Ey Türk Milleti! Kartalkaya Grand Oteli Yangınını Unutma! Unutturma!
Otuz altısı körpe yavrularımız olmak üzere 78 canımızı kaybettiğimiz ve 51 kişinin yaralandığı Kartalkaya Grand Otel yangını, ne yazık ki henüz üzerinden bir ay bile geçmeden unutulmuş, kamuoyunun gündeminden düşmüştür. Olan ölenlere olmuş, yakınları ise ne yazık ki ömür boyu yürek yangınlarının ateşiyle yaşayacaklardır. Öncelikle ölen canlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelere de sabır ve dayanma gücü diliyoruz.
Ve diyoruz ki: Türk milleti bu felaketi unutmamalıdır. Eğer unutursa, kaygımız odur ki: benzer daha pek çok felâket kapımızı çalacaktır.
Bu yangın, bir kez daha devlet ve millet olarak sorumluluklarımızı yerine getirmemenin nelere mal olacağını bizlere göstermiş oldu. Can emanet almak kolay bir iş değildir. Otel sahibinden başlayıp, bir ilçenin, bir ilin ve illerin sorumluluğu elinde olan kişiler görevlerini hakkıyla yerine getirmek zorundadır. Bir denetimsizlik, bir eksikliği geçiştirmek, bir kontrolü eksik yapmak kaç tane insanın canına mal olmuştur ve böyle devam ederse daha nicelerine mal olacaktır. İşte bunu hiçbirimiz istemeyiz! Hiçbir yetkili de istemez!
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik uyarınca otellerin yangın güvenlik tedbirlerini İtfaiye Teşkilatı kontrol eder. Ruhsatın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait olması durumunda ise denetim yetkisi bakanlığa geçmekte ve bakanlığın itfaiyeden yangın güvenliğine dair görüş alması gerekmektedir.
Turizm işletme belgeli tesislerin ruhsatlandırılması ve denetlenmesi yetkisi Turizm Bakanlığı’na aittir. Peki, bakanlık yetkilileri Grand Kartal Otel hakkında denetimlerini eksiksiz yapmışlar mıdır? Bundan sonrası için neler düşünülmektedir? Öte yandan Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişiklikle bu gibi işletmelerin, Bakanlık’tan Turizm İşletme Belgesi alması gerekmektedir. Anılan Otel’in bu ruhsatı almamış olduğu görülmektedir. Üstelik Bakanlık, 15. Aralık. 2024 tarihinde Otel’de kapsamlı bir denetim yaptırdığını ve nitelikli bir eksiklik tespit edilemediğini ifade etmektedir. Ancak, son tespitlere göre Otel’de, yangına karşıiş görecek ihbar, söndürme, tahliye…sistemlerinin ya hiç bulunmadığı veya çalışmadığı anlaşılmıştır.
Çok başlı ve belirsiz yetki dağılımı kriz anlarında hızlı karar almayı ve müdahale etmeyi geciktirmektedir. Bu olay da bize kurumların hantal kaldığını, yetki karmaşası içinde olduğunu göstermiştir.Umarız bu zafiyetler ve yaşanan vahim sonuçları; ilgililerin, insan canına mal olabileceğini anlamalarına yardımcı olmuştur.
Otelin yangın güvenliği sistemlerinin yetersiz olduğu ve denetimin eksikliği ortaya çıktığına göre mevzuat gereği düzenli olarak denetlenmesi gereken bir otelde bu kadar büyük güvenlik açığı denetim süreçlerinin yetersiz kaldığını, artık yeni çareler üretmenin zorunlu hale geldiğini ortaya çıkarmıştır. Belki de bağımsız denetim kurumlarına ihtiyacın tartışılması zamanı gelmiştir.
Bizler, bu notada çok daha önemli bir konuya parmak basmak istiyoruz:
Kartalkaya Grand Otel şu anda önümüzdeki bir örnektir. Hâlbuki genelde,ülkemizdeki kamu olsun özel osun tüm yapı ve işletmelerin tasarım aşamasından tutun, yapım ve denetim evrelerinde görülen aksaklıklar ve eksiklikler, fizikî tasarımların ve uygulamaların yetersizliği… bunların tamamı, devletin yanlış hizmet doktrini üzerine inşa edilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Devlet, vatandaşa hizmet odaklı değil, hizmeti gösterme saikiyle kurgulanmıştır. Öyle olduğu için bütün kurumlar, hatanın ve daha da önemlisi sorumluluğun kendilerinde olmadığınınispatınave personellerini kollama gayretine düşmüşlerdir. Şayet devletin yapılanması hizmet odaklı olmuş olsaydı işin içinden sıyrılmak yerine hepsi birlikte -kim olduğuna bakmaksızın- önce sorumluları bulup adalete teslim etmeye, ardından hep birlikte ve hızla bundan sonrası için çare üretmeye koyulurlardı.
Öncelikle hukuken ve vicdanen sorumluluk mevkiindeki herkes, daha fazla canımızın boşuna heba olmaması için devleti,insan hayatını önceleyen ruha kavuşturmak için ayağa kalkmalıdır. Bu ülkede hiçbir yetkilinin koltuğu, kimsenin canından kıymetli değildir. Ancak kamuyu yönetebilecek olanlar koltuk sahibi olabilmelidir. Büyük sorumlulukları, altından kalkamayacak kişiler üstlenmemelidir. Herkes sorumluluğun altından kalkabileceğini sanıyor ve koltuğunu bırakmıyor ama altta kalan, ezilen, yanan insanımız oluyor.
Son olarak diyoruz ki:İlgili bütün kurumlar vakit kaybetmeksizin harekete geçmeli, eşgüdüm halinde gelecek için daha güvenli ve insan sağlığını önceleyen yasal düzenlemeleri tamamlayıp hayata geçirmelidirler.