Hani hatırlar mısınız? Bir ara Türkiye'de kendi halinde yaşayan ve her birinin ayrı camisi ayrı tarikat silsilesi, ayrı hocası ve ayrı Kur'an meali olan onlarca cemaat vardı. Aslında bunlar dini anlamda cemaat değil, "fırka" idi. Şüphesiz pek çok, sözü dinlenir zâtın irşad ettiği, bu "moderniteye karşı gelenekle direnen" kalabalıklara "cemaat" denilmesi, "ahkam-ı şeriyye"den ziyade "an'ane-i Osmaniyye"den geliyordu. Osmanlı örfünde her dinden belli sayıya ulaşmış gruplara cemaat denilirdi.

 

Bugün kendisine "cemaat" adı verilen gruplar ise "ehl-i sünnet ve'l cemaat"in dışında kalan "72 fırkadan" bazılarıydı. Her biri diğerlerine nazaran kendisinin "Fırka-i Naciye" olduğu iddiasındaydı.

Peygamber Efendimiz, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat (kurtulan) olacaktır." buyurmuş. Ashab da sormuştu:

 

"Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Cevap açık ve netti:

"Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! (Tirmizi, İbnu Mace) Bu durumda olma hali, "Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat"tir. İradesini kimseye kiralamayan cami cemaatini ifade eder.

Kur'an-ı Kerim'in bu konudaki hükümleri, "hadisin sahih olduğunu" destekleyici mahiyettedir.

"Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın. Onlar ki; dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olmuşlardır. Her zümre kendi yanında olanla sevinir durur." (Rum Suresi, 31. ve 32. Ayetler)

"Allah, insanların bir kesimini doğru yola iletti, bir kesimi de sapıklığı haketti. Çünkü onlar Allah'ı bir yana bırakarak şeytanları dost edindiler ve kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar." (A'raf Suresi, 30. Ayet)

Arapça "fırka" veya onun eş anlamlısı olan Farsça "Hizb" ayrılığı ve tefrikayı anlattığına göre peygamber efendimizin İslam'ın özündeki tevhidi kavrayışa, Müslümanların birlik ve beraberliğine darbe vuran bu ayrışmayı tasvip ettiğini iddia edemeyiz.

Bütün "Sünni" cemaatlerin kendilerini "ehl-i sünnet vel cemaatin makbul bir şubesi" olarak görmeleri de doğru olmaz çünkü o zaman bu rakkamlara ulaşamayız; Müslümanlar sadece Alevi ve Sünni olarak iki fırkaya ayrılmış olurlar. Dünyadaki fasık dinlere bağlı cemaatler de bu hadisin kapsamı dışındadır çünkü onlardaki 71'li ve 72'li bölünmelere zaten işaret edilmiştir.

Evet cemaat mensubu beyler!.. Maalesef siz, hadiste bahsedilen o 73 fırkadan birine mensupsunuz. Bizim ise böyle bir derdimiz ve iddiamız hiç olmadı. Devlet-i Aliyye kimi camimize imam tayin ettiyse onun arkasında saf bağladık. Sonra Cumhuriyet kuruldu dediler, onun da imamlarına saygıda kusur etmedik, onun da ezanları, vaazları, hutbeleri ve mevlidleri için can aldık, can verdik.

Müslümanların amacı, yeni şubeler açarak fırka sayısını çoğaltmak değil, el birliğiyle Ehl-i Sünnet ve'l- cemaatin niteliğini ve niceliğini artırmak olmalıydı. Hz. Muhammed'i doğru anlamak budur. Siz yine 73'e bölünebilirsiniz ama eğer bir müşteri porföyü peşinde değilseniz, 73 fırkanın da "birer milyon" mensubu olması gerekmez.

Emeviler zamanında bir faciayla ana kitleden kopmuş olan Şiiler, Aleviler hariç, Müslümanların % 99,28'i Ehl-i Sünnet vel Cemaat olup da geriye kalan "Onbinde 72"si de 72'ye bölünürse On bin Müslümandan 9.928'i Ehl-i Sünnet ve'l- Cemaat, 72'si de her biri bir fırkanın mensubu olmak üzere diğer fırkaları teşkil edebilir.

Buna göre 60 Milyonluk bir Sünni topluluğun 59.568.000'u "Fırka-i Naciye"den olarak kurtuluşa erer. Geriye ise her birinin ortalama mevcudu 6.000 olan 72 fırkada 432.000 "cemaatçi" kalır. Onların da halas bulması için dua ederiz. Tebliğin asaleti ve takva bunu emreder; ideal olanı budur.

Sizin böyle bir "necat"a imza atabilmeniz için zaten bir şeklide "ermeniz" gerektiği için belki Alevi kardeşlerimiz de sonuca bakarak kimseyi dışlamayan bu kahir ekseriyete topluca intisab ederler.

Tefsir satıp, teberru alacağım diye milleti kendi cemaatine dahil etmeye çalışacağına, diyaneti Peygamberimizin sünnetine uygun ilmi bir düzene sokmaya çalışmanın daha ihlaslı bir çaba olacağından hiç şüphemiz yok. "Fırka-i naciye"yi tesis etmenin ve genişletmenin yolu budur.

Hiç kimse ümmi insanları ufalarken yaptığı gibi bize fırka anlatmaya kalkmasın. İmanımız ve aklımız, necatımızın teminatıdır. Millete "cemaatle kılınan namaz 27 kat sevaptır" diye, kendi "fırka"sını "cemaat" olarak takdim eden gönül simsarlarına mahsus bir arızaya da düşmeyiz.

Öyle transatlantik tutkuları olmadığı takdirde isteyene Nizam-ı Alem için, Ezan-ı Muhammedi için nasıl şehadete yürüneceğini beş dakikada öğretebiliriz. Ezbere takılıp da bizi kimseyle cem etmeyin!

Allah yolunun yolcusu, O'nun seferinin askeri, kelâmının bekçisiyiz biz.

Bize "Ülkücü" derler.. "Arifler" bilir bizi...