Anayasa Mahkemesi’nin cezaevinde tutuklu TİP’li Milletvekili Can Atalay için verdiği “hak ihlali” kararı sonrası Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’ne suç duyurusunda bulunması üzerine “Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmekle görevli olan” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nihayet konuştu ama kaosu büyütmeye dönük tavır koydu...

Erdoğan, “Şu an itibarıyla Yargıtay'ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar” dedi.

Erdoğan, “Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş Meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz." diye konuştu.

***

Dünkü yazımda “Öyleyse hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir.” değerlendirmesi yapmıştım. Erdoğan’ın Anayasa ile ilgili sözleri bu değerlendirmemin doğru olduğunu gösteriyor.

Erdoğan, Anayasa yapma yetkisi konusunda “halkı yanıltıcı bilgi” veriyor! Çünkü “yeni anayasa”ları elbette bütün dünyada parlamentolar yapar ama devlet kurulurken...

Anayasa değişikliği yapma yetkisi elbette Meclis’tedir ama herhangi bir meclis, “Yeni Anayasa” yapmaya kalkışırsa, mevcut devleti yıkıp yerine başka bir devlet kuruyor demektir. Bu da Türk Anayasası’nda “Başlangıç” ilkeleri ve ilk dört madde ile engellenmiştir.

Başlangıç ilkelerinde, “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” denilmiştir.

Yani millet adına yetki kullanan Meclis’e, devleti yıkıp yeni bir devlet kurma yetkisi verilmemiştir!

“Bir gün Meclis böyle bir girişimde bulunabilir” diye de Anayasa’nın dördüncü maddesi şu şekilde yazılmıştır:

“Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

Bu madde Meclis’i de bağlar. Meclis, devletin kuruluş ilkelerinden ayrılırsa gayrimeşru duruma düşer.

Kısacası, Türk Milleti’nin egemenlik hakkına Meclis de el uzatamaz!

***

Türk Milleti’nin egemenlik hakları, dışarıdan çok doğrudan iktidar tarafından tehdit edilmektedir!

Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu? Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu?

Adalet ve Kalkınma Partisi eski Merkez Karar Yürütme Kurulu üyesi Ayhan Oğan, 2017 yılında CNN Türk kanalındaki bir tartışma programında “Bu halk bir devrim yaptı. Vesayet sistemini bitirdi. Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin, bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır” demişti.

İşte şimdi, yargıda yapay bir kaos çıkararak devleti yıkıp yeniden kuracak Yeni Anayasa adımını atmak istiyorlar...

***

Ankara Üniversitesi Senatosu da 30 Aralık 2003 tarihinde bir toplantı yaparak, basın açıklamasında bulunmuştu. Açıklamada şöyle deniliyordu:

“Bir devletin temel kuruluşunu belirleyen kurallar, o devletin anayasasını oluşturur. Bu oluşumda bazı ilkeler vardır ki, devletin bir bakıma varlık koşuludur. Bu temel ilkelerin sorgulanması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması düşünülemez; çünkü bu tür bir girişim, devletin de varlığının sorgulanması, değiştirilmesi veya sona erdirilmesi anlamına gelir.”

Türk Milleti, Erdoğan’a veya Meclis’e devletin sona erdirilmesi gibi bir yetki vermemiştir. Bu adımı da atmaya niyet ettikleri anlaşılıyor ama kaos çıkararak dolaylı yollara başvuruyorlar. Türk tarihinde böyle bir utanç hiç yaşanmamıştır...

Bazı uyanıklar da Can Atalay’ı kastederek, “Ne yani bir komünisti mi savunuyorsun?” diye soruyor... Hayır, vatandaşı olduğum Türk devletini savunuyorum, çünkü bu savunma, Anayasal bir vatandaşlık görevidir, ayrıca “Birinci vazife”dir!

Editör: Kerim Öztürk