"Türkiye'yi olası bir Haçlı (ABD, İngiltere, İsrail, Almanya, Fransa ve benzerleri) saldırısından korumak için alacağımız en büyük tedbir budur!"

"Türkiye'de sanki zaman durmuş! 04 Şubat 2016'da yazdıklarımı okuyorum sanki bugünü yaşıyorum... Benim için bizim için en büyük ateşleyici mücadele gücü, Türk Milletine mensup olmaktır... Gerisi kendiliğinden gelir!"

Türk Milletinin sıkıntılı günlerden geçtiğinden şüphemiz yok. Bu sıkıntılı günleri nasıl atlatacağız diye hepimizin oturup düşünmesi gerekir.

 Yapılacak ilk işlerden biri, milli heyecanı yüksek tutmaktır. Ancak bu heyecan, Türk Milletine yüksek bir mensubiyet şuuru ile bağlı olanlar tarafından yüksek tutulabilir.

Öcalan’ın “ABD garantör ülke olsun” talebi! Öcalan’ın “ABD garantör ülke olsun” talebi!

 Son dönemde milletçe, Türklüğe bağlı olma hususunda bir takım zaafiyetler içinde olduğumuz, su götürmez bir gerçektir.

 Türk Milletinin, mensubiyet konusunda içine düştüğü durum, malum belirli odaklarca yapılan çalışmalar sonucu oluşmuştur. Örneğin onlarca yıldır sorulan “Müslümanmısın? Türkmüsün?” sorularına maruz bırakılışımız gibi!

 Son dönemde toplumda, gereksiz ve temelsiz bir “36 etnik parça” polemiği başlatılmış, ümmet-millet, mezhep ve kimlik tartışmaları uzun yıllardır, bilerek halk arasında yayılmıştır.

 İnsanlarımız; Galatasaray Eğitim Vakfı’na, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzon gibi spor kulüplerimize, Timsahlar, Tatangalar yada Çarşı gibi taraftar gruplarına, siyasi partilere yada Rize, Diyarbakır, Doğu Karadeniz ve Güneydoğu örneğinde olduğu gibi coğrafi bölgeler açısından farklı mensubiyetler içine girmeyi daha önemser hale gelmişlerdir.

 Çünkü yukarıda belirttiğimiz mensubiyetler, kişiye maddi ve manevi kazanımlar sağlamaktadır. Düşünün bir kere, Rize ilimiz son yirmi yılda iki başbakan ve bir cumhurbaşkanı çıkarmıştır. Bunun bazı Rizelilere neler kazandırdığı izahtan varestedir. Bunun yanında kabul etmeliyiz ki, eli kanlı terör örgütünün toplum sosyolojisinin bozulmasında önemli bir rolü vardır.

 Aslında en büyük servetimiz, mensubu bulunduğumuz Türk Milletinin varlığı ve onun üzerinde oturduğu coğrafyanın vatanımız oluşudur. Ancak bu önemin ne kadar farkında olduğumuz, şu günlerde belirsizlikler içermektedir. Son günlerde ( Şubat 2016'da) yapılan bir araştırmada ülke nüfusunun %10’nun Türkiye’yi terk etme arzusunu ortaya koyması bunun bir göstergesidir.

 Bu sebeple, günümüzde, millet ve vatan varlığının hiç olmadığı kadar büyük bir tehtid altında olduğu çok aşikardır.

 O nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Türk Polisinin, can pahasına verdiği mücadele, her bir Türk vatandaşı tarafından çok iyi anlaşılmalıdır.

 Bu günleri aşmak için, Türk Milletinin mensuplarınca, büyük bir azim ve kararlılık gösterilmelidir. Bunun için de yüksek şuurlu, büyük bir insan topluluğuna ihtiyaç vardır.

 Türk Milletine bağlılığımız her türlü mensubiyetin üzerinde olmalıdır ve bu durum her ortamda çok kesin bir dille ifade edilmelidir. Eğer millet varsa ordu, polis, devlet, yargı, eğitim, sağlık vardır. Adı, sanı ve şanı belli bir millet değilseniz, bu ülkede hiç bir şekilde yaşam olanağı olmaz.

 Üzerinde yaşadığımız toprak parçasının üzerinde yaşayan milletin adı, hangi etnisiteye bağlı olursanız olun, unutmayın; “Türk Milleti”dir. Vatanın da, devletin de tek sahibi o dur. Bizlerde onun mensubu olmakla gururluyuz. Ve onu yani “Türk Milleti”ni yaşatmak için can değil her türlü varlığımızı çekinmeden harcarız.

 Evet Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonlu, Bursalı, Rizeli, Siirtli, Diyarbakırlı olabiliriz, takımlarımızı tutabilir ve diğer mensubiyetlerimizi sevebiliriz, ancak bizi yaşatacak olan yegane zenginliğimiz “Büyük Türk Milleti”ne olan mensubiyetimizdir.

 Türkiye’yi, Türk Milletine mensubiyet konusunda yüksek bir şuur içinde olanlar düzlüğe çıkartacaktır. Bunu bilin ve sizlerde hissetmeye, düşünmeye ve her ortamda “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyerek göğsünüzü gere gere konuşmaya başlayın. Çünkü gurur duyulacak aziz bir milletin evladısınız!

 Özcan PEHLİVANOĞLU

Editör: Kerim Öztürk