri şunlardı: Manisa Mutasarrıfı Hüsnü Efendi (Hüsnüyadis!), Balıkesir’de Gavurcu İrşad gazetesi yazarı Trabzonlu Ömer Fevzi, Bursa Müftüsü diğer Ömer Fevzi...

Yeşil Kuşak Projesinden, Büyük Orta Doğu Projesine! Yeşil Kuşak Projesinden, Büyük Orta Doğu Projesine!

7- İzmir’deki Yunan Komiseri Stergiadis İyonya Devletinin kuruluş bildirgesini 31 Temmuz 1922’de Hükumet konağı önünde açıkladı. İzmir Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa, Karşıyaka Belediye Başkanı Ahmed Şükrü törende teşekkür konuşması yaptılar. Sonra, Rum cemaatı adına Armonya gazetesi müdürü Kaprisi, Ermeni, Musevi ve Katolik cematı liderleri konuştu. Son konuşmayı Çerkes Ethem’in temsilcisi yapmıştır. İzmir’de bunlar olurken bir ay sonra Mustafa Kemal’in Büyük Taarruzu başlatacağını, on gün sonra Mehmetçiğin İzmir’e gireceğini kimse bilmiyordu. Saltanat dinciliğinin en büyük gericisi Mustafa Sabri’ye tekrar gelelim... Medrese öğretisi ironi yaparken bile mugalata mantığını kullanır. İşgal bölgesinde üç yıldır Yunanlıların yakıp yıktığı köylere, ırz tecavüzleri ve "PİÇ" doğan çocuklara vicdanı sızlamayan Mustafa Sabri gene yüzüne din maskesini örtecektir: https://twitter.com/tarihsaka2/status/1660273132685361154?t=BXzI9i7Mrtta2Zkn35puHg&s=19

8- “... Eğer İzmir’i ele geçirip mahafaza eden herkes zahir ve batınına bakılmaksızın İslam topraklarının müdafii olarak görülecekse, daha önce İzmir’i işgal eden Yunanlılar da kendilerini bu mevkide görmeleri icap eder. Eğer Mustafa Kemal İzmir’e galebe çaldığında aynı zamanda İslam dinine de galebe çalmış ise bu galebeden İslam’ın kazancı ne olacak ki!? Vaziyet böyleyse Allah’ın laneti İzmir’in, onun fethinin ve geri alınmasının üzerine olsun!..”(Bkz. İ.Kara, Hilafet Risaleleri, c.6, s. 496)

9- Diyelim saltanat dincisi Mustafa Sabri'nin askeri ve siyasi öngörüsü doğru olsun... Diyelim Hocapaşa’nın savaş stratejisi Liman Von Sanders ve Goltz Paşa ayarında olsun... Diyelim kalbi temiz vicdanı kirlenmemiş olsun... Diyelim Selanikli Mustafa dini ortadan kaldırmak için İzmir'i kurtarmış olsun... Diyelim Mehmetcik yakılan köyler arasından 10 günde İzmir’e girmemiş olsun. Diyelim Sabri Hoca’nın içindeki melanet biraz İslami biraz insanî olsun. Ancak bu Şeyhülislam taslağının içindeki melanet buralarda kalmaz; Maide Suresine de tastik etttirir. İşte gerekçe yaptığı NASS:

“....Şüphesiz o küfredenler, bütün yeryüzündeki ve daha bir o kadarı onların olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan asla kabul edilmez. Onlara acı verecek bir azap vardır.” [Maide, 5/36] (M.Sabri, Hilafetin Saltanattan Tefriki, s. 496)

Bu ayeti kerimeden kendi vatanını işgalden kurtaran orduyu ve onun kumandanını Allah’ın lanetlediği anlamını çıkaran ahlak yoksunu din yobazlığı, bu ayetle de yetinmez, başka ayetleri de yardıma çağırır:

“...Münafıklar cehennemin en alt katındalar. Onlara bir kurtarıcı da bulamazsın (Nisa, 4/145).

Artık tefsir üstüne tefsir, yorum üstüne yorum geliştirebilirsiniz. Maun Suresinin kendisi gibileri lanetlediğini unutan bu sahte müslüman, İzmir’in düşmandan kurtarılmasına da Allah'ın lanetini yükler. Azıcık vicdanı olan sıradan bir müslüman bile bu yorumları, metafizik anlamda kuduz illetine saplanmış ŞİRK hezeyanı sayabilir. Kimlik ve kişiliğinin etno kültürel bilincine yüklenmiş Türklük nefretiyle dolu bu adamı, değil müslüman insan bile göremeyiz.

Mustafa Sabri (Tokat 1869-Mısır 1954), Lozan sonrası Yüzelilikler listesine alındı. Artık Cumhuriyet haini olmuştu. Gümülcine'de  çıkardığı YARIN dergisinde artık Türk olmadığını da yazacaktır. Sonunda Firavunlar diyarını kendine mesken seçti. Ancak Mısır'daki milliyetçiler de Mustafa Kemal'i kurtarıcı kahraman görüyor, onlar da kendini hain sayıyordu. Daha sonra 150'likler affedilmesine, BÜYÜK İBLİS dediği Şeytan da ölmesine rağmen, Sabri Hoca Türkiye'ye dönemedi. Mısır toprağı artık kendine diaspora iklimi olmuştu. Ömrünü orada tamamladı. Mübarek vücudunun "irtihal-i dar-ı beka" tarihi bile bizim münafıkların Cenneti Muallası için kutsal bir delildir. Bu Allah yolcusu yüce ruhunu Leyle-i miraç sabahı teslim edesiymiş. 7 Recep 1373 (12 Mart 1954). 

İslamdan binlerce yıl önce tahnit tekniği ve beyin ameliyatını bulan Firavunlar diyarında vefat etmesi, fani vücudu için hem tarih, hem dünya hem ahiret yolunda hazin bir son, hazin bir gerçeklik olmalı?...

Nass'larla süslü siyaset cilveleriyle vatanından uzak iklimlerde ruhunu teslim eden bu Allah yolcusuna rahmetler dileyelim. Nasıl olsa huzuru ilahi ve Mahkeme-i Kübra’ya vatanı ve milleti için çok çok sevaplar götürmüştür. Azap çekmeyecektir.  

Ancak, sahte dinciliğin yerlerde sürünen günümüz zifiri karanlığı, halen onun ruhuyla beraber. Torunlarına miras bıraktığı nefret diskuru, inanç ve yorumlarından zerre farklı değil. Cumhuriyet kültürü için hain sayılsa bile medrese sektörü için Allah yolunda   İslam mücahidi ve kahramandır.?!

(*) Burada verilen bilgi hayatından kısa bir kesittir. Diğer sevap ve günahları için, Osmanlı'nın Altı Paşası kitabımıza bakılmalıdır.

OSK / 7 Ağustos 2023

Editör: Kerim Öztürk