Allah’ın yeryüzünde yaratılmışlara canlılara en büyük hediyesi merhamettir. Merhamet; kalpleri kin, öfke ve intikam gibi hastalıklardan temizlemektir. Irkı, rengi, ne olursa olsun “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” anlayışıyla can taşıyan her varlığa kalp inceliği gönül yumuşaklığı ve muhabbet nazarıyla bakmaktır.

Merhameti olmayın adaleti, adaleti olmayanın da merhameti olmaz. Adalet ve merhamet ikiz kardeş gibidir. Aile içi şiddet ve cinayetlerin güncelliğini koruduğu çağımızda merhamet eğitimine her şeyden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Aileden başlayarak, okulda, sokakta ve toplumun tüm kurumlarında adaleti tesis etmenin en önemli yolu merhametten geçer. Merhamet ve adalet kavramlarının ilk verileceği yer hiç şüphesiz başlangıçta aile ocağı ve daha sonra okullardır. Çocuklarımıza, vurup düşürmenin değil, tutup kaldırmanın; erdemin, bencillikte değil, merhamet ve iyilikte gizli olduğunu okullarda vererek gelecek neslin dünyaya düzgün bir yerden bakmasını sağlamız gerekir.

Türkiye’nin teknik anlamda eğitim sorunundan daha çok, insan yetiştirme sorunu vardır. Anaokulundan başlayarak üniversite bitene kadar 17-18 sene eğitim yapıyoruz yine de kötülükleri önleyemiyoruz. Maalesef modern toplumun çocukları sadece kendi başarısını gözetmesi, başka çocukları önemsememesi üzerinde kodlanıyor. Eğitim sistemi ve ebeveynler olarak son 40-50 yıldır akademik başarıya odaklandırıldık. Çocuklarımızı başarılı olmaları için bir çılgınlık halinde bir sınavdan öteki sınavlara sokarak bir yarışın içinde tutuyoruz. Çocuğumuz yarışma ve başarı odaklı eğitimdeki rekabet ve hırstan dolayı rakip gördüğü herkesin ezilmesi gerektiğini düşürerek zulmetmeye başlayabilir. Oysa merhametli olmak, ikramda bulunmak, mükemmel olmaktan çok daha iyidir.

“Mükemmel değil, merhametli çocuklar yetiştirin. Karıncaları ezmeyen, ağaç dallarını kırmayan, çiçekleri ezip geçmeyen, sevgiyi hissetmeyi ve hissettirmeyi bilen çocuklar.” (1)

Kapitalist düzenin mimarı olan Batı tasavvurunda “İnsan insanın kurdudur. / Büyük balık, küçük balığı yutar. / Altta kalanın canı çıksın” paradigması hâkimdir.  “Gelinen noktada Batı düşünce ve düşünme biçimini temel alan eğitim sistemimiz, evrensel ölçütleri birinci plana alan bir anlayışla sadece öğretime odaklanmış, bireyin duygu, ruh, gönül ve vicdanını dikkate almayan, kendi gerçeğinden uzaklaşmış nesiller yetiştirmeye devam etmektedir. Oysaki eğitim ruh inşa eden bir sistemdir. Kapitalist, modernist ve nihilist bir paradigmayla evrensel insan yetiştirme tuzağından kurtularak kültür temelli eğitim yapılmadıkça gerçek bir eğitim yapılamaz.” (2)  

Nurettin Topçu, “ilköğretimde, ruhun terbiyesi; ortaöğretimde, aklın terbiyesi; yüksek öğretimde ise ihtisaslaşma olmalıdır” der. Çocuklarımıza daha ilköğretimde ruhun terbiyesi çerçevesinde merhamet eğitimini verirsek sonraki süreçte diğer öğrendiklerini bunun üzerine bina edebilir.

Bu nedenle eğitim ve öğretimin temelinde merhamet olmalıdır. Merhamet eğitimi; kalbin katılığını, kabalığını ortadan kaldıran, pasını silen, kin, öfke, intikam, şehvet ve ihtiras gibi kötü huylardan kalbi temizleyen bir eğitimdir. Merhametten yoksun bırakılan insan, aklıyla daha sistematik, zulümlere ve zorbalıklara imza atarak. “Hayvandan da daha aşağı” bir seviyeye inebilir.

İki dünya savaşını çıkarmak, Nagazaki’de, Hiroşima’da ve bugün Gazze’de, Doğu Türkistan’da olduğu gibi milyonlarca insanın ölmesine ve sakat kalmasına sebep olmak, “merhamet” ile tüm irtibatlarını kesmiş insanların işidir. Asrımızın, nemrutlarına ve zorbalarına karşı, dünyamızı emin bir yer kılmanın tek yolu Merhamet Eğitimidir.

Nazi zulmünden kurtulmış bir okul müdürünün okuldaki öğretmenlerine yollamış olduğu mektupta; “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar… Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma ve matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak önem taşır.”

Maarifle gelinen nokta felekati ve çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor. Eğitim zihne yığılan bilgi ve sınavlardan ibaret hale getirilmiş durumdadır. Ders kitaplarında ve maddenin   ve menfaatin tanrı haline getirildiği bir algı ve anlayış enjekte ediliyor. Bu eğitim yöntemiyle asıl problemin farkında bile olmadan karşı taraf iktidarda değilken muktedir oluyor. 

Bu nedenle ders kitaplarının dilinin değiştirilerek bizim eğitim anlayışımız doğrultusunda toplumun temel inançlarına uygun hale gelmesi lazım. Eskimeyen klasik temel eserlerimiz, Mesnevi’de, Bostan Gülistan’da, Beydaba’da, Dede Korkut’da geçen hikayelerden yola çıkarak merhamet, adalet, iyilik, diğergam olmak gibi değerlerle çocuklarımızın ruhlarını sağlam temeller üzerine örmemiz gerekiyor. Aksi takdirde acımasız, merhametsiz, altta kalanın canı çıksın ya da başarı odaklı eğitim yarışı bizi de çocuklarımızı da bitirebilir.

Maalesef Son yıllarda modern eğitim anlayışı diyerek sosyal medya fenomenlerinin öğütleri ve kişisel gelişimcilerin tavsiyeleri ile çocuk yetiştiriyoruz. Geleneklerimiz ananelerimiz örf ve adetlerimiz varken, onları beğenmeyip; birkaç kitaptan alıntı yaparak takipçi çoğaltmak için hiç çocuk büyütmeden çocuk eğitimi kitapları yazan çağdaş tiplerin peşine düştük. Dijital dünyanın hız ve haz girdabı ile asosyalleştiren insanımız yolda birisi bir kazaya uğrasa ona merhamet nazarıyla bakıp kurtarmak yerine ilk olarak selfie çekimi yapmayı düşünüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın son koymuş olduğu adabı muaşeret derslerinin içi iyi doldurulursa bu konuda olumlu bir adım olarak kaydedebiliriz. Ancak “Merhamet Eğitimi” ilk önce ailede, anne ve babayla başlar. Aile olarak davranışlarımızla da merhamet eğitimini evde vermemiz ve  örnek olmamız gerekiyor. Birisine yardım ederken, hayvanlara şefkat ve sevgi gösterilirken çocuklarımızla beraber yaparak onların iyilik yapma, iyiliği çoğaltma ve merhamet duygularını beslemeliyiz. Eğer sadece puan ve başarı hikayeleri anlatıp arkadaşlarıyla kıyaslama yapıp öne geçme gibi örneklerden bahsedersek çocukta merhametten ziyade hırs ve rekabet duyguları gelişecektir.

Merhamet konusunda, Necip Fazıl Kısakürek’in eserinden sinemaya uyarlanan Reis Bey herkese tavsiye edeceğim en güzel filmlerden. Filmde geçen manifesto gibi cümlelerle yazımı bitiriyorum.

“Ağlayanlardan olmak varken ağlatan olmak reva mıdır? / Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz. /Siz merhametten ve acıma duygusundan yalnız zarar geleceğine inanmışınız. /Baş aşağı bir cemiyeti başyukarı edecek bir anlayış ancak merhamet temeli üzerine kurulabilir”

Mustafa ALTINSOY

1.Doğan Cüceloğlu

2.İsmail Aydoğan. Kültür temelli eğitim

Tüyler ürpertici eğitim gerçeğimiz! Tüyler ürpertici eğitim gerçeğimiz!

Editör: Kerim Öztürk