GÜNCEL

Türk laikliğini Matûrîdi ile savunmak

Çoğumuz biliriz, öyle öğretmişlerdir, deriz ki: “Amelde mezhep imamımız İmam-ı Âzâm Ebu Hanife’dir, itikatta İmam Matûrîdi”.

Çoğumuz biliriz, öyle öğretmişlerdir, deriz ki: “Amelde mezhep imamımız İmam-ı Âzâm Ebu Hanife’dir, itikatta İmam
Matûrîdi”.
“Peki kim bu Matûrîdi, nedir bu Matûrîdilik?” diye sormayınız boşuna; hacısı, hocası da dahil, üç beş cümle edemez çoğu. Kem-küm... O kadar... Merak edip araştırmazlar, okumazlar da.
İlahiyatçı, İslam Tarihi ve İslam Mezhepleri Tarihi uzmanı Ahmet Vehbi Ecer’in mükemmel bir Matûrîdi incelemesi var. Yesevi Yayıncılık tarafından kitap haline getirilen bu incelemeden ilginç bölümler aktaracağım önce. Yargımız, son tahlilimiz, iletimiz ondan sonra olacak.
-Matûrîdi’ye göre din ve şeriat ayrıdır. “Din’de nasih-mensuh cereyan etmez, ama şeriatlarda nesh yani hükümsüz kılma mümkündür”. Yani Kur’an-ı Kerim’in ibadet, iman ve ahlâk ayetleri dışındaki, muamelat (ticaret, borçlanma, miras...), münakehat (evlenme-nikâh) ve ukubat (ceza) hükümleri çağın gereklerine ya da maslahata (kamu yararına) göre hükümden düşürülebilir ya da hükmü başka bir zamana ertelenebilir. Matûrîdi diyor ki: “Şeriat din olsaydı, her bir Müslüman hemen bütün davranışlarında dinini değiştiren konumuna düşerdi. (...) Din’in kaynağı akıl, şeriatın kaynağı  ise duyma-işitme (nakildir).
-Amel imana dahil değildir. İman etmek mutlaka ibadet etmeyi gerektirmez.
-Anadilde ibadet olabilir. Allah sözcüğünün başka dildeki karşılıkları (Tanrı, Çalap, Hüda) kullanılabilir.
-Matûrîdi’nin tefsir yöntemi, ayeti ayetle yorumlama ve nüzul (indirilme) sebeplerine yer vermedir. Dinî problemlere felsefi açıdan da yaklaşır. Bilime ve deneye önem verir.
-Türk Müslümanlığı’na damgasını vuran akımlar: Matûrîdilik, Hanefilik, Yesevilik. Türkler İslam dinini bir kabile dini olmaktan çıkardılar. Matûridi’yi tanımak ve tanıtmak Türk kültürüne hizmettir.
-Tarikatlara Matûridi mesafelidir, bilgi kaynaklarına kuşkuyla bakar.
-Osmanlı’nın, Eş’ariliği benimseyerek, Mâtûrîdi’ye sırt çevirip medrese programlarında yer vermemesinin sonuçları vahim olmuştur. Matûrîdi’nin eserleri Eş’ari’ninkilerden üstündür. Eş’ari Arap olduğu için öne çıkarıldı. Matûrîdi, Türk olduğu için görmezlikten gelindi. Bunda Gazzali’nin parmağı ve etkisi var. Gazali de Eş’ariye Mezhebi’ndendir. Said-i Nursî de öyle. Onun eserleri Türkler arasında Hanefi-Matûrîdi kimliğini zayıflattı.
Evet... Ne diyordu bizim İslamcıların pek sevdiği Olivier Roy adlı o kefere: ” İslam ülkesinde laiklik olmaz, siz şeriata dönün, şeriat+elektrik (yani teknolojik ve sınai gelişme) sizi dünya devi yapar “. Ne diyordu Heiner Bilefeldt adlı o teolog Alman: İslam ülkelerinde (yani Türkiye’de) laiklik olmaz, siz şeriata dönün, inanca saygılı laiklik Almanya’da var, bu laiklik sizi, bize entegre edecek”. Ne diyordu, şimdi ülkemize gelerek laiklik vurguları yapmaya çalışan Hillary Clinton’ın kocası Billy:  “Hilafet gereklidir. Türkiye’nin Hilafeti kaldırması yanlış olmuştur’.
Bunların içerideki işbirlikçileri, Selefî-Milli Görüş çizgisinden ve Said-i Nursi Eş’ariliği’nden AB ve ABD muhipliğine doğru ” değişerek gelişen “ kesim ve kişilerdir. Türk laikliğini silmek ve dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni köklerinden koparıp bir Batı sömürgesi etmek isteyen zihniyetlerdir bunlar. Demokratik yollarla, fikri alanda bunlarla mücadele edecek gerçek Türk milliyetçilerinin, en büyük dayanağı İmam Matûridi olacaktır.

ALINTI