Yaşamımızda yüzsüz insanlar olarak nitelediğim insanlar gelişen olaylar çerçevesinde  yüzsüzlüklerini hiç vaz geçmeden sürdürmeye devam ediyor. 

Bunun için bu yüzsüzlerden bahsetme ihtiyacı duydum. Yazdıklarım, onların farkında olduğumuzu bildiğimizi göstermek açısından önemlidir.. Ayrıca sizler de, bu yüzsüzlere hak ettikleri değerden fazlasını göstermeyin ve hatta fırsat buldukça yüzsüzlüklerini bunların suratına vurun...

Bunlar havaya, menfaate, güce ve gelişmelere göre pozisyon alıp; konuşan ve yaşayan insanlardır!

Son örnek İsrail ile her türlü ticari, sosyal, siyasi ve kültürel ilişkiyi sürdürmek ve vahşet karşısında da hemen İsrail düşmanı kesilmek gibi... 

Şimdi havada  "Türklük Modası" kokuyor. Halbuki düne kadar "Türk olmaktan kurtulduk" diye göbek atan etnik özürlüler boş tenekenin çıkardığı ses gibi gürültü yapıyorlardı. Baktılar etrafımızda savaş eksik olmuyor iş sıkıntıya girdi, hepsi milletin "Türk", ordunun "Türk", devletin "Türk, vatanın "Türk" olduğunu hatırlayıverdiler... 

Türk Milleti, bunları hiç unutmayacaktır. Şimdi bakıyorum da, Cumhuriyet'in 100.yılı vesilesiyle herkes Atatürk'e methiyeler düzüyor! Dün niye farklı konuşuyordunuz?

FETÖ terör örgütüne methiyeler düzenler, onun başı için salya sümük ağlayanlar, "gel de bu hasret bitsin" diyenler, bu teröristlerin devlet imkanlarından faydalanmasına ve devlette kadrolaşmalarına göz yumanlar vardı  değil mi, bu ülkede?
Şimdi hepsi FETÖ düşmanı kesildiler! Yoksa bu da başka bir dümen mi?

Ya Ergenekon, Balyoz, Casusluk davaları ile dağıtılmaya çalışılan ve "kozmik odası"na girilen Türk Ordusuna muhtaç olununca, "Türk" kesilmeler! Ne yüzsüzlük değil mi?

 Yıllardır yıpratılan sadece Türk ordusu olmadı bu süreçte... Sağlığını kaybeden askerler, içeride ve dışarıda ölen askerler, dağılan aileler, acı çeken eşler, ana, babalar vardı. Kim verecek Türk Ordusuna ve bu askerlere verilen zararın hesabını? 

Şimdi orduya bu zararın verilmesine seyirci kalanların hepsi etrafımız ateş çemberine dönünce ordunun başarısı için duacı! Cuma'lar da "Türk Ordusu" için Türk demeseler de, muzaffer olunsun diye hutbeler okutulup dualar ediliyor... Numayişlerde "Mehmetçik Gazze'ye" diye tezahüratta bulunuluyor!

Bu yüzsüzler benden fazla "Türk" ve "Türk Milliyetçisi" kesildiler. Allah'ım bu nasıl bir bukelamunluk? Daha düne kadar etnik mikro milliyetçilik yaparak dağlardan taşlardan "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazılarını silmeye çalışanlar, okullarımızdan "Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım" diyen andımızı okutturmayanlar, devletin kapılarından Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltılmış şekli olan T.C'yi kaldırmaya çalışanlar, Türk vatanında Türk Milletine ortaklar bahşedenlerin hepsi Türk olup çıkıverdiler!

Biraz rahatlasalar "Yeni Anayasa" denilen hadise de yine Türklüğü çırak çıkarmaya çalışacaklar!

Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu? Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu?

"Türk Birliği"nden hatta "Birleşik Türk Devletleri"nden bahsedenler türedi...

Göreceksiniz önümüzdeki yıllarda 10 Kasım'da Atatürk için mevlidler de okutacaklar!

Bu husus yani yüzsüzlük veya çok yüzlülük konusu sadece milli konularda değil, her alanda örneğin dini, ticari, kültürel, sosyal, yardım gibi her şeyde karşımıza çıkıyor. Bu tür insanların ideolojileri, fikirleri ve inanmışlıkları da yok. En belirgin özellikleri rüzgara göre şekil, renk ve söylem değiştirmeleri...

Ne yazık ki; bu yüzsüzlerle birlikte yaşıyoruz. Bunların ilkesi ve kıblesi yok... Her siyasi parti de varlar. Toplumun kılcal damarlarına temayüz etmişler. Zannediyorsunuz ki; çok güçlüler! Hayır, güçlü olsalardı bugün Türk'ten yana esen rüzgar nedeni ile hemen paçaları indirip "Türk" oluvermezlerdi.

Unutmayın, bu yüzsüzler ya da çok yüzlüler güçlü değildir. Yegane güç, asil ve kudretli olan "Türk Milleti"ndedir. Yeter ki; rüzgarı daim olsun! 

Bir bakarsınız bütün dünya Türk oluverir... Ancak bu yüzsüzleri, bir Türk olarak asla unutmayacak ve onlara değer vermeyeceksiniz... Büyük Önder Atatürk'te böyle isterdi.

Ey yüzsüzler topluluğu; sizi biliyor ve tanıyoruz... Ancak bugünün yarınları olduğunu da biliyoruz!

Özcan PEHLİVANOĞLU

Editör: Kerim Öztürk