Harf, şapka ve kıyafet devrimi için "bir gecede cahil kaldık, kara çarşaf dindir, aksi dinsizliktir" diye suçlama yapanlar için bir bilgisel hazırladım. Gelin tüm bu yeniliklere birde Osmanlı tarafından bakalım ve aslında yenilik fikrinin nerelere kadar gittiğini beraber görelim.
Öncelikle değinmemiz gereken konu dil. Latin Harflerine geçilmesi hususu, Osmanlı’nın son dönemlerindeki reformist hareketler içerisinde pek çok kez gündeme gelmiş, kimi zaman bu konu hilafet makamına kadar ulaşmış ve üzerinde tetkik ve incelemeler yapıla gelmiştir.
Latin Harflerine geçilmesi konusundaki ilk gündem 1850 yılında ortaya atılmıştır. Türkçe üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Azeri yazar ve bilim adamı Mirza Fethali Ahundzade Efendi, Türkçenin Arap Alfabesi ve Fars gramer yapısı ile kullanılmasındaki zorlukları tetkik etmiştir.
Hem kullanılması hem de öğrenilmesi açısından ortaya çıkan müşkülleri belirten bir çalışma yaparak Osmanlı Hükümetine sunmuş, çözüm olarak da Latin Harflerinin kullanılmasını teklif etmiştir.
Mirza Fethali Ahundzade Efendinin teklifi halife Abdülmecit tarafından incelenip dönemin bilim kurumu olan Encümen-i Daniş’e sevk edilerek tetkik edilmesi istendi. Ali Paşa, Fuat Paşa, Mustafa Reşit Paşa ve Cevdet Paşa bu tetkik ve teşhisi dikkate alıp görüşlerini bildirdiler.
Olumlu görüşlerini bildiren Paşalar, çalışmayı siyasi yönleriyle düşünülmek üzere zapt altına alarak,Mirza Fethali Ahundzade Efendiye müspet çalışması için mecidiye nişanı vererek kendisini onurlandırdılar.
Konu üzerinde tetkiklerini gerçekleştiren Encümen-i Daniş, tetkiklerini siyasi mecraya nüfuz ettirse de neticelenememişti ancak Latin Harflerinin kullanımı ile ilgili fikir pekala reddedilmemiş, söz konusu teklif dinsizlik ya da zındıklık olarak adlandırılmamıştır.
Sultan Abdülmecit döneminde gündeme gelen Latin Alfabesinin kullanılması meselesi her ne kadar itibar görmüş olsa da dönemin şartları gereği gerçekleştirilememiş ancak reform hareketleri içerisinde bir gündem maddesi olarak canlılığını korumuştur.
Abdülmecit’in vefatı ve 2. Abdülhamid Han’ın hilafet makamına geçmesi ile daha da canlanan reform hareketleri, Latin Alfabesinin kullanılması meselesini yeniden gündeme getirmiştir.
Bu doğrultuda çalışma yürüten Arnavut kökenli Abdül ve Şemsettin Sami kardeşler, Latin harflerinden esinlenerek adına İstanbul Alfabesi dedikleri yeni bir Alfabe geliştirmiş ve okullarda okutulması için kitap basmışlarsa da yeteri kadar yaygınlık kazanamamıştır.
Abdülhamid Han, Saltanat makamından indirildikten sonra kaleme aldığı “Siyasi Hatıralarım” kitabında naklettiği bilgilerde Latin Harflerine geçilmesi yönündeki düşüncelerini şöyle açıklamıştır ;
“Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin Alfabesini kabul etmek yerinde olur. “ (Siyasi Hatıralarım, Sayfa 192)
Dil için,her ne kadar amacına ulaşamamış olsa da; 1892 yılıında vermiş olduğu fetvada 2. Abdülhamid Han, Çarşaf giyilmesini art niyetli insanlar tarafından suistimal edilmemesi ve toplumsal huzur için bir gereklilik olarak görmesi sebebiyle yasaklamıştır.
Çarşafı, Sultan II.Abdülhamid'in yasaklattığını bilmeyen II.Abdülhamid hayranı Evladı-ı Osmanlı, çarşafa karşı olanlara İslamafobik diyor. Evlad-i Osmanlı dedikleri hacı dedelerinin mirasını kumarda yiyen veletlerden başka bir şey değil(!)
Kaynaklar; Fevziye Abdullah Tansel,“Arap Harflerinin Islahı ve Değiştirilmesi Hakkında İlk Teşebbüsler ve Neticeleri (1862-1884)”, Belleten, Cilt: XVIII, Sayı 66, Nisan 1953, s. 223-249 . Hüseyin Sadoğlu, Türkiye’de Ulusçuluk ve Dil Politikaları, İstanbul 2003;
Bilgin Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar. Ziya Gökalp, “Osmanlı İmlasının Tarihi 2”, Genç Kalemler, Cilt II - Sultan Abdülhamit , Siyasi Hatıralarım