Gerçeklerle "YÜZLEŞEBİLSEK" ülkemizin koca bir tiyatro sahnesine dönüştürüldüğü daha iyi anlayacağız...
Sevgili arkadaşlar, emin olunuz ki bu paylaşımı asla ve kat'a fiyakalı sözler söylemek için yapmıyorum...
Aşağıdaki somut verilerden oluşan paylaşımları okursanız, hak vereceğinizi zannediyorum...
YÜZLEŞME SEANSLARI-1
* 17 yılda 1 Trilyon 56 milyar $ dış ticaret açığı, 575 milyar $ cari açık verdiniz...
* 460 milyar $'ı borç olmak üzere toplam 670 milyar $ yabancı kaynak kullandınız.
* 17 yılda bu milletin sırtından toplam 2 Trilyon 905 milyar $'lık BÜTÇE HARCAMASI yaptınız.
* Bugüne kadar 166 milyar $ dış borç faizi ödediniz, her yıl 20 milyar $ dış borç faiz ödemeye devam edeceğiz...
* 2002 yılında dış borçların toplamı GSYH'nın %33,4'ü iken, bu oranı %63,4 oranına, toplam borçları ise GSYH'nın %165'ine çıkardınız.
* Sadece Merkezi hükümet borç stokunu ise 1 Trilyon 260 milyar TL seviyesine getirerek, her yıl bütçeden bu millete yaklaşık 150 milyar TL borç faizi ödetiyorsunuz...
* Çok övündüğünüz bölünmüş yollara sadece 24 milyar $ harcarken, Imzaladığıniz 146 Milyar $'lik YİD ve KÖİ sözleşmeleriyle ülkenin geleceğini 25 yıl boyunca ipotek altına aldınız.
* Bütçeden beş kuruş çıkmayacak dediğiniz bu projeler için 2019 Bütçesinden 9 milyar, 2020 Bütçesinden ise yandaşlara 20 milyar "Gelir garantisi" payı ödeyeceksiniz.
* Benzer kategoride bulunduğumuz ülkeler bu 17 yıllık sürede en az iki kat büyümüş iken, toplam ancak %50'lik büyümeyi millete "ekonomiyi 3,5 kat büyüttük" yalanıyla pazarlamaya çalıştınız.
YÜZLEŞME SEANSLARI-2
* 2002 yılında krizden çıkmış Türkiye'de toplam çalışan sayısı 21,6 milyon çalışan sayısı varken, 2019'da bu sayı ancak 28,1 milyon kişiye çıkabildi...
* 2002 yılında kamuda çalışan sayısı 2 milyon 85 kişi iken, 2019'da bu sayısı yandaşlarınızı kamuda istihdam ederek 4 milyon 570 bin kişiye çıkardınız.
* Son elli yılın en kötü rakam ve oranı olarak toplam vergi gelirlerinin %88'i çalışan ve emekli maaşları ve SGK harcamalarını karşılayacak düzeye geriledi.
* 2002 yılında her 2,5 çalışanın ödediği primle 1 emekliye maaş ödenirken, bu oranı 1,5 çalışana karşı bir emekliye indirerek, bütçeden bu yıl 200 milyar TL ve önümüzdeki yıl 240 milyar TL SGK'ya para transfer yapmak zorunda bıraktınız.
* 2019 yılında 80,5 milyar TL bütçe açığı öngörüp, yıl sonunu 150 milyar TL açıkla zar-zor tamamlayacaksınız.
* 2020 yılında 140 milyar TL BÜTÇE açığı öngörmenize karşın, TBMM'den önümüzdeki yıl için talep ettiğiniz yeni vergiler ve 365 milyarlık "borçlanma yetkisinden" anlaşılan odur ki, 2020 yılında en az 220 milyar Bütçe açığı verecek ve borçlanmaya devam edeceksiniz...
* İşsizlik fonundan "işverene" yapılan transferlerle yaklaşık 1 milyon 400 bin kişilik yapay istihdama karşılık son 30 yılın işsizlik rekorunu kırarak kayıtlı 4 milyon 650 bin, kayıtsız işsizlik olarak da 8,5 milyon işsiz sayısına ulaşırdınız...
YÜZLEŞME SEANSLARI -3 ( MUHALEFETLE DE YÜZLEŞMEK )
* 17 yıl sonra Türkiye ekonomisinin ve Kamu dengesinin durumu yaptığımız ilk iki paylaşıma göre ortada iken;
* Geniş kitlelerin haklı talepleri üzerinden oyalanmak ve milletin gazını almak için de muhalefet vasıtasıyla yapılanlarla da yüzleşmek gerekiyor;
* 6 milyon EYT'linin "müktesep haklarından" oluşan taleplerinin, her yıl kademeli olarak 1/4'ü bile karşılansa ve ortalama emekli maaşı 1800 TL kabul edilse bile, sadece ilk yıl için yaklaşık 32 milyar TL ilave kaynak bulunması gerektiğini,
* Sayıları 1 milyon 516 bin olan 3600 EK GÖSTERGEYE dâhil olma taleplerinin yıllık parasal karşılığı olarak 12 milyar TL kaynak bulunması gerektiğini,
* Ortalama 17 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü bir ülkede 700 bin ataması yapılmayan öğretmen adayı için aylık ortalama 3 bin TL maaşla yıllık 25,2 milyar TL kaynak gerektiğini,
* Her yıl kanun gereğince tarım kesimine 40 milyar TL destek verilmesi gerekirken, senelerdir ancak bu miktarın yarısı kadar destek verildiğini, ilave 20 milyarllık kaynağın nereden bulunması gerektiğini,
* Ekonominin toparlanabilmesi ve değişik kesimlere verilmesi gereken krediler için "bankacılık kredi hacminin" en az 500 milyar TL daha artması gerekeceği, bu kaynağın nereden bulunması gerektiğini,
ORTAYA KOYMADAN, DEMOKRATİK BİR ÇÖZÜM ÜRETME KAPASİTESİ BULUNMAYAN VE 17 YILLIK BU TABLONUN DOLAYLI SORUMLULARINDAN OLAN MUHALEFET CEPHESİNİN DE, milletin gazını almak dışında ciddi olmadığını, kendi küçük ve konforlu "iktidar alanlarını" korumak dışında, başkaca bir dertlerinin olmadığını tam olarak anladığımızda TİYATRO'nun bütününe dair bir kısmı daha net görmüş olacağız...
YÜZLEŞME SEANSLARI-4
BİR ÜLKEDE DEMOKRASİ VE HUKUK YOKSA, O ÜLKEDE SOYGUN VE FAKİRLİK VARDIR !
HUKUK DEVLETİ VE DEMOKRASİ'nin ekmeğimizle, işimizle ve genel olarak refâhımız ve çocuklarımızın geleceğiyle çok ilgili olduğunu, özet bir şekilde rakamlara dayalı olarak anlatırsak, hukuk ve demokrasi talebinin ne milletimiz için ne kadar önemli olduğunu da anlamış oluruz.
Demokrasi ve hukuk devletinin hâkim olduğu bir ülkede; şahısların keyfi kararları değil, kurumsal yapıların ortak aklı geçerli olduğundan ve her türlü kamu kaynağının harcanması hukuki denetim altında ve "rekabet koşulları" içinde gerçekleşiyor demektir.
Bir ülkede objektif hukuk kuralları ve "rekabet" koşulları işliyor ise "ekonomik aktörler" muktedirlerle YANAŞMA ilişkileri kurmak yerine, verimlilik ve yüksek organizasyon düzeyi peşinde koşmak ve yenilikleri takip etmek zorunda kalırlar...
Şimdi bu bilgiler dahilinde size 17 yılda Türk ekonomisinin ürettiği ve kamunun kullandığı kaynaklar üzerinden, niye bu duruma düştüğümüzü, ne kadar büyük kaynakların "israf ve yolsuzluğa" konu olduğunu anlatalım....
TÜRK EKONOMİSİ 17 yılda 11 Trilyon 928 milyar $'lık GSYH üretti. Bu kaynağın 2 Trilyon 905 milyar $'ını ise DEVLET BÜTÇESİ olarak siyasiler kullandı ve dışarıdan da yaklaşık 670 milyar $'lık kredi olarak borç ve yabancı kaynak kullandık. ( İmar rantlarını bu hesaplamaya almadık.)
Yani toplam olarak; bu ülkede 17 yıl boyunca 15 TRİLYON 503 MİLYAR $'lık kaynak kullanıldı...
Şimdi diyeceklerimize hazır olun;
Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda, yüksek kurumsallaşma, kurallara uygun çalışan rekabetçi piyasaların sağlayacağı "verimlilik" ortamında, yüksek organizasyon düzeyiyle "israf ve yolsuzluğu" önlemiş olsaydık, toplam kaynaklar üzerinden %10 asgari hesabıyla bile, fazladan 1,5 TRİLYON $'lık bir kaynak tasarrufu sağlamış olurduk.
DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ DEMOKRASİ VE HUKUK DEVLETİ BİZE TAM 1,5 TRİLYON PARA KAZANDIRMIŞ OLACAKTI. TAM AKSİNE DEMOKRASİ VE HUKUK OLMAYINCA asgariden 1,5 TRİLYON $ kaybetmiş olduk.
Bir buçuk trilyon $ nasıl bir paradır diye soruyorsanız, bu miktar Türkiye'nin 8 yıllık merkezi hükümet bütçesi demektir.
Şimdi ise 50-70 milyar $ nereden bulur da durumu kurtarırız diye çırpınıyoruz.
Demokrasi ve hukuk devleti taleplerimizi "aydın fantezisi" sayan bedevilere hatırlatalım istedik...Şimdi anladınız mı ısrar ve inatla "DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ" diye yine çırpındığımızı.
Ey Türk milleti; bilmelisin ki, DEMOKRASİ ve HUKUK DEVLETİ olamazsak, her yıl yüz milyarlarca $'lık kaynak YANAŞMA DÜZENİNİN adamlarının arasında paylaşılacak ve hep birlikte bu makûs talihi milletçe yaşamaya devam edeceğiz...
25 kuruşluk poşet parasıyla siyasi polemik üretenlerin, bu makro rakamlardan bahsetmemesi ise tam bir tiyatro.
Bu çıplak gerçeği sana iktidarıyla-muhalefetiyle birlikte "siyaset sınıfı" anlatmaz ey halkım !
Rubil GÖKDEMİR