Bangladeş’te, Bağımsızlık Savaşı'na katılanların ailelerine kamuda yüzde 30’luk kontenjan ayrılmasına duyulan tepki, gençlerin protesto gösterilerine ve ardından hükümete karşı bir harekete dönüştü. Olaylarda, resmi rakamlara göre 147, yerel kaynaklara göre ise 200'den fazla kişi hayatını kaybetti.

Bangladeş İçişleri Bakanlığı sokağa çıkma yasağı ilan ettiyse de önlemler yetersiz kaldı. On binlerce protestocu, Başbakan Şeyh Hasina'nın resmi konutuna saldırdı. Bu olayların ardından Hasina istifa etti ve Bangladeş ordusu, Bangladeş Başbakanı’nı, kendi halkından korumak için devreye girdi ve “askeri bir helikopterle” Hasina’yı Hindistan'da güvenli bir bölgeye götürdü.

Bangladeş’te bardağı taşıran son damla, Hasina’nın, "Özgürlük savaşçılarının torunları kotaları almazsa, Razakarlar'ın (Pakistan işbirlikçilerinin) torunları mı kotaları almalı? Benim sorum bu" sözleri oldu. Kontenjan oranını yüzde 30'dan yüzde 5'e indirildi ama bu karar da tansiyonu düşürmeye yetmedi.

***

Baskıcı veya Partizan hükümetlerin en büyük korkusu, her zaman halk hareketleri olmuştur...

Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde, Şemsi Denizer liderliğinde işçiler Zonguldak’tan Ankara’ya doğru yürüyüşe geçmişti. İktidar yanlısı medya, Şemsi Denizer aleyhinde kampanya yürütüyordu. Buna rağmen, işçiler daha yarı yola varmadan, Turgut Özal paniğe kapılmış, hükümet, sendikanın bütün isteklerini kabul etmişti.

Cumhuriyet mitingleri, AKP hükümetini salladı ama yıkamadı. Çünkü ortada siyasi bir proje yoktu. Gezi olayları da AKP iktidarını çok korkuttu. Öyle ki Gezi olaylarını düzenlemekten sorumlu tutulanlar hâlâ cezaevinde...

Arap Baharı denilen hareketler de her ne kadar Amerikan parası, ABD merkezli sosyal medya ve AKP iktidarının organizasyonu ile başlasa da çok etkili oldu. Tunus, Mısır, Bahreyn ve Suriye’de ne olduysa Arap Baharı’ndan sonra oldu.

***

AKP iktidarı, halk hareketlerinin nasıl sonuçlara yol açacağını Arap ülkelerindeki uygulamadan çok iyi biliyor ama buna rağmen kamuda yüzde 30 değil yüzde 100 AKP kontenjanı uyguluyor, emeklileri de açlığa mahkûm ediyor ama kimseden güçlü bir ses çıkmıyor!

YAŞ’ta bile Erdoğan’a övgüler dizenlerin terfi ettirildiği görülüyor. Yedek subaylıktan veya bandoculuktan gelip tuğgeneralliğe yükseltilenler var!

Güncel bir örnek de ben vereyim; Trabzon’un Maçka ilçesinde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı bir törende kemençe çaldı diye müzik öğretmeni Ünal Genç’in ataması yapılmadı. Oysa Ünal Hoca, o törene, özellikle seçkin bir müzisyen olduğu için davet edilmişti; sadece kemençe değil, 12 enstrüman çalıyor... Şimdi bir atölye ve bağlama kursu açtı da hayatına o şekilde devam ediyor...

***

Emeklilerin durumunu inceleyen Prof. Dr. Celalettin Yavuz, özetle şöyle diyor:

Emperyalizme hizmet örnekleri! Emperyalizme hizmet örnekleri!

* Yaş haddinin sonlarına kadar çalıştıktan sonra alınan emekli maaşları “Devletin bir lütfu” değil, çalışanların maaşlarından kesilen primlerin karşılığıdır. Zaten emekliler dini bayramlar öncesinde düşkünlere verilir gibi sunulan “seyyanen” harçlıklar değil, hak edileni istemektedir.

Rahip Brunson, olayında, ABD’nin uyguladığı yaptırımlarla TL diğer para birimleri karşısında tepe taklak oldu. Ne hikmetse sonraki ilk duruşmasında Bronson beraat etti. Bu olayla ekonomi darbe yediğinde suçlusu emekliler değildi.

* Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur!” anlayışında ısrarı hazineyi iflasın eşiğine getirdi. Bu yetmiyormuş gibi döviz kurlarıyla oynandı. “Kur Korumalı Mevduat” adıyla gerçek bir ekonomi katili yaratıldı. Bu kararları da emekliler almadı.

* 2023 yılı genel seçimleri öncesinde emekliliği hak edecek kadar çalışmayan işsizlere emekli olma hakkı verildi. Mevcut emeklilerin maaşları da “Bu emeklilerin devlete yükü çok fazla!” denilerek, kırpıldı. Oysa EYT’lilere emeklilik hakkını lütfeden emekliler değildi.

* Muhalefetin “vergi vermeyen şirketler hakkında soruşturma açılması” gerektiği yönündeki teklifi, Cumhur İttifakı’nın oyları ile TBMM’de reddedildi. Emeklilerin maaşlarının kırpılmasına sebebiyet veren bu şirketlerin özellikleri nedir?

* Sonuç itibariyle emekliler hala devletin sırtında yük olarak görünmekte, millet yerine bazı şirketler “fevkalade müsamahaya mazhar” olmaktadır! Emekliler örgütlenemez mi?

***

Soruya cevap vereyim: Sosyolojik veriler gösteriyor ki açlığa mahkûm edilmiş emekliler gerçek bir örgütlenmeye gitmiş olsaydı, AKP, bir gün dahi iktidarda duramazdı. Sorun şu ki halkın haklı taleplerini seslendirecek bütün yapılar sahte! Muhalefet de büyük ölçüde sahte olunca, iktidarı denetleyecek, hizaya getirecek tek bir kurum kalmıyor!

Editör: Kerim Öztürk