2023 yılını, sorunları yetmiyormuş gibi, Suudi Arabistan’la yaşanan futbol krizi ile uğurladık. Bu arada Türkler, Araplar, Suudi rejimi ve Atatürk hakkında birçok şeyler söylendi yazıldı.
Skandalın ayrıntıları üç gündür takip ediyorsunuz. Bana göre asıl kusurlu olan, TFF ile Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimleridir. Süper Kupa maçı için ülke olarak Suudi Arabistan’ı seçtiler, seçtikten sonra Suudi yetkililerle şartları konuşulurken Atatürk tişörtleri, Atatürk’ün sözlerini taşıyan pankartlar akıllarına gelmedi… Fakat maçtan üç gün önce akıllarına geldi, Suudiler kabul etmedi.
Futbol uzmanı Rıdvan Dilmen’ine göre, kulüpler bu maçı Suud ülkesinde yapmak için 1.6 milyon doları peşin almışlar. Toplamı 4 milyon dolara çıkabilecekmiş!..
Madem “para”; Atatürk konusunu en başta Suudi’lere söyleyip kabul ederlerse mesele yok, kabul etmezlerse başka ülkeyi düşünmek gerekmez miydi?
ARAP İSYANI?
Türkiye’de yaygın önyargılar var. Araplarla İslamiyet’i özdeş sanıp Arapları eleştirmeyi din karşıtlığı sananlar… Araplara karşı bir tavır koymayı laiklik sadakati sananlar…
Birinci Dünya Savaşı’nda bütün Arapların bize “ihanet ettiğini” sananlar çoktur… Şerif Hüseyin önceden İngilizlerle anlaşarak isyan etmiş ve Türk ordusuna büyük zararlar vermiştir. Fakat Osmanlı ordusunda sadakatle savaşan Arap aşiretleri de az değildi.
Tarihçi Isaiah Friedman, Şerif Hüseyin isyanının İngilizlerin beklediği kadar etkili olamadığını ve “İslam dünyasında hain olarak görüldüğünü” anlatır. Orta Doğu’da İngiliz imparatorluğunu yıkan asıl etkenin, Mustafa Kemal liderliğindeki Türk milliyetçi hareketiyle Arap milliyetçilerinin işbirliği olduğunu belirtir. (British Miscalculation, The Rise of Muslim Nationalism, 1918-1925, 2002, özellikle s. 183 vd.)
ATATÜRK DÖNEMİ
Arap dünyasında İngiltere ve Fransa’ya karşı istiklal isyanlarını örgütleyenlerin önemli bir kısmı, Osmanlı Harbiye ve Mülkiye mekteplerinde modern fikirlerle tanışmış subay ve aydınlardı. Milliyetçilik çağında çokuluslu imparatorluklar devam edemezdi.
Türkiye’de yaygın ama yanlış kanaatlerden biri laik Mustafa Kemal’in Araplara karşı, en azından soğuk davrandığının sanılmasıdır. Hayır, diplomasi neyi gerektiriyorsa onu yapmıştı.
Şerif Hüseyin’in çocuklarından Irak Kralı Faysal’ı, 6 Temmuz 1931’de Ankara’da tren istasyonunda bizzat karşılayarak ağırlamış, ilişkileri geliştirmiştir.
Şerif Hüseyin’in diğer oğlu Ürdün kralı Abdullah da Atatürk’ün özen gösterdiği misafirlerinden biriydi. İstanbul onun ikinci İkametgahıydı.
Merhum Feridun Cemal Erkin, Ürdün kraliyet sarasında bizim İzmir Marşı’nın çalındığı anlatır. (Dışişlerinde 34 Yıl, cilt 1, s.169)
İran ve Afganistan’la ilişkileri çok ileri boyutlardaydı.
ARAPLARLA İLİŞKİLER
Araplarla ilişkilerimizin hayli soğuk olduğu iki dönem vardır: Menderes ve Erdoğan dönemleri…
Menderes haklı olarak NATO’yu, Batı ittifakını seçmişti… Sovyetlerle yakınlığı tercih eden devrimci Arap rejimleriyle aramız açılmıştı. Fakat Demirel ve Özal dönemleriyle Erdoğan’ın ilk on yılında gelişti…
Erdoğan, Mısır’da İhvan’ı destekleme ve darbeye karşı çıkma politikasını tam 7 yıl sert bir şekilde sürdürdü. İhvan’ı kendilerine tehdit sayan petrol zengini Araplar aleyhimize döndü. Karşılıklı hakaretler bile oldu. Suudiler yıllarca bize ticari ambargo uyguladılar. Şimdi dolar bekliyoruz, imtiyaz anlaşmaları hazırlıyoruz.
Son olayda Suudi personel, Atatürk gerilimi çıkmadan önce, daha Riyad havaalanında bizimkilere “kaba” davranmış… O dönemin etkisi olmasın!
Doğusu bellidir: Ne hayranlık ne düşmanlık… Ağır başlı, istikrarlı, ideolojik tutkulardan uzak, Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik geleneklerine uygun, rasyonel siyasi, iktisadi, insani, ilişkiler...
Taha AKYOL - Karar