Aldatılan, oyalanan, genetiği ile oynanılan, milli ve manevi duyguları törpülenip ülküsü ve heyecanı yok edilen, asıl mecrasından saptırılarak atıl bırakılan ve Balgat trafosunda toplanan tüm enerjisi, gizlice döşenen yer altı kablosuyla AKSARAY’A aktarılan ülkücü Türk Gençliğine son bir kez olsun seslenişimdir!
BİZLER 80 ÖNCESİ ÜLKÜCÜLÜĞÜ ŞU ŞEKİLDE ÖĞRENDİK VE YAŞADIK.
Ülkücü tapınak şövalyeliği yapıyorsa ülkücü değildir.
Ülkücü kurşun askerse ülkücü değildir.
Ülkücü, inançta ve siyasette putperestse ülkücü değildir.
Ülkücü, zulme başkaldırmıyor biat ediyorsa ülkücü değildir.
Ülkücü, bilgiye, bilime, ahlaka, adalete, özgürlüğe ve sevgiye imam etmiyorsa ülkücü değildir.
BİZLERE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ NASIL ÖĞRETİLMİŞTİ?
Bizlere milliyetçilik, milleti sevmek ve yükseltmek ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, milleti ayırmaksızın kucaklamak ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, halkın sorunlarını kendi sorunu kabul edip çözme üretme ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, ahlakı, adaleti ve hukukun üstünlüğünü yükseltmek ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, demokrasi kültürünü yükseltmek ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, bilgi ve bilimin yolu ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, milletin bağımsızlığını, insanımızın özgürlüğünü yükseltmek ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, İmam Maturidi, Ahmet Yesevi, Farabi, Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, dünyanın neresinde bir Türk varsa onun derdi ve sevincine ortak olma ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, Turan ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, asaletli, erdemli, onurlu, çalışkan, bilgili, çağdaş ve karakterli insan olma ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik ormanları, meraları ve tarım alanlarını, doğayı, çevreyi koruma ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik denizleri, gölleri, akarsuları ve bütün su kaynaklarını koruma ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik, biat etmeyen, yanlışlık nereden gelirse gelsin yanlışların karşısında dik duran eğilmeyenlerin ülküsü olarak öğretildi.
Bizlere milliyetçilik kadınların eğitimli, özgür ve erkeğinin yanında bir çok yerde de önünde, her konuda eşit olması, eşini seçme hakkı kadının hakkı olduğu ülküsü olarak öğretildi.
Ülkücülük mükemmel insan projesidir.
ÜLKÜCÜ, aklını kullanan insandır.
ÜLKÜCÜ, rehberi bilgi ve bilim olan insandır.
ÜLKÜCÜ, medeni, bilgili, saygılı, hoşgörülü, aşk, gönül, ilim, irfan, iman, adap, edep, haya, tevazu, bâsiret, müsamaha, zekâ, cesâret, metânet, tahammül, ümit ve heyecan insanıdır.
ÜLKÜCÜ, inanç öğretisinde Hanefi, Maturidi, Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Farabi ve Pir Sultan Abdal çizgisinden giden insandır.
ÜLKÜCÜ, her zaman, her yerde ve her şeyde sanat ve estetiği arayan insandır.
ÜLKÜCÜ, Türklük şuurunu kendisine hayat felsefesi edinen insandır.
ÜLKÜCÜ, yaptığı her işte Allah rızâsını gözeten bir iman âbidesi bir insandır.
ÜLKÜCÜ, ahlak, adalet, hukuk, demokrasi, insan hakları ve özgürlük değerlerinin savunucusu ve savaşçısı insandır.
ÜLKÜCÜ, her türlü emperyalizme karşı savaşan insandır.
ÜLKÜCÜ, dünyanın neresinde bir Türk yaşarsa onun derdiyle dertlenip, sevinciyle sevinen insandır.
ÜLKÜCÜ, “Büyük Turan” idealine inanan, uluslararsı ilişkilerini bu ülkü doğrultusunda düzenleyen insandır.
ÜLKÜCÜ, devletine ölümüne bağlı, ancak hayat felsefesini yansıtmayan insanı ezen ve sömüren düzene karşı bir insandır.
ÜLKÜCÜ, haksızlığa, uğursuzluğa ve zulme boyun eğmeyen insandır.
ÜLKÜCÜ, zalimlerin düşmanı, mazlumların dostu bir insandır.
ÜLKÜCÜ, boyun eğmeyi zûl sayan, dik durmayı hayat felsefesi haline getiren insandır.
ÜLKÜCÜ, okuyan, araştıran, inceleyen, sorgulayan, itiraz eden ve analitik düşünen insandır.
ÜLKÜCÜ, günlük siyasetin içinde boğulmayan, gelecek yıllara yön verebilecek stratejik akla sahip insandır.
ÜLKÜCÜ, ülküdaşı için ölümü göze alan, ahde vefayı hayat tarzı haline getiren insandır.
ÜLKÜCÜ, “sen ben yok, biz varız” düsturuyla hareket eden, fitne, fesat ve hizipçilikten uzak duran insandır.
ÜLKÜCÜ, korkaklardan ve korkaklığın her türlüsünden uzak duran cesur insandır.
ÜLKÜCÜ, nemelâzımcı değildir, vatanının, milletinin ve devletinin her türlü meselesini kendi meselesi sayan insandır.
ÜLKÜCÜ, mesleğinde en iyisi ve en ahlaklı olmayı hedefleyen, ancak makam ve mevki sahibi olduğu zaman milletini insanını ezmeyen insandır.
ÜLKÜCÜ, anne, baba ve aile büyüklerine saygılı, her fırsatta onların gönlünü alan, hizmetine koşan insandır.
ÜLKÜCÜ, eşini Cenab-ı Allah’ın bir emaneti olarak gören, sâdık bir eş, müşfik bir aile reisi ve anne olan insandır.
ÜLKÜCÜ, çocuklarına en iyi sahip çıkan, onları hayırlı evlatlar olarak Türk milletinin hizmetine sunan insandır.
ÜLKÜCÜ, öğrenmekten bıkmayan, öğrenmek için sürekli okuyan, araştıran kişidir.
ÜLKÜCÜ, zamanın kavramlarına ideolojisine uygun yaklaşımlar gösterebilen, kendini devamlı yenileyebilen, ürettiği proje ve yaklaşımlarını ülküdaşlarıyla paylaşarak stratejik akıl oluşturan insandır.
ÜLKÜCÜ, gündemin gerisinde kalmak yerine, gündem oluşturabilen insandır.
ÜLKÜCÜ, Türk'ün tutsaklığa baş eğmeyen ruhunu harekete geçirerek, Türk’ün kutlu direnişine öncülük eden, Türkün yeniden Ergenekon’dan çıkışında Yol Başçısı Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkçülük bir bayrak gibidir; tıpkı Türk bayrağı gibi. Bu bayrağı, vatanın her köşesinde durmadan dalgalandırmak her Türk’ün ilk ve milli vazifesidir.” Sözlerini Ülkücülüğün özü kabul eden kişidir.
ÜLKÜCÜ, Türkçe konuşan, Türkçe düşünen, Türkçe yazan, Türkçe bilim yapan, Türklük için çalışan, Haksızlık ve zülüm karşısında dik duran, Atsız okuyan, Kımız içen özgür olan, güzele aşık olan, Türkçe seven, Türkle sevişen, Türkle evlenen, Türk gibi yaşayan, Türkçü olan, Ümidi Türkçe olan. rüyalarını Türkçe gören, hayallerini de Türkçe yaşayan, TÜRK OLAN herkes ÜLKÜCÜDÜR...
Kısacası; ülkücü örnek kişiliği ile insanlara ve insanlığa örnek olan, onlara doğru liderlik yapabilen bir kişidir.
BÜTÜN BU DEĞERLERE SAHİP KİŞİLEREDE BU GÜNKÜ ADIYLA TÜRKÇÜ DİYORUZ.
Milliyetçi kuruluşlarımız ne yapar? Kendi doğrularımızı, ide, ideal ve ideolojilerimizi ciddiyetle sorgulamalıyız. Her şeyi eleştiriye tâbî tutmalıyız; düşünmek zorundayız. Eleştiriye tâbî olmayan, eleştiriye kapalı olan, bilgiyi kutsal dokunulmaz bir ideolojiye dönüştüren hiçbir düşüncenin mükemmelleşme şansı olamaz. Eleştirinin ilk ve kesin olarak uyulması zorunlu olan şartlarından birisi ve belki de en birincisi, "kendi doğruları" da dâhil olmak üzere, gücü ve kudreti gereğince, kendisine doğru olarak sunulan her şey ile hesaplaşmaktır. Bütün Türk Milliyetçisi camiasına açıkça seslenerek 'hodri meydan' diyorum: "Var mısınız böylesine yürek yırtan bir cesareti göstermeye?" Bir kere daha ve vurgu ile aynı çifte suali soruyorum: Acaba, Türk milliyetçileri, sadece 'ihtiyaç vukuunda' kullanılıp sonra bir tarafa atılmak üzere 'elde var' olarak hesap edilen "deli oğlanlar", icabında her maksatta kullanılmaya gönüllü olarak hazır "bar fedaileri" midir? Acaba, Türk milliyetçiliği, bünyesel olarak ciddî bir entelektüel harekete imkân vermemekte midir?
Bizler Türk milliyetçileri; 20. yüzyılı kaçırdık dünyayı takip edemedik, 21 yüzyılı kaçırmayalım.
Kısaca özetlersek dünya nano teknoloji, kuark ve hadronlarla uğraşıyor.
Kuantum çağını yaşayamazsak bizi yaşatmazlar.
Bana göre milliyetçilik kuantum çağını Türklükle buluşturmaktır.
Ya ikinci Endülüs ya da ikinci Ergenekon olma çizgisindeyiz.
Bu gün geldiğimiz nokta itibarıyla şu acı herçeğide belirtmek zorundayım. Fikrimizde samimi olsaydık, birbirimizi sevseydik, benliklerimizi yok edebilseydik ve inansaydık bir araya gelirdik.
Bugün biz iktidardık.
Dr. Muzaffer Kılıç