10.06.2023 Cumartesi günü Aydınlar Ocağı Genel Merkezi “Kıbrıs’ta Son Gelişmeler” konulu bir açık oturum düzenledi. Karşı karşıya kaldığımız ve küresel itaat yaratan hastalıkların, depremin ve iki dönemli seçim kargaşasının bize biraz unutturduğu iç ve dış sorunlarımızı ele almak durumundayız. Bu sorunların içinde KKTC ve Kıbrıs Sorunu önde gelmektedir. Yazılı ve görsel basın çoğu zaman milli davaların üstüne eğilmekten çok; marjinal ve değişik konular üzerinde durmaktadır. Ancak birkaç gazete ve bilhassa Yeniçağ Gazetesinde köşe yazıları yazan Sayın Hüseyin Yusuf Macit sürekli son gelişmeler üzerinde durmakta ve toplumu aydınlatmaktadır. İlim İstişare Kurulu üyemiz ve Kıbrıs Koordinasyon Kurulu Başkanı Yakan Cumalıoğlu zor şartlarına rağmen toplantıya konuşmacı olarak katıldılar. Değerli büyüğümüze çok teşekkür ediyoruz. Kardeş Ocaklarımızdan Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın yeni başkanı Av. Sayın Gürkan Uysal ve arkadaşları, Sayın Cahit Kayıarslan ile sağlık sorunları bulunan değerli büyüğümüz Dr.Nef’i Demirci toplantıya teşrif ettiler. En kritik dönemde Kıbrıs’ta görev yapmış bazı gazilerimiz de toplantıya ayrı bir renk ve anlam kattılar. Bu arada Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı Zehra Bilgieray’a da ilgileri dolayısıyla teşekkür ederiz.
Kıbrıs Rum Kesimi ve onun koruyucuları insan hakları ve milletlerarası yasalara uyma konularında yıllardır defolu olan ülke ve çevrelerdir. Bunlar bir tarafa bir de içimizde Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarlarıyla ters düşen, Yunanistan lehine yazılar yazan bir emekli Büyükelçi de maalesef bu kervana katılmıştır. Kıbrıs Rum Kesimi liderleri hak, hukuk tanımayan hatta görüşmeye bile uygun olmayan şahıslardır. Bunlar kendi menfaatlerini haksız da olsalar iyi savunmaya çalışırlar ama Denktaş’la pazarlığa ve görüşmeye üç dört kişi olarak gelirlerdi. Maalesef Ada’da eşit şartlarda olmaları gerekmesine rağmen Kıbrıs Türkü’nün hakları olamaz. Artık Kıbrıs’ta eşit egemenliğe sahip KKTC’yi eşit egemenliğe sahip görmeyenlerle hiçbir sonuç alınamaz. Bundan böyle bunlarla, KKTC’yi devlet statüsünde görmeyenlerle hiçbir görüşme yapılmamalıdır. Kıbrıs’ta sorun KKTC’nin varlığı ile çözülmüştür. İki ayrı kültüre dayalı eşit iki devlet gerçeği kabul edilmek durumundadır. Geçmişte olduğu gibi yumuşak beyanlarla Rumları tahrik edip cesaretlendirmeye de gerek yoktur. Rum tarafının fanatizmi, ırkçılığı ve şovenizmi yıllardır sürmektedir.
Öğrencilerimize Hukuk Fakültelerinde milletlerarası hukuk okutulur ama genelde öğrenciler şu soruyu hep sorarlar: “Hocam, bize milletlerarası hukuku okutuyorsunuz ama bunun dünyamızdaki işlerliği var mı?”, “Hukuk güçlü ve etkili ülkelere yarıyor”. Aslında Birleşmiş Milletlerin ve çeşitli kurumların işleyişine baktığınız takdirde öğrencilerin haklı tarafları çoktur. Bunların yanı sıra ülkemizde hemen hemen hiçbir ülkede bulunmayan bir gayri milli iç muhalefet de oluşur. Değerli devlet adamı rahmetli Rauf Denktaş da bunlardan az çekmemiştir. Bunların beyanları ve davranışları aynen Rum çizgisindedir. Sanki Türkiye babalarının malıymış gibi ver kurtulcu bazı gayri milli ve dışarıyla menfaat bağı olanlar rahmetli Denktaş’ı ve yetkilileri sürekli yormuşlardır. Bazıları “Efendim küreselleşme çağında milli dava olur mu, değişmeye uyun” şeklinde saçmalayan, yükselen milliyetçilikten haberi olmayan zavallılar görülmüştür. Hatta bunla parti sözcülüğü bile yapmıştır. Bazıları da taviz işlerini çözmek ve konuyu pişirmek için bize gönderilen sanal abla Karen Fogg tipinde örneklerdi. Bunlar milli davaları reddeden, milli menfaati kabul etmeyen çevrelerdi. Kumkapı’da içkili masalar kurulur, bu yabancılarla işbirlikçiler plan ve program yapar ve birbirlerine akıl satarlardı. Masada solun FETÖ’cüleri, sağın sözde liboşları, vatan ve Türk düşmanları hep yer alırdı. Böyle masalara anca onlar layıktı. Tirajı düşük bir sağ gazete işbirliği içinde oldukları iktidara seslenir “susturun şu adımı” derlerdi. Adam dedikleri gerçekten adam gibi bir adam ve Dünya Türkleri’nin önde gelen bir lideriydi. Zaten onlar sadece rahmetli Denktaş’a değil; Türk milliyetçiliğine, milli kimliğe ve benzer her şeye karşı olan siyasi sapıklardı.
Türkiye ve KKTC aleyhine sonuçlar doğuracağı kesin olan Annan Raporu’nu halka kabul ettirebilmek için birçok milletvekilimiz Ada’ya yayılmış ve soydaşlarımıza “Yes be annem” dedirtebilmek için uğraşmışlardır.
Türkiye kardeş ve soydaş KKTC’ye sürekli yardımlarda bulunmuştur. Son olarak KKTC’ne Anadolu’dan su götürülmektedir. Bunu yakında elektrik de takip edecektir. Limanlarımızı Rum bandralı gemi ve uçaklara açmamalıyız. Kıbrıs’ı iki bölgeli değil, iki ayrı devletin yaşadığı bir ada olarak düşünmeye mecburuz. KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı’na üye olmasını, yeni milletlerarası üyelikler takip etmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve TC’nin bu yoldaki gayretleri takdirle karşılanmalıdır. KKTC’de bir deniz ve hava üssü kurulmalıdır. Milli eğitimde çocuklarımız modası geçmiş ideolojik şartlanma içindeki kimselere teslim edilmemelidir. Federal yapı zorlamaları çoktan çökmüş ve mevta olmuştur. Bunlarla hala uğraşıp zaman kaybedilmemelidir. Ambargolar kaldırılmalıdır. Bütün anlaşma ve yaklaşmaları Rum kesimi ve onu kullanan malum ülkeler sabote etmiştir. 2017’de Montana’da aynı çabalar çökmüştür. Ortak zemin bulma arayışları Rumlarca sona erdirilmiştir. Bir ara Kıbrıs Türküne adalılık kimliği bile tavsiye edilmiştir. Unutulmamalı ki, KKTC rahmetli Denktaş’ın Türklüğe önemli bir emanetidir.
Prof. Dr. Mustafa E. Erkal