Siz “Repressiya” kelimesini duydunuz mu? Ve siz Sovyetler işgalindeki Türk ülkelerinde Türklere neler yapıldığını biliyor musunuz?

Çok önemli bir çalışma önümde: “Türk Dünyasında Repressiya-Sovyetler Döneminde Türk Halklarına Yapılan Baskılar ve Zulümler” (Editör: Prof. Dr. İbrahim Dilek, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı yayını. 773 s.)

Kitapta her bir Türk ülkesinde repressiyanın anlatıldığı 21 makale yer alıyor.

Neden böyle bir eser?

“Turancılık” bir zaman ülkemizde öcü gösterilmiş ve hiç kimsenin Sovyetler’deki Türkler hakkında bilgi alması istenmemiştir. Çünkü Türkiye’de, kapısı Moskova’ya açık çok etkili sol-komünist yapı vardı. Maalesef bu etki hâlâ sürüyor. (Komünist arkadaşlar! Lütfen gerçekleri görün. Moskova’yla bağlantılı komünizm bitti. Silkelenin ve olanları idrak edin. Siz bu ülkeye, Türk dünyasına lâzımsınız. “Türk dünyası” deyince sakın irkilmeyin, sakın dudak bükmeyin, sakın öfkelenmeyin. “Türk”e alışın. Siz de “Türk”ün içindesiniz.)

Sovyetler dağıldıktan sonra Özbekistan’da ilk Turan Teşkilatı’nı kuran Cihangir Muhammed’le mülâkatımı daha önce vermiştim. Yeri geldikçe hatırlatıyorum. Öncelikle Sovyetler’i idealize eden eski komünistlerimiz o röportajı okumalılar. “Cihangir Muhammed’le Mülâkat” başlığıyla 3 Kasım 2017 tarihli “Orta Asya'ya kapı tam aralanmalı” yazımın altında. (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/orta-asyaya-kapi-tam-aralanmali-395518h.htm)

Türkiye’de ilk defa bir fakülte mezunları, Azerbaycan-Ermenistan’ın ikinci savaşı bitiminde, Turan’a yol açılması tartışıldığı sırada, çok sayıda imzayla “Turancılık Bildirgesi” yayınlamışlardı. Bu fakülte Dil ve Tarih-Coğrafyası Fakültesi (DTCF)’dir. Bildiriden alacağım şu satırlar size bir fikir verecektir:

“Turan ülküsü; bazı çevrelerce hayalci bir düşünce olarak yaftalanıp değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bu yüce ülkü; Türk’e muhteşem tarihinin yüklemiş olduğu sorumlulukların özüdür. Bu yüzden çağın şartlarına uygun biçimde yeniden tanımlanıp gündeme taşınması zaruri hâle gelmiştir.

Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey’in ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır.

Turancılık, tarihi, töresi, ahlakı, coğrafyası, mitolojisi ve sanatıyla Türk uygarlığından beslenen millî bir düşünce sistemidir.

Turancılık düşüncesinin günümüzdeki ilk amacı, Türk devletlerinin sınırlarının birleştirilmesi değil; siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, silahlı kuvvetler gibi hayatın pek çok alanında iş birliği yapılmasını sağlamaktır.

Turancılık, Türk milletine dönük bir yapıyı ifade eder. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, Turan ülküsünün doğal temsilcisidir...”

***

Nobel ödüllü Turancı Prof. Dr. Aziz Sancar, Türk Devletleri Teşkilatı’na bağlı Türk Üniversiteler Birliği’nin Semerkant’taki toplantısında 7 Haziran 2023’te yaptığı konuşmasında: “Uzun zaman birbirinden ayrı düşmüş Türklerin bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri, kendilerinin ve dünyanın kalkınmasına ortak katkılar sunma imkânına ulaşmaları bizim hep gençlik hayalimiz olmuştur.” demişti.

(Konuşmasını, sloganik “Tanrı Türk’ü korusun” cümlesiyle bitirdiğini hatırlatırım.)

Öz olarak: Turan’ı idealize etmeliyiz ve “Hedef Turan!” demeliyiz.

***

“Türk Dünyasında Repressiya-Sovyetler Döneminde Türk Halklarına Yapılan Baskılar ve Zulümler” kitabının “İçindekiler”ine bakacağız.

Ön Söz T. C. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’dan, “Sunuş” YTB Başkanı Abdullah Eren’den.

Makaleler:

Prof. Dr. Ahmet BURAN: Sovyetler Birliği ve Repressiya / Prof. Dr. İbrahim DİLEK: Türk Dünyası Edebiyatında Repressiya / Prof. Dr. İbrahim DİLEK: Altay Cumhuriyeti'nde (Oyrotya) Repressiya / Prof. Dr. Hayati BEŞİRLİ - Doç. Dr. Aqil MEMMEDOV: Azerbaycan'da Kızıl Şiddet: Repressiya Dönemi / Prof. Dr. Mustafa ARSLAN - Dr. Öğr. Üyesi Salih Mehmet ARÇIN: Başkurt Türklerinde Repressiya / Prof. Dr. Bülent BAYRAM - Doç. Dr. Yelena PEREPELKİNA Çuvaşlarda Repressiya / Doç. Dr. Erhan AKTAŞ: Hakas Türklerinde Repressiya / Prof. Dr. Ufuk TAVKUL: Karaçay-Malkar Türklerinde Repressiya Dönemi / Prof. Dr. Salih YILMAZ: Stalin Döneminde Repressiya: Karakalpak Türklerine Uygulanan Siyasi Baskılar ve Cezalandırmalar (1927-1953) / Doç. Dr. Cemile KINACI BARAN: Kazak Türklerinde Repressiya / Prof. Dr. Ercan ALKAYA: Kazan Tatarlarında Repressiya / Doç. Dr. Ebubekir GÜNGÖR: Kırgız Türklerinde Repressiya / Prof. Dr. Zühal YÜKSEL: Kırım Tatarlarında Repressiya / Prof. Dr. Çetin PEKACAR - Dr. Kamil ALİYEV: Kumuk Türklerinde Repressiya / Prof. Dr. Dilek ERGÖNENÇ: Nogay Türklerinde Repressiya / Doç. Dr. Veli Savaş YELOK: Kızıl Kırgın Siyasetinin Özbekistan'da Uygulanması / Dr. Semih BABATÜRK: Sovyet Rejiminin Baskıcı Politikası ve Şor Türklerinde Repressiya / Doç. Dr. İlker TOSUN:Tuva Cumhuriyetinde Repressiya / Prof. Dr. İhsan KALENDEROĞLU: Türkmenistan'da Repressiya / Prof. Dr. Gülsüm KİLLİ YILMAZ: Yakut (Saha) Türklerinde Repressiya / Doç. Dr. Aysun DEMİREZ: Yeni Uygur Türklerinde Repressiya.

Çin Halk Cumhuriyeti de dâhil edilerek, Türk Dünyası, bütünüyle ele alınmış, nelerle karşılaştıkları bir bir incelenmiş. Geçmişte ben de aralıklarla kaldığım Orta Asya Türk ülkelerinde neler görüldüğünü yaşayanlardan dinlemiştim.

***

Milli Merkez'den ‘teğmenler’ açıklaması: “Teğmenlerimize  dokunma. Hepimiz Mustafa Kemal’in askeriyiz.” Milli Merkez'den ‘teğmenler’ açıklaması: “Teğmenlerimize dokunma. Hepimiz Mustafa Kemal’in askeriyiz.”

Mehmet Nuri Ersoy“Ön Söz”de, Sovyetler dönemi zulmünün dehşetini hatırlatıyor:

“Stalin Rejimi döneminde (1924-1953) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) sınırları içinde gerçekleştirilen ve Repressiya olarak adlandırılan baskıcı uygula­malar, milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine, işkence görmesine ve sürgün kamplarına gönderilmesine yol açtı. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen arifesinde, 1936-1938 yılları arasındaki Repressiya siyaseti ise ne yazık ki daha şedit bir boyut kazandı. ‘Büyük Terör’, ‘Büyük Temizlik’ ve ‘Büyük Tasfiye’ olarak da adlandırı­lan bu devrede, Sovyetler Birliği vatandaşlarının yanı sıra Rejim'in hükümranlığı altında bulunan Türk toplulukları da büyük acılar çekti. Rejimin kendisine teh­dit olarak gördüğü unsurları sindirmek ve bu suretle kendisini yeniden üretmek maksadıyla yürüttüğü bu elîm uygulamalar, tarih sahnesinin hüzün verici perde­lerinden birini teşkil etti.

SSCB Gizli Polis Teşkilatı'nın (NKVD) on dört paragraftan oluşan ve sorgu komi­serlerine sınırsız yetkiler veren dönemin Ceza Kanunu'nun mahut 58. maddesine dayanarak gerçekleştirdiği bu uygulamalarla, sıradan vatandaşların yanı sıra on binlerce Türk münevveri de ‘halk düşmanı’‘Pantürkist’‘Panislamist’ ve ‘Ja­pon ajanı’ olmak gibi asılsız ithamlarla yargılandı, infaz edildi, kamplara yollan­dı. Türk dünyasının maşerî vicdanında derin ve kapanmaz bir yara açan, sızısını bugün dahi yüreklerimizde hissettiğimiz bu haksız uygulamalar bir kimliğin, bir kültürün hangi badireleri atlatarak bugüne ulaştığını göstermesinin yanında sağ­duyusunu bir şekilde yitiren rejimlerin izlediği politikalar ekseninde ne denli aşı­rıya gideceğini izhar etmesi bakımından da önem arz etmektedir.”

***

Prof. Dr. İbrahim Dilek’in büyük çabasıyla ortaya çıkan Türk Dünyasında Repressiya-Sovyetler Döneminde Türk Halklarına Yapılan Baskılar ve Zulümler” masamın üzerinde kalacak, yeri geldikçe hatırlatacağım.

Okumak lâzım.

Editör: Kerim Öztürk