Bir fıkrayla başlayalım.

Bir ilde çok sevilen bir vali varmış. Şehrin ileri gelenleri günün birinde, “Sayın Valim, bir sonraki dönemde sizi şehrimizde belediye başkanımız olarak görmek isteriz.” diye kendisinden ricada bulunmuşlar. Vali de “Ben Valiyim, ne gerek var.” gibi tavır takınarak pek sıcak bakmamış. Ancak daha sonra belediyelerin bütçesi ve mali imkânları veya belediye başkanının havası iyi olduğundan mıdır nedir, seçim yaklaştığı zaman şehrin ileri gelenlerini çağırmış. Gelenler “Buyurun Sayın Valim, bizi çağırmışınız, bir emriniz mi var?” deyince o da maksadını açıklamış. “Biliyorsunuz seçim yaklaştı, sizler de benim belediye başkanı olmamı istemiştiniz. Ben de niyetlendim, belediye başkanlığı için müracaat edeceğim. Sizin de desteklerinizi almak için çağırdım.” deyince, daha önce sandalyelerin ucuna oturup saygılı bir şekilde davrananlar, arkalarına yaslanarak ayak ayak üstüne attıktan sonra, “Vali Bey, hele kahveleri söyle de bir düşünelim.” demişler.

Siyasetin çok içinde olmadım, ancak çok dışında da kalmadım. Birkaç kez aday adayı ve aday oldum, ancak pek başarılı olamadım. Başarılı olamayışımın sebebi bu yazı okunduğunda daha iyi anlaşılacaktır.

Bu makalede gerek geçmişteki cemiyet hayatımdan, gerek bürokraside ve çevremdeki yaşayanların deneyimlerimden yola çıkarak bazı tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Siyaset; millete hizmet amacının dışında, güç elde etme ve zenginleşme aracı olarak kullanıldığı gibi bazılarınca iman edilmesi gereken bir din olarak da görülmektedir. Bu noktada, kullanılan siyaset dilinin bazen çok çirkin olduğunu, insanımız arasında yaşanan derin kırılmaların da sebebi olduğunu düşünüyorum.

Bir hatıra ile devam edelim:

Eğitimi siyasetten arındırmak pek mümkün değildir. Eğitim, hayatın bütün alanını ilgilendiren bir konu olduğu gibi siyaseti de ilgilendiren bir meseledir. İşte bu idealist düşüncelerle Türkiye’nin en önemli sorununun eğitim olduğunu düşünerek birikimlerimizi parlamentoda değerlendirelim diye 2015 yılında memleketim Erzurum’dan milletvekili aday adayı oldum. Fakat adaylık sürecinde yaşadığım bir olay benim bütün idealist duygularımı alt üst etti.

Temayül yoklamasında kendimizi, düşüncelerimizi, projelerimizi anlamak için ilçe teşkilatlarını tek tek gezip görüştük. Teşkilatlarda sizi sigaya çekerek size oy verecek delegelerin eğitim seviyesi ise genelde pek yüksek olmuyor, ama adayları dinleyip temayülde hakkınızda onlar karar veriyorlar. Genel merkez, bu oy oranlarına göre bir kanaat oluşturuyor. Bir ilçe teşkilatında millî eğitimle ilgili projelerimi, düşüncelerimi anlatıyorum. Eğitimde geldiğimiz noktayı, yapmamız gerekenleri, çözümlerini anlatıyorum. “Ben İl Millî Eğitim Müdürlüğü yaptım, memleketin eğitimde durumu iyi değil. O nedenle görevimden istifa ederek milletvekili adayı oldum.” diyerek meclise girdiğimde eğitimle ilgili yapmak istediklerimi anlatmaya çalıştım. İdealist bir şekilde düşüncelerimi anlatırken ilçe başkanı dedi ki; “Hoca’m, sen böyle güzel anlatıyorsun da bizim teşkilat için para lazım. Teşkilata ne kadar para vereceksin? Kim daha çok bağış yaparsa biz temayülde ona oy vereceğiz.” deyince benim bütün idealim bitmişti. Tabi kısıtlı bir bütçe ile yola çıkan bir memur olarak ne cevap verebilirdim? Baktım, ölçüler değişmiş.

Şimdi aday olacak arkadaşlar; seçimden önce, yağmur, çamur demeden yollara düşecek. Mahallelere, köylere, kahvehanelere, toz toprak yokuşlara, yoksul semtlere gideceksiniz. Halkın en fakirini, en garibanını bulup onlarla çay içecek, sofrasına bağdaş kurup oturacak, fotoğraflar çektireceksiniz.

“Ben de sizdenim, benim de babam işçiydi, kuru ekmek, yavan çorbayla büyüdüm. Dağda, koyun güttüm, tarlada ekin biçtim, sokakta simit sattım. Ayazda üşüdüm, delik ayakkabı, yamalı pantolon giydim. Karatahtalı okullarda okudum, sizin içinizden biriyim.” diyerek ideal düşüncelerinizi, kendinizi, davanızı anlatacaksınız.

Seçildikten sonra ise etrafınız hemen “Kifayetsiz muhterisler” tarafından sarılır ve her şey birden değişir. Sihirli altın rozet yakaya takılınca değişim daha görünür hale gelir. Oy verdiği için sizi satın aldığını zannedenler, beklentisi olanlar zamanla yavaş yavaş eleştirmeye başlar. Mülki amirden randevu dahi alamayanlar, sizden hesap sorar hale gelir.

Bir anekdot ile devam edelim.

Manisa’da görev yaptığım yıllarda bir vekil anlatmıştı. “Gece 12.00 civarında telefonum çaldı, açtım. Arayan kişi, ‘Sayın vekilim, benim hanım çok hasta, Soma Devlet Hastanesine getirdik; ilgilenen yok, yardımınızı istiyorum.’ deyince ona dedim ki, ben Ankara’dayım Kaymakam Bey’i arayın. O da bana ‘Sayın vekilim, bu saatte Kaymakam aranır mı?’ dedi.

Evet, vatandaş kaymakamı arayamaz ama siz seçilmiş olduğunuz için verdiği oyunun karşılığı olarak gecenin ya da gündüzün uygun olan olmayan herhangi bir saatinde sizleri arayarak devamlı ilgilenmenizi isteyecektir. “Siyaset, insan idare etme ve insan kahrı çekme sanatıdır.” Seçilmişlerin böyle şeylere de hazır olması, yüksünmemesi gerekir"

Makamdan düştükten sonra da ilk önce zamanında etrafınıza kimseyi yaklaştırmayan “Kifayetsiz muhterisler” sizi terk ederek uzaklaşır. Koltuktayken size ulaşamamış, haklı ya da haksız olarak işini yaptıramamış olanlar, her gördüğü yerde sizden hesap sormaya kalkar. Bu nedenle birçok siyasetçi, bir daha seçilemeyince kendi seçim çevresini terk ederek başka illerde yaşamaya başlıyor.

“Bu dünyada makam sahibi olmak rüyada define bulmaya benzer.” derler. Hiçbir şey ahiretinizi zayi etmeye değmez. Zaten siyasette, yazan, düşünen, gerçek düşüncelerini anlatanı pek istemezler. Bazen çok makbul olmayan insanlara da yağcılık yapmak, “başüstüne efendim” demek mecburiyetinde kalabilirsiniz.

“Siyaset, dosta tavsiye edilmeyecek ama düşmana da bırakılmayacak bir alandır.” gibi idealist düşüncelerle yine de aday olduysanız milletin kafasını karıştıracak, bedavacılığa itecek, hayalci, gerçekleşmesi zor vaatlerde bulunmayın. Niye aday oldum? diyerek niyetlerinizi kontrol edin. Memlekete gerçekten bir şeyler yapabilmek için mi? Yoksa köşeyi dönmek, ön plana çıkmak, para kazanmak için mi? Biliyorsunuz, ameller niyetlere göredir. İki insan aynı işi yapar, fakat biri sevap biri günah kazanabilir.

Bir sonraki yazımda isabetli adaylar nasıl seçilebilir? konusunu yazmaya çalışacağım.

Yazımın sonunda muhtemelen aday olmuş bir devlet yöneticisinin tecrübe kokan, esprili şiirini paylaşmak istedim. Hakkınızda hayırlısı olması dileğiyle. Kalın sağlıcakla.

Mustafa ALTINSOY - 23 Aralık 2023

ADAY ADAYI ADAYI

Sçimde adayım dedim hanıma
Toptan kaybedersin bulaşma dedi
Bir kap yemek koyup çöktü yanıma
‘Kap’tan kaybedersin bulaşma dedi

Pek mesaj vermiyor bıyık uçların
Burun desen aynı burnu koçların
Göbeğin yok dökük değil saçların
Tipten kaybedersin bulaşma dedi

Görünüşte sende yoksa da sorun
Olmalı mutlaka aklından zorun
Kesin eksik çıkar sağlık raporun
Tıptan kaybedersin bulaşma dedi

Maaş zor yeterken kredi kartına
Nasıl uyacaksın aday şartına
Seçim masrafları biner sırtına
Cepten kaybedersin bulaşma dedi

Mehmetçik donarken aklını oynattı Sarıkamış ah ki ne ah! Mehmetçik donarken aklını oynattı Sarıkamış ah ki ne ah!

Kendini kandırma istek var diye
Tavandan tabandan destek var diye
Duymadın mı onca köstek var diye
Dipten kaybedersin bulaşma dedi

Girdiğin yol seni bak apar topar
Vekil değil kurban adayı yapar
İndirir kuyuya çıkarken kopar
İpten kaybedersin bulaşma dedi

Alışkın değilsin çam devirmeye
Saha ortasında top çevirmeye
Yeteneğin yok ki bel kıvırmaya
Çaptan kaybedersin bulaşma dedi

Birisi laf eder kaldıramazsın
Utanır sıkılır saldıramazsın
İçini boşaltır dolduramazsın
Küpten kaybedersin bulaşma dedi

Eğer hizmet etmek ise niyetin
Mülkî amiri kal Cumhuriyetin
Zaten sallantıda memuriyetin
Hepten kaybedersin bulaşma dedi

Aslan AVŞARBEY (Mülkî)

Editör: Kerim Öztürk