Bir mesele hakkında fikir ve rey sahibi olmak için bir mahalle gittiğinizde kimden bilgi alırsınız? Diyelim ki 4 tane muhtar adayı var ve siz de mahalleye yeni taşındınız ilk kez oy kullanacaksınız.

Bilgi alacağınız kişilerin önce orada uzun süredir ikamet edip etmediğine bakarsınız, dürüst ve namuslu olmasına dikkat edersiniz, kişiyi analiz edecek bir hayat tecrübesi ararsınız, seçime ve reyinize saygılı olmasına ve nihayet mahallenin itibarına ve geleceğine değer vermesini istersiniz.

Meseleye bu ölçülerle baktığınızda Türkiye'de "mahalle" hakkında en iyi bilgi alacağınız topluluk "Ülkücüler"dir. Çünkü onlar var oldukları andan itibaren mahalleye geleni gideni kontrol eder, mahallenin namusuna sahip çıkar, mahallede yaşayanların huzuru ve güvenliği için iç ve dış tehditlere karşı uyanık dururlar. Bu konuda mahallede kim ne yapmışsa bilirler. Mahalleye kim ne yapabilir, onu da hesap ederler. Camiyi, namazı aksatırlar belki ama ezanın aksamaması ve dosdoğru okunması için canlarını verirler.

Bu bakış açısıyla Erdoğan ve AKP'nin mahalleye getirdikleri ve götürdüklerine bakarak, bu idarenin mahallenin geleceği açısından ne anlama geldiğini görürler ve o yüzden de AKP ile amansız bir mücadeleye girişirler. Erdoğan'ın siyaset üslubuna göre şekillenen AKP siyaset kültürü, Türkiye'de ahlakı, dini, erdemi ve milleti yüceltmekten daima uzaktı.

Erdoğan Siyasetinin Ahlakçı ve Dindar Olmadığının Karineleri:

1- Erdoğan, İktidarda kalmak için gösterdiği performansı, milli kültürü ve dini ahlakı koruma konusunda asla göstermedi. Zina yasallaştı. Son yıllarda artan iletişim imkânlarının da katkısıyla gençlerin flört ve aile kurumlarına olan yaklaşımı, AKP iktidarında Sosyal Demokratların yaklaşımlarını ve Atlantik ötesi Protestan kültürünü aratmayacak bir boyut kazandı.

2- Erdoğan, Liberalizmin gelişmesi yönünde verdiği hizmeti, İslam dininin muhafazası yönünde asla göstermedi. Bağımsız bir devletin başbakanı olduğu halde velev ki hayırlı bir ajandayla olsun; Amerika'da oturmaya mecbur edilmiş, bir Müslüman liderin Ilımlı İslam ve Dinler arası diyalog reformlarına çanak tuttu. AKP, iktidarı, CIA'ya bağlı Amerikan Açık Toplum Kuruluşları üzerinden, milli merkeziyetçiliği ve dini muhafazakârlığı çökertmek amacıyla yapılan saldırılara hizmet etti.

3- Erdoğan, iş dünyası ve finans çevreleriyle kurduğu ilişkilerin hiç birini, eğitim kurumları, sanat dünyası, din ve ahlaki kültür kurumlarıyla kurmadı. Bu durum, onun milli ahlak ve dini istikbalden çok mali durum ve şahsi gelecek kaygısıyla hareket ettiğini gösterir.

4- Erdoğan, tesettür altında yaşayan kadınların geleneksel namus kültürüyle kendilerini kollamalarını, toplumsal ahlak muhafazakârlığı için yeterli gördü. Mevali olarak gördüğü Laik gençlerin ve kadınların ne yaptığı onu ilgilendirmiyordu. Ancak dindar erkeklerin mala, paraya tamah ve zinaya tevessül ederek yoldan çıkabileceklerini hesaba katmadı. Son hırsızlık ve yolsuzluklar bu ahlaki çöküntünün sonucudur.

AKP, sadece "babam işten atıldı" afişleriyle yükselen Milli Görüş gömleğinin şeriatçı kolunu üzerinden sıyırmadı. İslam'daki "sosyal adalet" ve "sosyal devlet" kolunu da terk ederek, "uluslararası finans"a hizmet eden, halkçılık karşıtı liberal kapitalizm gömleğini vücuduna uydurdu.

Bu yeni gömlek, aslında İngiliz Kraliyet Bilimler Akademi'sinin 200 yıl önce Malthus'un Nüfus nazariyesi ve Darwin'in Irk teorisine uygun olarak dokuduğu bir "maymun" tişörtüydü.

Uzun süre ayakta kalmanın sırrını, İngiliz Liberalizminin "para güçtür" ilkesinden öğrenen Erdoğan'ın ve çevresindekilerin kişisel zenginliği çok aşan servetlerin peşinde koşarken yakalanmalarının sırrını burada aramak gerekir.

2008 yılında, Laik Anayasa Yargısı, AKP'nin "Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği"ne hükmederek hazine yardımını kesmiş, AKP, sadece bir oyla kapatılmaktan kurtulmuştu.

5 yıl sonra AKP, bu kez, "rüşvet ve yolsuzluk" yani "hırsızlık" şüphesiyle milli vicdanın ebedi adliyesine sevk edildi. Yürütme gücüyle atama manevraları yaparak hızla çökmekten kurtuldu.

Yani düne kadar ortada takiyyeli bir cihat hikâyesi ve bir hırsızlık söylentisi vardı. Bir de bunun cihat ederken kesilen hazine yardımını elden tahsil etmek için yapıldığına inanan milyonlar vardı.

Toplu hırsızlığa rağmen AKP'nin hızla oy kaybetmesini önleyen sebep işte bu maziden kalan, "kubbe miğferli" ve "minare süngülü" cihat hikâyeleriydi. Yani maymun hazineyi hevengiyle götürmüş; minareden ağzını şapırdatmakta… Bir süredir vatandaş da ezan okunuyor diye namaza durmaktaydı. İğrenç konuşma kayıtları dün gece internete düştü. Milletin paraları çalınmış, oradan oraya taşınıyordu.

Maymunun ağız şapırtısına kıyam edenler değil, işte yine "Allahu ekber" diyenler kazandı!..

ALLAHU EKBER!..