Bir anda Bulgaristan 2001 ve 2005 seçimlerine ne kadar benziyor diye düşünüverdim. Ayrıca 1997’nin Ocak ve Şubatında Sofya parlamentosunu kuşatan protestocular taşla sopayla meclisin camlarını indirmiş, kapıları koparıp içeri girdiklerinde bir somun, parça sucuk, paket beyaz peynir bulamayınca, dolaşıp bakınıp, bakınıp dolaşıp boş elle dışarı çıkmışlardı.
İşi bitirdiniz mi? diye soranlara kimseye cevap dahi verememişlerdi.
İşte o zaman Bulgarlar demokrasinin sandığa ve sıradan sivil vatandaşların oylarına bağlı olduğunu anlayabilmişlerdi.
Meclisin düşmesiyle karınlarının doyacağını sananlar aldanmışlardı. Darbe ve devrim bile donatılmış sofra değildir, kimsenin karnı kendiliğinden doymaz.
Şimdi Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı Radev’in “darbe” hazırladığı iddia ediliyor. Buna inananlar “Mafya iktidardan çıksın!” sesini daha da yükseltti. Çünkü “darbe” silahlı ayaklanma anlamına da geliyor. Ben olayları kanlı görmek istemiyorum!
Cumhurbaşkanı Radev’in Bulgaristan'daki duruma “bataklık” demesi çok anlamlıdır.
Bataklıktaki yengeçler, kurbağalar ve haşarat 3. göle taşınmaz. Gösteriler hükümet devirir, seçimler işe yaramayanları silkeler ve hükümeti bir diğeri kurar. Hayat döndükçe döner.
Halktan mafya ol(a)maz ve mafyadan ayaklanma ücreti alınmaz!
Seçmenin tokadı.
O zaman seçime gidildi. Bulgaristan tarihinde ortaksız kurulan on sosyalist hükümet (BSP-Jan Videnov Kabinesi) düşmüş ve yerine Demokratik Güçler (CDC) yeni Birleşik Demokratik Güçler oluşumuyla (ODS) seçim kazanınca İvan Koskov 1997 Mayısında hükümeti kurmuştu.
Maaşları 3-5 ABD Dolarına kadar düşen, dükkânda şeker tuz, yağ ve ekmek bulmakta güçlük çekenler İv. Kostov’a “kurtar bizi” diyordu.
Kostov, sosyalizm yıllarında kurulan devlet mal-mülkünü ucuz pahalı sattı. 15 bankanın altından girdi üstünden çıktı.
2001 yılında yapılan genel seçimlerde seçmenden öyle bir tokat yedi ki, politikadan çekilmek zorunda kaldı. Partisi dağıldı. Bulgar halkında ise umutlar tükendi.
Bu iş başka türlü olmayacak, 1943-1946 yılları arasında Bulgar Çarı olan II. Simeon’a iktidarı verelim ve yapamayacağımız işlerle uğraşmayalım fikri doğdu.
2000 yılında II. Simeon getirildi. Referandum yapalım, Çarlığı kuralım, sen de baban III. Boris gibi Çar ol şeklinde ağız yoklaması yapıldı. Oralı olan pek olmadı.
Batı Avrupa kumarhanelerinde yıpranmış, son şans, bir şeyler olacaksa olsun, havasıyla gelmişti.
“Bana 860 gün verin” dedi ve cepleri boş ve karınları aç insanların oylarını alabildi.
Simeon Başbakan oldu. 4 yıl işi gücü, dedesi I. Ferdinand ve babası III. Boris’ten kalan malı mülkü toparlamaya ayırdı.
Çam Koru (Borovets) Rila asırlık çam ormanından 2 100 hektar, “Vrana” köşkü, “Tsarska Bistrıtsa” Çarın Av Konağı, “Sarı Göl” ve “Sitnyakovo” semtinde ve “Bankiya” kentinde ve “Beli İskır” Köyünde dağ evini geri istedi. Anayasa Mahkemesi bu mülklerin Levazım Dairesi mülkü olduğuna karar verdi ve davalar uzadı.
Bu arada Bulgar seçmeni II. Semeon’un niyetlerini de çözdü ve 2005 seçimlerini kendisini ve partisini meclis dışı bıraktı.
Bu ikinci bir silkinmeydi ve tepki gösteren de olmadı. İvan Kostov partisi seçmen kitlesinin yer altına dalıp II. Semeon partisine verdiği oylarla yeryüzüne çıkan ve II. Semeon partisini reddedip 2009 seçimlerinde GERB partisi listelerinde sandıktan çıktığı gibi, politik gözlemciler, 2021 Mart genel seçimlerinde GERB partisinin sandıkta eriyeceğine işaret ediyorlar. GERB’de eriyen kitle bir daha kendine gelemez diyenler de çoğalıyor.
Politik yorumları ve öngörüsüyle ünlü Prof. Diçev Bulgaristan'daki politik bunalımı analiz ederken, Boyko Borisov’un yönettiği GERB partisi, 2005 seçimlerinde II. Semeon Milli Hareketinin politik sahnede kayıplara karıştığı gibi eriyip kaybolacağını belirttikten sonra şunları da ilave ediyor. “Fakti. Bg. 9 Eylül 2020)"
“Borisov istese de şimdi istifa edemez, çünkü bazı iri iş çevrelerine borcu var. “Covid -19” virüsü ile ilgili Avrupa Birliğinden Bulgaristan’da yeni milyarlar gelecek, bu paralar dağıtılmaz dan önce onu serbest bırakmazlar.”
“Bataklık” dendiğinde ne anlamalıyız?
Ruslarla yapılan “Balkan Gaz Boru Hattı” anlaşmasına göre, yıl sonuna kadar boruların Sırbistan sınırına kadar döşenmesi gerekiyor. “Belene” - 2 Nükleer Elektrik Santralinin inşası Rusya lehinde çözülemedi. Memlekette Rus aleyhtarlığı başkaldırdı aldı, yürüdü. Gazeteler Bulgaristan topraklarının 1878’de ve 1944’te olmak üzere 2 defa “işgal edildiğini” yazıyorlar.
Azınlıklar sorunu çözülmemiş bir ülke. Millileşememiş bir halk. Toplumu halk lehinde çalıştıramayan bir devlet. Kurumları çalışmayan bir politik sistem. Vatandaşları memleketten kaçan bir memleket…
Sofya “Kliment Ohridski” Üniversitesi Tarih Kürsüsü Profesörlerinden Evelina Kelbeçeva “Bulgaristan'ın Rusya ve Sovyetler Birliği işgaline 2 defa düştüğünü ders kitapları yazmıyor, mutlaka yazması gerek, tarihimizi gençlere yanlış anlatamayız,” diyor.
İvan Kostov dönemi ile II. Semeon yılları ve 2009’dan beri Boyko Borisov, 5 Eylül 1944’ tarihinde Kızıl Ordu Başkomutanlığı Bulgaristan Krallığına saldırı planını onayladı. 250 bin er ve subay, 6 000 top, 500 tank, 1 000 uçak ve Karadeniz filosu bütün savaş gemileriyle Bulgaristan'a yöneldi cümlesini yazamadı.
1963-1973 yılları arasında Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi yaptığı bütün gizli oturumlarda Bulgaristan'ı Sovyetler Birliği’ne nasıl katalım da, devlet olarak yok olalım problemini görüştüğünü halka açıkça söyleyen biri de olmadı.
Osmanlı döneminde çocuklarını batı üniversitelerine gönderebilen Bulgarların sosyalizm yıllarında böyle bir hakkı da yoktu.
Osmanlı yıllarında fabrika ve çiftlik sahibi olan Bulgarların sosyalizm yıllarında mülkiyet ve üretim araç hakkı da yoktu.
Bugün Bulgaristan’da yaşayan Bulgarlar 19. yüzyılda Osmanlıda yaşayan Bulgarlardan azdır.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı bundan 10 yıl önce Bulgar milletini yok olacak milletler listesinde ilan etti.
Bulgaristan’da sosyalizme karşı ilk ayaklananlar Türkler oldu. Bulgarlar sınırları tel örgülü, mağazalarda rafları boş, zorla Rusça okutulan, dış ülkeye çıkmak yasak Müslümanlara baskı yapmaktan gurur duydular. Bu kadar da alçalabildiler.
İkinci istila esnasında (1944) Ruslar Türklerin ürettiği 5 ton Gülyağı ile 250 ton tütünü gasp etti ve Amerika’ya sattı. Bunun dışında 100 fabrikanın makineleri vagonlara yüklenip Rusya’ya gönderildi.
1960 yılında Bulgaristan hazinesinde 1 sent döviz yoktu. 1961-1964 yılları arasında Bulgaristan Merkez bankasından 32 ton altın vagonlara yüklenmiş ve Rusya’ya gönderilmiştir. 1990 yılında iki defa kısa süreli Bulgaristan Başbakanı olan Andrey Lukanov’un kız kardeşi Todora Jivkov’a 1969’da gönderdiği raporda, Moskova Merkez Bankası’na ödenmesi gereken 50 milyon Dolar’ın Bulgar Merkez Bankasında olmadığını yazıyor ve parti ve devlet bu parayı ödeyebilmek için kaçakçılık işlerine girmek zorunda bırakılıyor. Kostov ve II. Semeon ve B. Borisov dönemlerinde bu karanlık işler devam ediyor.
1989 yılı şafağında Bulgaristan Rusya ile dostluktan 10 milyar Dolar dış borçla uyanacaktır.
Bugün de Avrupa Birliğinden gelen paralar Moskova’ya kaçırılıyor.
10 Eylül günü AB komisyonundaki durum görüşülürken, tercüme eden Bayan çevirmen “Borisov ve Geşev haydutuna (eşkıyalarına) gönderilecek paralar durdurulsun!” dediğinde, tercüme yapılmamış, tümce atlanmıştır. İşte gerçek durum budur…
Bulgar bataklığında Ruslar her gün bir komplo kuruyor. Bu komploların arasından birini seçtik.
“Bulgaristan vatandaşlarının paralarıyla “Güney Akım” Rus doğal gaz boru hattı boru hattının döşenmesi planlanmıştı. Ve bu olay (KTB) Bulgar Kooperatif Ticaret Bankasının iflas ettirilmesiyle de ilgilidir. Kooperatif Ticaret Bankası 1994’te kurulmuştu. Bu banka, 1988 yılında Sovyetler Birliği vatandaşları Ewgeniy Vasileviç Krasawtsev ile Aleksey Aleksandroviç Simakov tarafından daha Todor Jivkov zamanında, 500 000 000 (beş yüz milyon)leva sermaye ile “Bulgarsovinvest” BSFK bankası yerine aktif ve pasiflerini alarak kurulmuştur. Bu kişiler Sovyet İstihbarat örgütü KGB ile bağlantılıdırlar. Bu işin içinde olan KTB bankası Yönetim Kurulu üyesi olan ve aynı zamanda Devlet Güvenlik Örgütü (DS) ajanıdır ve bu No.2-193/11.06.2013 kararla kanıtlanmıştır.
Banka, Rus uşaklarına 4 milyar leva karşılıksız kredi verdi ve ardından bu parayı Bulgaristan vatandaşlarına ödetmeye çalıştı.
Bu olaylar Bulgaristan “bataklığında” dipsiz kuyucuklardır.
***
İvan Kostov iktidara oturmazdan önce (1995-1996 yıllarında) direk olarak Moskova’ya bağlı Milli İstihbarat kadroları tarafından yönetilen 12 Bulgar bankası partili yoldaşlara planlı, hedefli ve amaca yönelik bir biçimde toplam 300 milyar leva “teminatsız kredi” dağıtmıştı. Böyle bir devlet nasıl çökmesin ki? Hiper enflasyon vatandaşların tasarruflarını sıfırlamıştı. Bugün Bulgar ekonomisinin %30’u Rusların elindedir. “Bulgar Neftohim”, “Bulgar Enerji”, “Bulgartabak,” BTK ve diğer işletmeler vergi ödemediği gibi, “Bulgartabak” özel bir hortumla HÖH yönetimini de besliyor. Bu durum İv. Kostov, II. Simeon ve Boyko Borisov zamanında da değişmemiştir. Devlet parasıyla beslenen 400 bin kişilik bir oy potansiyeli besleniyor, yemleniyor ve ipleri hep dışardan çekilmeye devam ediyor.
Kültür bilimci ve Antrolog olan Prof. İvaylo Diçev azınlıklar Sofya direniş ve gösterilerini desteklemiyor, diye yazmış ve şunlara vurgu yapıyor:
“Sofya olayları bir ayaklanma değil, sivil halkın protestocuları ayaklanmıştır. İktidar bağlarını koparamıyor ve sabretmek gerek. Hükümete saldırılar birçok yönden birden geliyor. BSP meclis içinde direniyor. Avrupa Birliğinde ciddi eleştiri dalgası yükseldi.
Yardım fonlarının kesilmesini isteyenler ateşlendiler. Meydanlarda kavga devam ediyor. Dördüncü yönde, işverenler protestocuların yanında yer alıyor. Boyko Borisov’un kontrollü çekilip partisini koruması gerekiyor. Durum değişmez ve 2021 Martına kadar bu gerginlik ve politik kapışma sertleşmeye devam ederse, GERB partisi eriyecek ve başka bir politik gücü iktidara getirecektir. Borisov bu çöküşü dayanamayacak ve yok olacaktır. “
Sözü edilen bu 400 bin kişilik iktidardan iktidara sürünen ve toplumsal gelişmeyi engelleyen kitle ırkçı-milliyetçi ve faşist iç yüzünü gösteriyor. Bu kitle, Bulgaristan’da demokrasinin yukarıdan aşağı ve aşağıdan yukarı çalışmadığı ortadadır. Serbest ve adil seçim yapılabilmesi yolları tıkanmıştır. Açılmasına da olanak verilmiyor. İnsan hakları çiğnenmiştir ve tanınmak isteniyor. Soydaşlarımız ve gurbetçilerimiz oyunu serbestçe kullanamıyor. Faşist partilerin iktidarda tutulması gerginliği arttırıyor ve halk protestolarını körükleniyor.
Bulgaristan komünizm ve totalitarizm kalıtlarını silkmek, iktidardaki mafyayı söküp atmak zorundadır.
Bu yapılmadan demokrasi ve adalet kurulması yolu kapalıdır.
Halk direnişlerini destekliyoruz. Bulgaristan'ın üçüncü silkinme zamanıdır. Birincisi 2001’de, ikincisi 2005’te ve üçüncüsü de 2020 sonuna kadar gerçekleşmelidir…
Okuyanlara teşekkürler.
Korona istemlerine uyalım. Maskesiz gezmeyelim. Tedbir alalım fakat korkutmayalım. Ecel gelmeden ölüm olmadığını da bilelim. Panik yapmayınız. Saygılarımla,
Paylaşalım.