Sivas (1978 Eylül) Kahramanmaraş (Aralık 1978) Çorum (Mayıs-Temmuz 1980 ) Sivas / Madımak (1993) olayları sanılanın ve görünenin çok ötesinde bir stratejinin saha uygulamaları olarak tasarlanmıştı. Önce, master planları titizlikle yapılmış mezhepsel bir travma yaratılacak, sonrasında derinleştirilecek, devamlı kanayan, tedavisi olanaksız bir yaraya dönüştürülecekti. Amaç, Alevilik Sünnilik üzerinden başlatılacak boğazlaşmayla aynı milletin evlatlarını bir arada yaşayamaz hale getirmekti. Amaç Türkiye’yi bitmez tükenmez bir mezhep kaosuna sürüklemekti. Amaç, Türkleri mezhep farklılığı üzerinden birbirlerine yabancılaştırmak ve düşmanlaştırmaktı. Amaç, Alevi inanç ve kültüründen gelen Türkleri, sahipsizlik duygusuna sürükleyerek, merkeze yabancılaşıp içe kapanmalarını, gettolaşmalarını sağlamaktı.

Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu? Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu?

12 Eylül 1980 öncesi, Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum gibi, Alevi/Sünni yurttaşlarımızın bir arada yaşadığı iller, gelecekteki büyük çatışmanın yerel provaları olarak kurgulanmıştı. Madımak için ayrı bir başlık kullanılmalıdır. Çünkü Madımak çok daha derin ve sinsi bir stratejinin laboratuvarı olarak tasarlanmıştı. Madımak, yıllar geçtikçe derinleşecek ve sürekli kanayacak seçilmiş travma olarak düşünülmüştü. Madımak üzerinden yürütülecek sistematik toplum mühendisliği ile bin yıllık damıtılmış inanç kültür sentezimiz Alevilik, Türklüğe ait değerlerin tamamen dışında ayrı/farklı kimlik olarak yeniden tanımlanacaktı.

Türk Aleviliğinin manevi önderi, Serçeşmesi Hacı Bektaş-ı Veli, manevi merkezi (Sulucakarahöyük) Hacıbektaş’tır. Manevi merkez ve manevi otorite, Türk/Türkmen Aleviliğinin değişmezleridir. Sosyolojik gerçekliğimiz, bin yıllık inanç kültür sarmalımız, geleneksel Alevilik yerine, Türklük ve Türkiye karşıtlığı temelinde, emperyal yazılımlı sentetik Alevilik girişimi bilinmeden yaşanılan süreç anlaşılamaz. Hiç kuşkusuz diğer AB üyelerinin de benzer hesapları vardır ama, Sentetik Alevilik girişimin amiral gemisi Almanya’dır. Almanya, yazılımını yaptığı ve fonladığı sentetik Alevilik yoluyla, sosyolojik Aleviliği dönüştürmek, yeniden tanımlamak ve Berlin’in denetimine sokmak istemektedir. Bu nedenle, Anadolu Aleviliğinin kutsallarının, geleneksel hiyerarşisinin, dedelik kurumunun, geleneği yaşatan ritüellerinin, ocakların, müsahiplik, taliplik gibi kavramların Alman Aleviliği açısından hiç bir önemi yoktur. Tek cümlelik özetle Alman imalatı Aleviliğin hedefi manevi merkezi Berlin’e, manevi önderliği Hacı Hans Veli’ye vererek Anadolu Aleviliğini bitirmektir!

Yukarıdaki açıklamalardan sonra, sosyolojik Aleviliğin, sentetik Alevilik içinde eritilmesinden Almanya’nın kazancı ne olacaktır sorusunun cevabına gelebiliriz. Almanya kendisini, Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyamadığı, aksine dışladığı Alevilerin, inanç ve kültürlerini özgürce yaşayabildiği bir özgürlükler ülkesi olarak gösterecektir. Yine Almanya, fonladığı federasyon, konfederasyonlar ve benzeri oluşumlar aracılığıyla önemli bir kitleyi Türkiye aleyhine kullanma olanağına kavuşacaktır. Bu yolla mezhep makyajlı etnik stratejinin hayata geçmesi sağlanacaktır.

Almanya’daki bu türden sentetik oluşumların neredeyse tamamının yönetici kadrosunun HDP’li olması üzerinde düşünülmelidir. Feodal despotluğun, Dersim kalkışmasını tersyüz ederek, isyan önderi Seyit Rıza’yı Hüseyinleştirip Cumhuriyet’i Yezitleştirme, Postmodern Alman Aleviliğinin önemli bir boyutudur. Cumhuriyet’e karşı dış destekli etnofeodal kalkışmayı, Alevi kıyımı olarak yansıtmanın arka planı üzerinde düşünülmelidir.   Cumhuriyet’in getirdiği çağdaş değerlere feodal direnişten başka bir şey olmayan Dersim kalkışması, Alevi algısında Kerbela kıyımı ile eşitlenebilirse, Atatürk ve Cumhuriyet Aleviler için pozitif değerler olmaktan çıkarılmış olacaktır! Sonuç olarak, etnik ayrılıkçı Dersim isyanı, Kerbela üzerinden aklanacak, Anadolu Aleviliği, siyasal Kürtçülüğün denetiminde ihtiyat gücü olarak konumlandırmanın yolu açılacaktır.

2 Temmuz 1993 Madımak katliamının ardından 5 Temmuz gecesi PKK, Erzincan/Kemaliye/Başbağlar köyünü bastı. Sünni inançlı Türklerin yaşadığı köy bilinçli bir şekilde seçilmişti. Terör örgütü, köyün yetişkin erkeklerini camiye doldurup kurşuna dizdikten sonra ateşe verdi. Başbağlar kıyımını düzenleyen üst akıl, Madımak’ın öcünü Alevilerin doğal müttefiki PKK’nın alabileceği, siyasal Kürtçülüğün Alevilerin doğal müttefiki ve koruyucusu olduğu algısını yerleştirmek istemişti. Aynı üst akıl, Madımak/Başbağlar metaforu üzerinden etnik ve mezhepsel boğazlaşmanın çift taraflı travmasını inşa etmek istemişti.

Alevilik Sünnilik üzerinden Türkleri ayrıştırmanın, yabancılaştırmanın, düşmanlaştırmanın yerel provaları gündelik yaşam içinde sistematik olarak sürdürülmektedir. Alevi inanç ve kültüründen gelen yurttaşların evlerine, işyerlerine konulan çarpı işaretleri, aşağılayıcı, tehdit edici yazıların büyük stratejinin minyatür uygulamaları olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Son paragrafta yine Almanya’ya dönelim. Almanya, ülkesine kapağı atan kimi Madımak katliamı sanıklarını, yargılama süresince defalarca istenmesine rağmen niçin iade etmediğinin cevabını vermelidir. Sosyolojik gerçekliğimiz, zenginliğimiz olan Türk Aleviliğinden niçin rahatsız olduğunu, niçin bizim Aleviliğimizin DNA sı ile oynadığını açıklamalıdır. Yakın geçmişte Cumhuriyet düşmanı Cemalettin Kaplan’ın, Anadolu Federe İslam Devleti bayrağı altında Türkiye’ye senelerce kin kusmasına göz yummasının hesabını vermelidir.

Dış destekli, dış kurgulu, Türkiye’yi etnik ve mezhepsel boğazlaşmasının mezbahasına çevirmek isteyen hain stratejinin ürünü Madımak katliamının bağnaz kundakçılarının, büyük oyunun son halkası olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. Hüseyin Maskeli Yezitliğin, Pir Sultan maskeli Hızır Paşalığın, büyük oyundaki masumiyet ambalajlı ihanetleri daha fazla zaman ve daha çok can yitirilmeden görülmeli ve deşifre edilmelidir.

Madımak katliamının 30.yılında yitirilen bütün canlara saygı ve rahmetle

Editör: Kerim Öztürk