Hicabi MERAL

                                                  E.Dz.Öğr.Alb.

             Anadolu Aydınlar Ocağı Bşk.Yrd.

 

ALKIŞLARLA

     
Bilindiği üzere Mardin Valisi Cahit Kıraç’ın emriyle karayolu üzerinde bulunan “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazılı pano alkışlarla kaldırıldı. Vali beyin gerekçesi herkesi güldürecek, düşündürecek nitelikteydi. Panonun saclarının paslanmış olması sebebiyle bu işlemin yapıldığı ifade edildi.

      
Vali Bey; bu milletin zekasından şüphe ediyorki böyle bir açıklamada bulundu. Milletin beklentisi ise Vali Beyin söktürdüğü panonun yerine yenisini koymasıydı. Bu beklenti Türk milletinin en tabii hakkıydı. O zaman gerekçe inandırıcı olacaktı.Kaldırılan panonun yerine yenisi alkışlarla konulsaydı Türkiye Cumhuriyetinin Valisi milletin gönlünde hak ettiği yeri alacaktı. Sayın Cahit Kıraç şunu iyi bilmelidir; koltuk, makam, gelip geçicidir. Bugün iktidarda bulunanlar yarın milletin iradesiyle sandıkta gereken dersi alacaklardır. O zaman bu ve buna benzer uygulama yapan atanmışlara hak ettikleri  yerler alkışlarla gösterilecektir.

      
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yedi düvele karşı verilen Kurtuluş Savaşı sonunda ŞEHİT kanlarıyla yazlmıştır. Bunu bilmeyen valilerimiz öğrensinler. Sokaklardaki reklam panoları gibi algılayan zihniyeti bu millet unutmayacaktır. Söz Valilerden açılmışken evlere şenlik bir Adana Valimiz varki,onu hatırlamamak olmaz. Bazı Makam sahipleri her ne hikmetse pohpohlanmaktan hoşlanıyorlar. Yaşa, varol, Allah size başımızdan eksik etmesin, siz babamızsınız, yaşa, yiğit adam halk adamı………..Bu tezahuratlara bazıları dayanamaz makam aracını durdurur, aşağı iner, göğsünü geregere vatandaşı selamlar, bilgi dağarcığında iktidarın hoşuna gidecek bir şeyler varsa iki çift söz eder, tebessümle tekrar makam araçlarına binerek olay yerinden ayrılırlar. Genelde vatandaştan esirgedikleri tebessümü pohpohlandıkları zaman hiç tereddüt etmeden yaparlar.

         
Ancak protesto ile karşılaştıklarında; devletin, makamın, ünvanın gücünü arkasına alan bazı atanmışlar ve siyasiler ARSLAN kesilirler. Kükrerler,yeri göğü inletirler,kaplarına sığmazlar. Bu manzara karşısında;korumalar kraldan daha kral olurlar. Yakaladıklarını işkence teknikleri ile anasından doğduğuna pişman ederler. Manzara aşiret mantığının da ötesinde bir durum alır. Bu sayınlar tepki yerine dinleme lutfunda bulunsalar buzlar eriyecek. Çapulcuyu dinlemek olurmu. Düz bir mantıkla olaya bakarlar. “ATIN ŞUNLARI DIŞARI”, “YAKALAYIN ŞUNLARI”, “ANANIDA ALDA GEL”, yada Vali COŞ’un kendine yakışan uslubu ile “GAVATI YAKALAYIN” gibi…On araçla Hatay’da saltanat süren Vali’mizinde hakkını teslim edelim.

       
   Hani millet efendi siz köle idiniz? Milletin bir adı daha varmış bilmiyormuşuz biz. Sn. Başbakan söylediği sözü önce inkar eden valinin bu davranışını doğru bulmadığını, ancak Vali’yide yedirmeyeceğini ifade ediyor. Bütün bunların üzerine halk tabiriyle tuz biber ekiyor. Ayrıca bu milletin yamyam olduğunuda böylece öğrenmiş oluyoruz.

        
  Vali Bey hızını alamamış olacak ki, Adana’da oynanan milli maça üzerlerinde Türk Bayrağı bulunan gençleri güvenlik güçlerine emir vererek stad içerisine aldırmıyor. Gençler bayraklı tişörtlerini çıkarıp tekrar geliyorlar, yine Vali Beyin yasakçı zihniyeti karşılarına dikiliyor. Kemal Sunal’ın kulakları çınlasın, Allah Rahmet etsin. Filimlerini izlerken hep güldük, ancak bugün o filimler bizi düşündürüyor. MEVZUAT, YASSAK, HÜKÜMET, bu kelimeler boş yere kullanılmamış. Adam kral, astığı astık,kestiği kestik. Yassak dedimi bitti. İçeri giremezsin ,karşında devlet var. İleri Demokrasi ne oldu? İlerisi gerisi yok. Zülfiyare dokundun mu devletin demir yumruğu ile karşılaşırsın. Devletin gücünü, makam ve unvanı arkasına alan bazı atanmışlara diyorumki; TÜRK kelimesinin peşini bırakın aşağıda belirtilen görev kapsamınıza giren hususlara çözüm bulmaya çalışın ki millet sizleri başına taç yapsın.      

·        Güneydoğuda kaçakçılık artmış mıdır?

·        Elektiriğin % kaçı kaçak olarak kullanılıyor mu?

·        Sigara, akaryakıt ,telefon kaçakçılığı hangi boyutlardadır?

·        Akaryakıt istasyonlarının denetimi titizlikle yapılıyor mu?

·        Açılım süreci ile bunların bir ilişkisi var mı?

 

       Elimizdeki tokmağı davulun bir yüzüne vurursak haksızlık etmiş oluruz. Davulun birde siyasi yüzü var ki, oradaki manzara dudak uçuklatan cinsten. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da ikinci Habur Rezaletine tanık olduk. Bütün basın yayın kuruluşları tarafından bu manzara TÜRK milletine izlettirildi. Açık oturumlar düzenlendi, ağıtlar yakıldı, herkesin elinde mendil göz yaşları sel oldu. Gün, bugün. Özlemini duyduğumuz kardeşlik işte bu. Acılar geride kaldı, artık analar ağlamayacak, şehit cenazeleri gelmeyecek, meşe ağacının dalları birilerine batırılmayacak, kuzu sarması gibi lezzetli kardeş olacağız.

 

        Diyarbakır semalarında Türk Bayrağının dalgalanmış olması bile övünç kaynağımız oldu. Sn. Başbakanın konuşmalarından sonra ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz. Bizde kendimizi yüksek tahsil yapmış,  mürekkep yalamış, topluma bir şeyler verebilecek nitelikte biri olarak düşünüyorduk. Önümüzden bir Ahmet Kaya gelmiş geçmiş farkında bile olmamışız. Çok yazık kaybolan yıllarımıza. Başbakanın yere göğe sığdıramadığı Ahmet Kaya ile ilgili Başbakan Yardımcısı Sn. Bülent Arınç’ın methiyeleri, TRT’deki özel programı da izleyince bu tarihi şahsiyeti tanımamış olmanın üzüntüsü ile yandım kavruldum. Yeri gelmişken Sn. Bülent Arınç’ın şehit ailelerinin acılarını dindiren bir söylemine yer verelim ki zihniyetini ve Ahmet Kaya’yı daha iyi tanımış olursunuz. Ne demişti Sn. Arınç?

“BENDE OLSAYDIM DAĞA ÇIKARDIM”. Yatak odamızda baş ucumuzda bulunması gereken bir cümle.

 

         Sn. Emine ERDOĞAN’ın yanında oturan 37 yıl yasaklı Şivan Perver’in PKK’nın dağ kadrosunun kıyafetiyle vakur duruşu  işte AÇILIM bu. Anlamayanlar anlasınlar dedirtecek kadar netti. Bir ara mendiller çıktı göz yaşları silindi. İleri Demokrasi, Açılım bu.

 

         Sn. Başbakan’ın sahnede Şivan Perver ile Mesut Barzani’nin ellerini tutarak kaldırması Diyarbakır kalesine Türk Bayrağının çekilmesi gibiydi. YENİ TÜRKİYE DEDİKLERİ İŞTE BU! Kalpleri mühürlü olanlar bu manzarayı okuyamazlar. Nerden nereye geldik. Şivan Perver’le İbrahim Tatlıses’in KÜRTÇE DÜETİ Fırat ile Dicle’nin sularını coşturdu.

 

         Ancak bu muhteşem tabloda Ahmet Kaya’nın bulunmayışı bütün Türk milletini üzüntüye gark etti. Hizmet ve Eserleriyle Türk Kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, ülkemiz kültür ve sanatının yücelmesine çalışan Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişi veya kurumları, Devlet adına onurlandırmak ve özendirmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün Ahmet Kaya’ya verilmiş olması yüreklerimizi ferahlatmıştı.

 

       Sn. Başbakan İleri Demokrasi diyor, Açılım diyor, özel okullarda farklı lehçelerde eğitim diyor, ilköğretim okullarından andımızı kaldırıyor, çırpınıyor yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyor . Diyarbakır Belediye Başkanı Kuzey Kürdistan diyor. Mesut Barzani’de Kürdistan diyor. Kuzey Irak’ta Kürt kurultayı yapacağından bahsediyor. Diyarbakır’a AMED diyor. Ağzını açan BDP’li millet vekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ettikleri yemine sadık kalarak ROJAVA diyorlar. Adamlar ülkemizde  açıkça bölücülük yapıyorlar, anayasal suç işliyorlar adli makamların kılı bile kıpırdamıyor. Acaba açılım süreci yara almasın diye mi? Sn. Başbakan’ımızda açıklamaları şık bulmadığını söylüyor. Defile yarışması mı yapıyoruz? Bu ne biçim yaklaşım, adamlar hançerleri gövdemize batırıyorlar, başımızdakiler kendilerini defile salonlarında hissediyorlar.

 

    Ahmet Kaya olayını İstanbul’da düzenlenen bir programda yaşananlara indirgeyen zihniyeti anlamak mümkün değildir. Ne olmuş? Kürtçe klip yaptıracağını söylemiş. Ayrıca sahnede Kürtçe türkü söylemiş.                 Katılımcıların hışmına uğramış, linç edilmiş, dışlanmış, aşağılanmış, çareyi yurt dışına kaçışta bulmuş. Vah, vah mesele ne kadar da  basitmiş. El insaf. Bu adam Almanya’da APO’nun posterleri önünde , PKK’lılara konserler vermedi mi? PKK’nın dağ kadrosuna moral, motivasyon desteği vermedi mi? PKK’lı olmak elinde silah dağlarda olmayı gerektirmiyor. Şunu bu millet çok iyi biliyor. PKK’nın dağda bulunanlarından daha tehlikelileri ilçelerde, şehirlerde, Belediye Başkanlığı koltukların da ,TBMM’de bulunmaktadırlar. Dağdakiler  cahilleridir. 1999 Yılında, Ahmet Kaya Almaya Münih’te verdiği konserde; “KÜRDÜZ, SONUNA  KADAR KÜRDÜZ , VALLAHİ SONUNU KADAR KÜRDÜZ, VALLAHİ SONUNA  KADAR APTULLAH ÖCALANI ÖZLEDİK”  diyen adam değimliydi? Naklen yayın yapan kanallar, TRT’de anısına özel proğram yapanlar, Sn.Arınç bu görüntülere de  yer verseydiniz daha inandırıcı olurdunuz. Her gittiğiniz yerde alkışlanırdınız. Bu ödüllü sanatçının yurt dışındaki tüm konserlerin de  Türk Bayrağı göremezsiniz. Ama PKK bayrakları ve APO posterleri ile her tarafın doldurulduğunu görürsünüz. Yüzünüzdeki peçeyi indirin gerçeklerle yüzleşin, millete doğruları anlatın.

 

       Sn. Arınç TRT’de anısına proğram yapılan Ahmet Kaya işte bu! Ölenlerin arkasından konuşmayı, yazı yazmayı doğru bulmuyorum ancak bu millete, ülkeme, aziz şehitlerimize ve ailelerine karşı sorumluluğum bunu gerektirdi.

 

       Eli havaya kaldırılan Mesut Barzani’ye gelince: Vur kaç taktiği ile askerlerimizi, vatandaşlarımızı şehit eden PKK’lılara sahip çıkan bu adam değil miydi? Bu adamın PKK BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR dediğine şahit olan var mı? “TÜRKİYE KERKÜK’E MÜDAHALE EDERSE, BİZDE DİYARBAKIR’A MÜDAHALE EDERİZ” diyen kimdi? O halde bu el Esad’ınki kadar kirli değil mi? PKK’lıların teslim edilmesini isteyen yöneticilerimize “TÜRKİYE’YE DEĞİL BİR KÜRDÜ, KEDİMİ BİLE TESLİM ETMEM” diyen bu kirli el değil miydi? Diyarbakır’da havaya kalkan el bu. En azından günde beş vakit yıkanan ellere yakıştıramadım. O eller yad ellerde Türk’lük sevdası ile yanıp tutuşan OZAN ARİF’ in elleri tutmalıydı. Söz buraya gelmişken diyorum ki ;TRT Ozan Arif’le Ahmet Kaya’nın Yurt Dışındaki konserlerinden birer adet seçerek yayınlasın da, bu millet el mi yaman, bey mi yaman görsün. Böyle bir karşılaştırma için Ozan Arif kardeşimden özür dilerim.

 

       Bu millete soruyorum; bu vatan, millet uğruna 40.000 şehit vermedik mi? Ekonomimize terörün maliyetinin 263 milyar 800 milyon TL olduğunu AK partili Sn. Numan Kurtuluş daha yeni açıklamadı mı? Teröristlerin Kampları Kuzey Irak’ta değil mi? Ülkemize, milletimize korkunç boyutlarda zarar veren bu zat Sn. Başbakan’ın nasıl kardeşi oluyor? Kuzey Irak’ta bulunan kamplardaki teröristler hava ile su ile herhalde beslenmiyorlar. Bu adamları bugün ki iktidar Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimiyle ticari faaliyetlerini canlı tutarak kendi eliyle beslemektedir. Çoban köpeği kendini besleyeni ısırmaz, ona sadık olur. Bu adamlar çoban köpeğinden daha kötü yapıya sahip oldukları halde bugünkü iktidar bunu anlamamakta ısrar etmektedir. Ne uğruna? Ticaret ve para. İş adamlarımız yatırım yapıyorlar ki gelecekte daha güçlü olarak bu milletin karşısına çıksınlar. Halbuki aklın yolu bir. Kuzey Irak’a verilen elektiriği keseceksin, Habur Sınır Kapısını kapatacaksın,ticari ilişkileri askıya alacaksın, petrol akışını durduracaksın ümüğünü sıkacaksın ki yola gelsinler.

 

        Sn. Başbakan’ım PKK’lılar zeytin dalından anlamazlar. Zamanını boşa harcama. Ziya Paşa’nın güzel bir sözü var. “NUSH İLE YOLA GELMEYENİ ETMELİ TEKDİR, TEKDİR İLE USLANMAYANIN HAKKI KÖTEKTİR”. Ana dil diye tutturanların anladıkları dil işte bu. Bu millet kimseyi asimile etmemiştir, kimseye de üvey evlat muamelesi yapmamıştır. Bu ülke topraklarında yaşayan herkes seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Dışlandıklarını söyleyenler; Milletvekili, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Vali, Kaymakam, Yönetici, Öğretmen, Hakim, Savcı, Avukat, Belediye Başkanı, Doktor, Ticaret Erbabı, Sanatçı, İş adamı oluyor mu? Oluyor. İbrahim Tatlıses; Diyarbakır’da sahneye çıkan Türkülerini zevkle dinlediğim bir sanatçı. Neyi eksik? Bu ülkenin nimetlerinden bizlerden daha çok yararlanmıştır. Kendisinin de aksi yönde bir beyanatına rastlamadım. Özel hayatı öncelikle kendisini ilgilendirir. Ancak sanatçı kimliği sebebiyle milletin gözünün üzerinde olduğunu da unutmaması gerekir.

  

         Nankörlük yapmayalım. Söz konusu bölgenin iki önemli sorunu var; AĞALIK VE AŞİRET BASKISI, TOPRAK REFORMU. Bu temel sorunlarla uğraşmak kimsenin işine gelmemektedir. Bölgeden meclise gelenler bu kimlikleri taşımaktadırlar. Bindikleri dalı kesmelerini onlardan beklemek saflık olur. Siyasi Parti liderlerine gelince; onlar için varsa yoksa önce koltuk, sonra partinin mecliste sayısal çoğunluğa sahip olması.

 

          Otuz yedi yıl yasaklı Şivan Perver’e gelince; yurt dışında “ ABTULLAH ÖCALAN TERÖRİST

DEĞİLDİR, TERÖRİST TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR” diyen bir yaratıktır. İnsan biraz düşünür 37 yıl yasaklı biri. Devletin kurumlarında devamlılık esastır. İn midir, cin midir , kim bu? Gelmiş geçmiş iktidarlar, yöneticiler ,devletin istihbarat birimleri, emniyet teşkilatı Şivan Perver’in kardeşlik duygularını, vatanperverliğini görememişler; mevcut iktidar üçüncü döneminin sonuna doğru bunun farkına varmış, yukarıdaki sözlerin sahibinin ellerini havaya kaldırmıştır.

 

          Sözün özüne gelirsek: Sn. Başbakan, Namazın sünnetini kılıp , farzı kılmamak olmaz. Siz sünneti, farzı çok iyi bilen birisiniz. O yönünüzü de taktir ettiğimi ifade etmek istiyorum. Ahmet Kaya yurt dışında öldü, mezarı da yurt dışında. Ahmet Kaya’nın naşının PKK şehitliğine( onların tabiri) naklinin devlet töreni ile  yapılması, PKK’lılar tarafında çok sevilen Şivan Perver’e Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünün  verilmesi farz olmuştur.

 

          AK Parti İktidarı bunu başarırsa, tarihin altın sayfalarında, milletin gönlünde, hak ettiği yeri almış olacaktır. Geriye namazın son sünneti  kalıyor. Ortam müsait olduğu zaman onu da yaparsınız. Sn. Başbakan “benim ağzımdan genel af diye bir şey çıkmamıştır”. Doğru söylüyor. Başbakanımızın genel af ile ilgili bir beyanatını bende duymadım. Diyorum ki AÇILIM ÇORBASINDA benimde bir tuzum olsun. KISMİ AF. Nasıl? Devlete Karşı işlenen suçları af kapsamına alırsınız, bu genel af olmamış olur. Kul hakkına da girmemiş olursunuz. Nasıl?

 

          Tereyağından kıl çeker gibi APO’yu (bebek katilini), PKK’lıları, KCK’lıları bir çırpıda serbest bırakarak AÇILIMIN SON SÜNNETİNİDE yerine getirmiş olursunuz. Yarım asırlık kardeş kavgasını da böylece bitirmiş olursunuz. Bu arada Balyoz, Ergenekon tutukluları da bundan yararlanmış olurlar. Bunu da affın zekatı olarak kabul ederiz.İçinde bulunduğumuz bu buhranlı günleri kısa ve öz anlatan güzel sözlere yer vererek; sizleri düşünmeye, değerlendirmeye, öz eleştiri yapmaya, yorumlarınızla katkı da bulunmaya çağırıyorum.

 

·       Yüksek makamlar, yüksek tepeler gibidir; koşarak çıkanlar nefes darlığı hissederler.

·       Bilen kişiyle dost ol, çünkü seni aydınlatır; bilgisiz kişiyle dost ol, çünkü sen onu aydınlatırsın. Bilmediğini bilmeyenlerden uzaklaş, çünkü onlar aptaldır; senide aptallaştırırlar.

·       Doruklara tırmanırken karşılaştığınız herkese selam verin; çünkü inerken yine onlarla karşılaşacaksınız.

·       Bir devletin sürekliliği, ancak adaletle mümkündür.

·       Söz ilaç gibidir;azı yaşatır, çoğu öldürür.

·       Bir gün adaletle hükmetmek, altmış senelik ibadetten eftaldir.

·       Dört şey gelmez; söylenen söz, atılan ok, geçen zaman ve kaçırılan fırsat.

·       Söğüt gibi her rüzgarla sallanma, güneş ve ay gibi kararlı ol.

·       Hayvan ölür,semeri kalır; insan ölür eseri kalır.

·       Eşeğe giydirsen nakışlı bir çul; At olmaz.

·       Katır, sahibi için her zaman yedekte bir çifte saklar.

·       Her taşın altına elini sokma, ya yılan çıkar, yada çıyan.

·       Bir ihmal yüzünden, bir çivi kaybolur,

Bir çivi yüzünden bir nal kaybolur,

Bir not yüzünden bir bacak kaybolur,

Bir bacak yüzünden bir at kaybolur,

Bir savaş yüzünden bir memleket kaybolur

·          Bana yol gösteren benden olmalı;

Olamaz Türk’e baş TÜRKÜM demeyen.