Evet sevgili okurlarımız malumunuz Türkiye için “Suriyeliler” sorunu artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiş durumda.
Günümüzün değişen savaş konseptleri arasında en önemli yeni “Örtülü savaş” enstrümanlarından birisi olan ve ülkelerin etnik ve mezhepsel yapılarının değiştirilmesi, demografilerinin bozulması aşamalarından sonra “Hedef ülkelerin” istenildiği şekilde “Etnik yahut mezhepsel temelde parçalara ayrılması” finali ile sonuçlandırılan “Stratejik Göç Mühendisliği” projelerinden en önemlilerinden bir tanesi maalesef ülkemizde uygulanmakta.
2011 yılından başlayarak Suriye’de başlayan iç savaş süreci sonrasında “Başlatılan” düzensiz ve kontrolsüz göç dalgası bugün Türkiye için ortadaki verilerin açıkça gösterdiği üzere orta-uzun vadede çok tehlikeli bir beka sorunu haline geldi.
Türkiye küresel emperyal güçler tarafından son derece bilinçli, stratejik ve sistematik şekilde uygulanan “Stratejik Göç Mühendisliğine” maruz kalırken bir yandan da “Enteresan” işler olmaya başladı.
Türkiye’de resmi makamlar tarafından açıklanan “Faaliyetine izin verilen yabancı STK” bulunurken bunlardan özellikle 2 tanesi çok dikkat çekiyordu.
“Suriyelilere yardım” ana teması üzerine kurulmuş olan bu 2 ABD merkezli NGO gerçekten Suriyelilere yardım etmek için mi Türkiye’ye gelmişti?
Yoksa ta Okyanus’un öte tarafından kalkıp Türkiye’yi binlerce kilometre ötede kendilerine faaliyet alanı olarak seçen bu NGO’ların arka planda son derece “Derin” ve girift ilişkiler ağı ile örülü başka planları mı vardı?
İsterseniz peşrevi daha fazla uzatmadan yazımıza geçelim…
Evet sizler hazırsanız biz de hazırız, işte başlıyoruz… Çayı kahveyi kapan gelsin…
Şimdi sizlerle filmi biraz geriye doğru saracağız…
Tarih yaprakları 1961’i gösterdiğinde ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında “Atlantikçilik” felsefesini ete kemiğe büründürecek, Avrupa’yı tam olarak hegemonyası altına alacak ve +++
NATO ile yaptığı “Askeri hegemonya” hamlesinin sivil ayağı olarak tüm Batı Bloğu ülkelerinde ABD çıkarlarını bu ülkelerin “Politika yapıcıları” ve “Karar vericilerine” empoze edecek, yönlendirecek yeri geldiğinde kurduğu “Siyasal nüfuz ağı ile” ABD çıkarlarına uygun kararların Avrupa hükümetlerince kabul edilip uygulanmasını sağlayacak bir “Sivil Organizasyon” hayata geçirildi.
Az önce ifade ettiğimiz üzere NATO gibi askeri bir hamlenin ardından ABD’nin aslında NATO’nun “Gayrıresmi” “Sivil kanadı” olarak konumlandırdığı bu kuruluşun adı ise ATLANTIC COUNCIL’di.
Ama ATLANTIC COUNCIL deyince şöyle durup bir 5 dakika düşüneceksiniz…
Atlantic Council'in yönetim kadroları çok çarpıcı... Örneğin eski İsveç Başbakanı, CFR özel danışmanı ve üyesi Carl Bildt uzun süre Atlantıc Councıl'in Yönetim Kurulu üyesi...
Atlantik Konseyi yahut "Masonik Kulüp" olarak da bilinen yapılanmanın eski başkanları, yöneticileri adeta bir "yıldızlar geçidi"...
Bakalım ilk akla gelenler listemizde kimler var?
Atlantic Council’in Eski Başkanlarından Brent Scowcroft: Gerald Ford ve Oğul Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı, Başkan Obama'nın Danışmanı...
Türk-ABD Derneği Onursal Başkanı...
James L. Jones (eski Atlantic Councıl Başkanı): Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı
Tom Bossert: Trump'un Ulusal Güvenlik Danışmanı
Susan Rice: ABD BM Büyükelçisi
Richard Holbrooke: Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi, ABD BM Büyükelçisi
Anne Marie Slaughter: Dış İşleri Bakanlığı Politika Planlama Direktörü
Çok değil daha 4 sene önce, 22 Şubat 2019'da ATLANTİC COUNCIL, başka bir floodda derinlemesine inceleyeceğimiz yine çok etkin bir kuruluş olan Münih Güvenlik Konferansı'nda "İlkeler Bildirgesi" yayınlayarak, Batılı demokrasilerin bu ortak değerlere uymak zorunda olduğunu "bildirdi"
"Bildirdi" diyoruz zira ABD Ulusal Güvenlik ve Dış Politikalarının temel belirleyici kurumlarından biri olan ve Avrupa'da NATO'nun "gayrıresmi" sivil hali diyebileceğimiz ATLANTİC COUNCIL bu bildirge ile Avrupa ülkelerine gayrıresmi olarak ABD ültimatomu verdi...
Bu yapılanmanın en büyük 3 bağışçısı ise ilginç: Hariri Ailesi,Katar Hanedan Ailesi ve ABD'li multi milyarder iş kadını,CFR üyesi Adrienne Arsht...
Ancak Son 2 yılda bu 3 isimden daha fazla bağış yapan isim ise çok daha çarpıcı: FACEBOOK yani yeni adı ile META yani Marc Zuckernerg...
Yani efendim neymiş? Bu ATLANTIC COUNCIL yahut daha bilinen adı ile "Atlantik Konseyi" ABD Ulusal Güvenlik ve Dış Politikasını belirleyen temel 1-2 kuruluştan bir tanesi olarak konumlanmış...
Şimdi siz bize "Arkadaş sen bize Suriyeliler sorununu, Türkiye'de faaliyet izni verilen enteresan ABD NGO'larını anlatacaktın, kalkmış ATLANTIC COUNCIL'i anlatıyorsun. Ne alaka şimdi?" diyebilirsiniz. Demeyin efendim zira kazın ayağı öyle değil...
İyisi mi biz yazmaya,siz de okumaya devam edin. Şimdilik bu Atlantic Council’e geri dönmek üzere bir virgül koyalım...
Bu kez tarih yapraklarını 14.01.2020 tarihine doğru sarıyoruz sizlerle...
Bu tarihte ABD merkezli “Syria and Develepoment” isimli NGO, Türkiye’de faaliyet göstermek üzere İçişleri Bakanlığımızdan izin alıyor.
Bu güzide ABD merkezli NGO’muz öyle bir tek merkez ile yetinmiyor tabii… Ne de olsa ABD’nin “Al-i Cenap, insancıl ve cömert yardım elini” (!) Suriyelilere uzatacaklar…
Yardımlar Suriyelilere yapılacak ama faaliyet izni Türkiye’de alınıyor hem de tam 4 şehirde birden. Bu “Syria and Develepoment” isimli ABD merkezli güzide NGO; Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Kilis’te faaliyet izni alıyor ve başlıyor adeta bu illerimizde “Cirit atmaya”
“Peki kimdir, neyin nesidir bu “Syria and Develepoment”? derseniz anlatalım efendim…
Şimdi bu güzide kuruluşumuzun kurucusu bir baba-kız…
Baba Suriye kökenli, ABD’de son derece başarılı, ABD siyasi çevreleri ile yakın ilişkileri olan bir isim: Cihad Qaddour
İşte efendim bu Cihad Qaddour'un kendisinden çok ama çok daha "Derin" ve "Girift ilişkilere" sahip bir hanım kızı var : Jomana Qaddour...
İşte Hatay, Gaziantep, Urfa ve Kilis'te cirit atan ABD merkezli "Syria Releif and Develepoment" isimli NGO bu "Derin" baba-kız tarafından kuruluyor...
Ama bu NGO'da aslında ipler baba-kız ikilisinden ailenin kızı Jomana Qaddour'da...
Bu bizim Hatay, Kilis, Urfa ve Antep illerimizde cirit atan NGO olan Syria Releif and Development kurucusu olan güzide hanımefendi Jomana Qaddour'u biz nerede,hem de son derece etkin bir isim olarak görüyoruz dersiniz?
Hani yazımızın başında sizlere bahsettiğimiz, "Daha sonra dönmek üzere virgül koyduğumuz", ABD'nin küresel hegemonyasının ulusal güvenlik ve dış politika alanında NATO'dan sonra en önemli sivil organizasyonlarından biri olarak konumlanan ATLANTIC CONCIL'de!
Hariri Ailesi ile de arası son derece iyi olan bu güzide hanımefendi Jomana Qaddour,ATLANTIC COUNCIL Refik Hariri Merkezi ve Orta Doğu Programlarını yöneten kilit araştırma-raporlama ve analiz ekibinin içerisinde yer almakta.
Sadece bu kadar mı? Tabii ki hayır... Öyleyse yazmaya devam edelim...
Güzide ve "Yardımsever meleğimiz" Jomana Qaddour'un "Uzmanlık Alanı" "Etno-mezhepçilik" ve "Etno-mezhepçlik" üzerinden önce yapısı bozulup sonra yeniden şekillendirilen ülkelerdeki "Yeni Anayasa Yazım Çalışmaları" !
Bak sen Allah'ın işine, hep tesadüf olacak ki Irak, Bosna ve Suriye gibi etnik yahut mezehepsel şekilde bölünmüş ülkelerin yeni anayasaları hazırlanırken bu anayasa çalışmalarının altında hep bu Jomana Qaddour'un imzası var...
Ama durun daha, bu "İyilik meleği" hanım kızımızın daha ne meziyetleri var...
Şimdi sizlerle tarih yapraklarını bir kez daha geriye doğru saracağız.
Takvimler 1998 yılını gösterdiğinde ABD'de "Unuted States Commission on International Religios Freedom" isimli bir "Federal Hükümet Komisyonu" kurulmaktaydı...
Bu komisyon Senato ve Temsilciler Meclisi'nde hem Demokratlar, hem de Cumhuriyetçiler'den seçilecek üyelerden oluşacaktı.
ABD Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Kongreye "Politika Yapma Önerisi Sunma" yetkisi ve sorumluluğu olan bu komisyonun en "Enteresan kısmı" görev tanımının ABD ile uzaktan yakından alakası olmamasıydı!
Kurulan bu komisyon ABD dışında, Dünya ülkelerindeki "Dini özgürlükler ve bu özgürlükler üzerinde hangi ülkelerde hangi baskıların olduğu" konusunda gözlem yaparak+++
ABD'nin "Hedef ülkeye" "Dini özgürlükleri serbest bırakması" kılıfı ile müdahalesini meşrulaştıracak politikaları üretecekti. Ve üretilen bu politikalar doğrudan ABD Başkanı,Dışişleri Bakanı ve Kongreye sunulacaktı.
İşte bu son derece önemli ve ABD adına özellikle dış politika alanında "Stratejik" komisyonun en önemli ve etkin üyelerinden birisi de yine bizim "İyilik meleğimiz" (!) Syria Releif and Development'i kurup Hatay,Antep,Urfa ve Kilis'te cirit atan Jomana Qaddour'dur!
Peki "Jomana Qaddour bu "Stratejik" komisyonda hangi görevle yer almıştır?" diye sorarsanız işler orada daha da bir çatallaşıyor bizim açımızdan...
Zira Jomana Qaddour, ABD'nin etnisite ve mezhep ayrılıkları üzerinden Ortadoğu coğrafyasını "Böl-Parçala-Yönet" stratejisi ile yeniden dizayn ettiği Project Democracy ve Arap Baharı projelerinde en kritik rollerden birisini oynayan
Celal Eren Çelik