İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bir açıklama yaptı ve "Diyarbakır-Kulp Kaymakamımız Burak Akeller, Cuma Hutbesi'nde ‘şehitlerimiz ile ilgili kısmı okumayan’ cami imamına okuması için hatırlatmada bulunmuş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gönderdiği metnin tam okumasını sağlamıştır. Yaşanan olay sonrası gündeme getirilen iddialarla ilgili Bakanlığımız tarafından konuyla ilgili inceleme başlatılmıştır. İncelemenin sonucu beklenmeden kimi sosyal medya hesaplarınca yapılan yorum ve eleştiriler maksatlıdır. Konuyu yakından takip ediyoruz." dedi.

***

Bakanın bu açıklamasına cevap veren inşaat mühendisi Bahadır Eren, "Ülkemizin ve cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını anmayan imamlara da var mı bir uygulamanız Sayın Bakan?" diye sordu...

Olayı özetlemeye gerek yok. Bakanın açıklamasında var. İmamın darp edildiğini öne sürerek rapor alması ve raporda da "dizinde yüzeysel bir çizik var" denilmesi, olayla ilgili imamı destekleyen Memur-Sen genel başkanının, FETÖ'ye destek açıklamalarının ortaya çıkması, Diyarbakır Barosu'nun da "olayı takip ediyoruz" açıklaması yapması da diğer gelişmeler...

***

Burada olay, imamın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gönderilen hutbenin, şehitlerle ilgili bölümünü okumamasıdır, imamın tartaklanması değil...

Kaymakam, imamla ilgili bir ihbar almış olmalı ki, camiye gitmeden önce Diyanet'in gönderdiği hutbeyi okuyor... Öyle ya, hutbeyi okumamış olsa, bir bölümünün atlandığını nereden bilecek? Beklendiği gibi imam o bölümü okumdan geçiyor, kaymakam da gereğini yapıyor...

Tabii kaymakam her ne kadar ilçede çalışan bütün memurların amiri de olsa, imam hakkında idari yetki Diyanet İşleri Başkanlığı'ndadır. Yalnız Diyanet İşleri Başkanı, olayla ilgili bir açıklama yapmamış ve gönderdiği hutbenin bir bölümünü okumayan imam hakkında müfettiş görevlendirmiştir...

Diyanet İşleri Başkanı’nın da "Ayasofya, ibadete açılıyor" denildiği zaman, ilk cumayı kıldırırken “Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” diye Atatürk'e lanet okumuşluğu vardır... Atatürk'ün, Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalansın diye Sovyetler Birliği'ne jest yaptığını bilirler ama söylemezler... Yoksa İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nin egemenliği Türkiye’ye ait olmayacaktı... Yoksa bundan mı rahatsızdırlar? Hani Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni savunan amirallere soruşturma açılmış, bazıları da tutuklanmıştı ya... İktidar böyle bir iklim oluşturmuştu da vatanı savunmak suç sayılıyordu ya...

Kaldı ki Atatürk, Ayasofya'yı cami olarak kaydettirmiştir... Bir de millî bayramlarda ve 10 Kasım'da bile Atatürk'ün ısrarla hutbelerde anılmaması gerçeği vardır...

Kaymakam işte bu şartlarda elinden geleni yapmıştır.

Türk devrimi ve camiler! Türk devrimi ve camiler!

***

Bir de "imamın okumadığı hutbenin o bölümünde ne deniliyor?" diye bakalım. Hutbenin o bölümü şöyle:

“Geçen hafta hain bir terör saldırısı nedeniyle vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki, Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir. Onlar, kendilerine müjdelenen cennet nimetleriyle sevinmektedir. Şehitlerimizi ve gazilerimizi yetiştiren anne babalar başımızın tacıdır. Onların eş ve çocukları en değerli emanetimizdir.

Biliyoruz ki, Allah’ın yardımı müminlerle beraberdir ve zafer inananlarındır. Vatanımıza göz diken, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e düşmanlık besleyen, Filistin’de bebek, kadın, yaşlı demeden masumları katleden işgalci zalimlere gelince, onlar, mutlaka kaybedeceklerdir.”

Siz, Kulp İlçesi Kaymakamı olsanız, şehitleri anmak istemeyen bir imama müdahale etmez miydiniz? Şehitlere dua etmeyen imamın kimlere dua ettiği bellidir... Varsın o dua ettikleriyle beraber olsun!

Editör: Kerim Öztürk