2002 yılında millet olarak toplam tasarruflarımızın GSYH'ya oranı %23 seviyelerinde iken, tüketim çılgınlığı yoluyla bu oranı 2019'da %15'e düşürdük. Yetmedi, bireysel kredileri de 5,8 milyar TL'den tam 620 milyar TL'ye çıkardık...
Aynı şekilde son 17 yılda tam olarak 1 Trilyon 76 milyar $'lık dış ticaret açığı verdik. Bu açığın 600 milyar $'lık kısmı ise; nihâi tüketim ürünlerinden oluşuyordu.
Bu açığı finanse etmek için de bol tarafından dış borç aldık...
Dün yazmıştım; finansal kapitalizm de daha çok tüketelim diye bütün Dünyaya toplam 257 Trilyon $'lık bol kepçe kredi dağıtmış...
Ekonomilerini son 17 yıllık süre içinde 3-5 kat büyüten milletlerin "tasarruf ve yatırım" oranı ise %35'ler civarındadır. Aynı şekilde bu ekonomilerin hepsi bırakın dış ticaret açığı vermeyi, dâima dış ticaret fazlası verdiler.
Corona salgını sebebiyle ve bize ders olması temennisiyle; zorunlu tüketimler hariç olmak üzere; gereksiz hiç bir harcama yapmadan, tasarruf oranlarımızı yükseltmek, el parasıyla "hamam sefası" yapmaktan vazgeçmek ve özkaynaklarımıza dayalı üretim ekonomisine geçerek, makus talihimizi yenmek zorundayız.
Bütün bu hususları düşünüp, tartışmak için tam zamanı değil mi ?
Bu kapsamda olmak üzere bugün Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında yapılan toplantı sonrası yapılan açıklamaları dinleyince, konunun öneminin tam olarak anlaşılamadığını, "sabır ve dua" temennileri dışında yeni bir şey duyamadığımızı maalesef ifade etmek zorundayım...
Anlaşılan odur ki, mevcut durumu rasyonel ölçülerde yönetebilecek hiç bir enstrümana sahip değiliz...Geçmiş ola...
Selam ve sevgilerimle,
R.GÖKDEMİR